IŞİD, 1 Ocak 2017’deki yeni yıl gecesinde, İstanbul’un önemli eğlence merkezlerinden Reina’da katliam gerçekleştirdi. Ortaköy’deki mekânda yılbaşını kutlayan insanların üzerine ateş açılması sonucunda 39 kişi yaşamını yitirdi. Katliamı planlayan sanıkların yakalaması ve iddianamenin tamamlanmasının ardından dava, 11 Aralık 2017’de, 44’ü tutuklu 57 sanığın yargılanmasıyla başladı.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Silivri Cezaevi Kampüsü’nde 5 gün süren ilk yargılamada, 7 IŞİD sanığının tahliyesine hükmetti. Oysa sanıkların katliamla ilişkileri açıktı. Suriye cihadıyla, kendilerinin itiraf ettikleri bağları vardı. 11 buçuk ay sonra hâkim karşısına çıkan ve “Ben cihad savaşına inanıyorum” diyen Celil Çelik de tahliye edilen 7 kişi arasındaydı. O mahkeme aynı tarihlerde cezaevinde olan Cumhuriyet gazetesi muhabir, yazar ve yöneticilerinin “tutukluluk hallerine devam” diyordu. Deliller toplanamamıştı!

Reina davasının 27 Mart 2018’de gerçekleşen ara karar duruşmasında da 2 tutuklu sanık daha tahliye edildi. Saldırı sırasında gece kulübünün önünde polis olmadığına dair iddiaların dile getirilmesi üzerine mahkeme başkanı, "Burada yargılanan devletimiz değil” değil diyerek çıkıştı.

Sanık Kuerban Muhemmedemınşeyh; “Ben 15 Temmuz kalkışmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile sokaklara çıkmış bir insanım. Benim Türklük şuurum var” diyordu.

Mahkeme başkanı “Devletin yargılanamaz bütünlüğüne” dikkat çekiyordu ama… Reina sanıkları arasından, devlet içinde pek muteber sayılan ÖSO üzerinden IŞİD’e katılan vardı. Abuliezi Abuduhamiti savunmasında, "Suriye'de 15 gün kaldım. Orada Ahrar-uş Şam'a bağlı Sultan Abdülhamit Han Türkmen Tugay'ına misafir olarak gittim" ifadelerini kullandı.

“Türklük şuuru olan, 15 Temmuz’a katılan ve ÖSO’dan IŞİD’e ulaşan iki sanık üzerinde çok fazla durulmadı. Sanıklardan bazılarının İstanbul Fatih’te bir eğitim merkezi açmalarının üzerinde de. IŞİD, İstanbul Fatih’ten Başakşehir’e uzanan bir yol yapmıştı. Yol Antep’e çıkıyor, gerektiğinde Suriye’ye ulaşıyordu.

İstanbul’a yolu düşen bir Nicar Haso adlı bir IŞİD’ci şunları aktarıyordu: “2015’in Ağustos ayında İstanbul’a geldim. Atatürk Havalimanı’nda bağlantım, beni şehrin en kalabalık semtlerinden biri olan Fatih’e bıraktı. Semt sakinleri bile, ‘makar’ (kamp merkezi) olarak kullandığımız yerin amacını anlamıştı.”

Ancak nedense yoğun olarak militanların girip çıktığı bu 4 katlı apartman emniyet birimlerinin dikkatini çekmemişti. 30 yaşındaki Azerbeycanlı Nicar Haso, 40 gün boyunca ‘IŞİD sponsorluğunda’ İstanbul’u gezdi, yedi, içti. Beyaz bir otobüsün gelmesiyle birlikte İstanbul’daki misafirliği bitti. O otobüsle, diğer militanlarla beraber Antep’e götürülüp 2 katlı bir binaya yerleştirildi. Bir hafta sonunda özel araçlarla hududa taşındılar. Yolu IŞİD’e başkentlik yapan Rakka’ya uzanmıştı.

Tüm bunların şimdi ne önemi var? Önemi şurada…

O korkunç yılbaşı yaşanan saldırı sonrası, 2 Ocak tarihinde, BirGün; “Gerici karanlık yeni yılı zehir etti” manşetiyle çıktı. Bu manşet hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma M.T. isimli bir kişinin ihbarı sonucu açıldı.

İhvancı SETA’nın Genel Koordinatör Yardımcısı Fahrettin Altun, kısa süre önce yeni bir ‘kültürden’ söz etmişti. Altun, sosyal medya hesabında kitap fotoğrafları paylaşıp şu cümleleri yazdı: “Yeter Artık! Yerli ve milli bir kültür politikasının vakti gelmedi mi? İstiklal Caddesi’nin göbeğindeki bir kitapçıdan…” Altun ‘kitlesel rehabilitasyon’ konusunda bir maileyi de eşzamanlı kaleme aldı.

SETA, geçtiğimiz aylarda da ‘basına ilişkin hazırladığı raporda’, muhalif gazeteleri, IŞİD’e tepki verirken, ‘nefret söylemi’ yaratmakla eleştirmişti: “DEAŞ sonrası haberlerinde, dinci, mezhepçi, cihatçı, fetihçi gibi nefret söylemi içeren kelimeleri kullanan…”

Yani fetihçi ve cihatçı ifadelerinin nefret söylemi olduğuna böylece dikkat çekilmişti.

Sonuç olarak… Gerçekten de yeni bir kültürün inşasıdır bu. Cihatçıyı eleştiremez, IŞİD karanlığından söz edemez, görmezden gelinen ilişkilere dokunamazsınız. IŞİD sever muhbir vatandaş, karanlığın kutsanması, ‘gerici elitist medeniyet!’

Savcılar göreve… E görevdeler zaten.