Elazığ’da 2016 yılında IŞİD’in şehir yapılanması hangi cemaatin ileri gelenleri ile buluştu?

Ankara katliamının 6. duruşmasının iki oturumu geride kaldı. Değişen bir şey yok. 102 kişinin öldüğü 2 canlı bomba eyleminin göz göre geldiği biliniyor. Ancak buna rağmen soruşturma derinleştirilmiyor. Olayda ihmali olan kamu görevlilerinin yargılanmasına izin verilmiyor. Dava öncesinde ortaya çıkan belgeler, bir kez daha ‘7 Haziran-1 Kasım 2015’ sürecindeki katliamları örgütleyenlerin, 2012 yılından beri teknik takipte olduğunu gösteriyor.

Belgelerden biri Evrensel’de yayınlandı. Katliamı planlayıcılarından Edremit Türe’nin el Kaide üyeliğinden bu yana emniyetin takibinde olmasına rağmen hakkında işlem yapılmadığını ortaya koydu.

Diğer belge, tarafımızca BirGün’de yayınlandı. Buna göre Adıyaman’da, ‘Suruç’tan, 2 ay, ‘10 Ekim’den 5 ay önce katliamların planlayıcı ve bombacılarının dinlemiş oldukları anlaşıldı. Teknik takibe takılanlar önemli isimlerdi. Biri Adıyaman’daki İslam Çay Ocağı’nda bombacı yetiştiren ve ildeki IŞİD yapılanmasını kuran Mustafa Dokumacılar’dı. Diğeri Ankara’daki iki canlı bombadan biri olan Yunus Emre Alagöz.

Siyaset-cemaat-bağlar

Türkiye’deki el yakan dosyalardan biri ‘yolsuzluk’ soruşturmaları ise diğeri IŞİD ile ilişkilerdir. Devlet, bir yandan bu dosyalar üzerinden gözdağı verirken, diğer yandan ‘benimle ilişkisi yok’ refleksiyle hareket ediyor. Buna mecbur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘IŞİD ile en çok Türkiye’nin mücadele ettiğini’ söylüyor. Oysa ‘ne ülke sınırları içinde ne de dışında’ alanda görüp, belgelerle teyit ettiklerimiz, bu ifadelerle uyumlu değil. Tekrar etmekte fayda var. IŞİD her şeyden önce bir zihniyet. Şeriat ve Selefilik kavramlarını birbirinden ayırmak zor. 16 yıllık AKP iktidarı tarafından yaşam felsefesi haline getirilen gericilik ve siyasal İslam’ın birleşiminde söz konusu kavramların filizlenip, yeşermesi ise kolay oldu. Tarikatlar desteklendi. Devlet kademelerine dolduruldu. Özellikle 15 Temmuz’un ardından durum fiili olarak bile gözümüzün içine sokuldu.

Bir canlı bomba şüphelisini daha serbest bırakmışlar

Peki, o tarikatlar kimlerle işbirliği yaptı? Belgelerden okuyalım. Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hazırladığı 5 klasörden oluşan iddianame, şehirdeki yapılanmanın, katliam örgütleyicisi Antep ve bombacı yetiştirme birimi Adıyaman hücresiyle et ve tırnak gibi olduğunu gösteriyor. Elazığ yapılanmasının faaliyetleri yakından takip ediliyor. Seçilen emirler bile biliniyor. Yapılan piknikler izleniyor. Hücrenin önemli isimlerinden Fırat İnanlı isimli şahsın, ‘canlı bomba’ olacağı değerlendiriliyor.

Şüphelinin savunmasında ise bir skandal ortaya çıkıyor. İnanlı şunları anlatıyor: “1994’te Karakoçan’da doğdum. 8 Mart 2016’da ve yaklaşık bir hafta önce DEAŞ üyeliğim olduğu ve bombalı eylem yapacağım için şikâyet olduğundan gözaltına alındım. 5 gün Karakoçan ilçe emniyet müdürlüğünde kaldım. Savcıya ifade verdim ve beni serbest bıraktı.”

Bayuncuk Grubu’na duyulan sevgi

İnanlı, İstanbul’da el Kaide’ye yönelik operasyonda Ebu Hanzala Kod Halis Bayuncuk grubu içerisinde faaliyet gösteren Ebu Ubeyde kod adlı İlyas Aydın’ı kast ederek onu sevdiğini, ondan cemaatin içinde sevilen hoca diye bahsedildiğini beyan ederken ‘canlı bombalara’ da karşı olmadığını ifade ediyor. O klasördeki tapelerde geçenler özetle şöyle:

Fırat İnanlı: Ebu Ubey’deyi önek veriyorum. Seviyorum. Mal olmuş biri. Ben sevdim, tarikatta da cemaatte de çok insan seviyor.

X-Bay: Seni yarın canlı bomba yapar patlatırlar.

Fırat İnanlı: Yok ben öyle bir şey düşünmüyorum.

X-Bay: Yarın bir gün sana derler ki canlı bomba olman gerekir derler sen canlı bomba da olursun.

Fırat İnanlı: Yok benim öyle bir düşüncem yok, karşı da değilim…”

Bu ne yaman çelişki

Canlı bomba şüphelisi İnanlı, “Tevhid fikrini benimsiyoruz, tebliğci, yararlanıyoruz” dediği Ebu Hanzala tutuklu. Bu konuda daha önce yazdıklarımızla tutarlı ifadeleri ekleyelim. Hanzala katliamlarla fiziki olarak ilişkilendirilemez. Ancak IŞİD Türkiye altyapısına fikri bir zemin sağladığı açık.

Şimdi bir çelişkiye bakalım. Hanzala tutuklu, iddianamelere giren kitapları IŞİD’e delil sayılıyor ancak grubu aktif. Hem de Van’da televizyon programı yapıp, ‘Halka oy kullanmak şirk değil midir?’ sorusunu soracak, ‘Çekirdek Tevhid’ adlı medreseler kurup çocukları eğitecek kadar!

Hepsi birbiriyle ilişkili

İddianameden devam edip başka tarikatlara geçelim. Bunlardan biri Furkan Vakfı. Elazığ iddianamesinde çokça geçiyor. Savcı tarafından sık sık soruluyor. Elazığ yapılanmasına bağlı kişilerden Sinan Uçarel şu bilgileri veriyor: “… Toplantılarda genelde tağut konularını iştirak ediyorduk. Bünyemin Çelğin’ın bu konularla ilgili daha fazla bilgisi vardı. Çünkü kendisi Furkan Vakfı’nda uzun süre kaldığı için ayetlere daha hâkimdi…”

IŞİD ve Nakşibendi buluşması

‘Daha önemli cemaatler’ de var. Elazığ iddianamesinden, IŞİD’in çay ocaklarında örgütlenmeye ne denli meraklı olduğunun yanı sıra oralarda kimlerle mutabakat kurmaya çalıştıklarını da anlıyoruz. Bu cemaatler ise devlet içinde yuvalanıyor ve kendilerine sempatiyle bakılıyor. Faaliyetler geçen yıla ait. İşte iddianamedeki o satırlar: “13/06/2016 tarihinde şüpheliler Erkan Çelğin, Emin Özgen, Şükrü Uçarel ve Sinan Uçarel isimli şahısların örgütsel birlikteliği sağlamak ve IŞİD terör örgütüne sempati kazandırmak için çevresindeki şahıslarla bir araya geleceklerinin öğrenilmesi üzerine gerçekleştirilen fiziki takipte, şahısların, İzzetpaşa mahallesi, İzzetpaşa Camii arkasındaki Goncagül Çay Ocağı önünde Nakşibendi Tarikatının ileri gelenleri ile bir araya geldikleri görülmüştür…”

IŞİD’le ilişkiler konusu… Mahkeme salonlarında ve iddianamelerde sadece mağdurları değil devleti de tiye alan IŞİD’ciler. İş ne yazık ki burada! Elazığ iddianamesi şüphelilerinden biri Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile bile alay etmeye cüret edebiliyor. Bakın otomobilinde IŞİD amblemi olan Sinan Uçarel ne diyor: “IŞİD simgesinin bulunduğu araba benimdir. Ben bunu DEAŞ’ın simgesi olarak paylaşmadım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da yüzüğünde aynı amblem vardır. O halde kendisi de DEAŞ’lıdır…”

Bu alçakça sözler ve şımartılmışlık… Görmezden gelinenlerin bedeli. Bugün Türkiye’de 550 avukat tutuklu, cezaevindeki IŞİD’ci sayısı bu sayıdan az. Cesaret buralardan geliyor.