Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çayırovadaki Kocaeli TOBB İmam Hatip Ortaokulu’nu açarken, -17 Aralık 2014- eğitimdeki en önemli şeyin “değerler eğitimi” olduğunu söylüyor. Bu konuda, “devlet olarak her türlü imkânı sundukları“ da söylediklerinin arasında.

Peki, kastedilen “değerler” neler? Örneğin “demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, sosyal adalet” gibi değerler desek, yolsuzluklar bir yanda, hukuksuzluklar öte yanda, başkancılık adımları bir başka tarafta derken, bunların kastedilmediği açık. İpucu olarak, “muhafazakâr demokrat” gibi tarifler, restorasyon gibi hedefler düşünülebilir ama söylemler ile uygulamalara bakmak daha doğru olur.

Cumhurbaşkanı, 5. Din Şûrası’nda yaptığı konuşmada, “Bu ülkede dine ait meselelerin artık özgürce ve özgüvenle ele alınabilmesi için ilgili kesimleri cesaretlendirmekle mükellef olduğu inancı” taşıdığını söylemekte. O Şûra, bilindiği gibi, ilkokul birinci sınıflara din dersi konulması, Osmanlıca öğretimi gibi önerilerle epeyce tartışma konusu oldu. Osmanlıca öğretimi konusunda da, “İlimde büyük güçlere sahip olan bir milletin bu ilmi kaybetmesi felakettir” diyor ve “İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek” diye devam ediyor. Osmanlıcayı savunduğu bir başka konuşma ise şöyle: “Ne diyorlar? ‘El uzaya gidiyor, biz Osmanlıcayı tartışıyoruz.’ Eğer sen yüzlerce yıllık hafızanı, medeniyetini siler atarsan, sadece başkalarının uzaya gidişi seyredersin.”

Osmanlıcayı öğrenmekle başkalarının uzaya gidişini seyretmekten nasıl kurtulacağımız meselesi hayli tartışmalı ama, “hangi değerler” meselesine bir cevap bulmak mümkün. Aslında son yıllardaki politikalar da aynı şeyi anlatmakta.

-İmam Hatip Mezunları Derneği’nin sitesinden edinilen sayılara göre, 2006-2007 öğretim yılında 455 olan imam hatip okulu (İHO) kademeli öğretime geçişten sonra 851’e yükselmiş, okuyan öğrenci sayısı da 700 bine yaklaşmış. Eğitim Sen’in verdiği bilgiler ise, 2013-2014 eğitim yılında 945’i bağımsız, 410’u imam hatip lisesi (İHL) bünyesinde 1.355 İHO, 854 İHL olduğu yönünde.
Okul artarken, mezunlar ne olacak? 1 Aralık 2011 tarihinde alınan bir kararla İHL mezunlarına üniversiteye girişte eşit şartlar getirilerek, bu sorun da çözülüyor.

-Derslere da bakmak gerek. Son düzenlemeler ile ortaya çıkan tablo şöyle: Zorunlu ve seçimlik derslerle birlikte 9 yılda bin 600 saat civarında din dersi alınmakta; buna karşın ve yalnız bazı okul türlerinde verilmek üzere tek bir yıl 72 saat felsefe dersi bulunmaktadır (Prof. Dr. Ahmet Gümüş, Evrensel). 1 felsefe dersine karşılık, 25 din dersi!

-Bir başka değer; başını örtme serbestliği! İlkokul beşinci sınıfa kadar indi! Sıradaki ise, Din Şûrası’nda konuşulduğu gibi karma eğitime son vermek olabilir. Gencecik öğrencilerin ateşli mizaçlarını ve ateşle barutu birbirinden ayırmanın atalarımızın en önemli değerlerinden biri olduğunu düşünürsek, mahrem-namahremin “yeniden ihyası” pek uzak değildir herhalde!

- Değerler konusunda, bir büyük iş de Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) düşüyor! O nedenledir ki, DİB, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Eğitim Bakanlığından sonra en büyük bütçeye sahip. Mesela, İçişleri Bakanlığı 3,5 milyar; Sağlık Bakanlığı 2,5 milyar; Dışişleri Bakanlığı 1,8 milyarlık bir bütçeye sahip iken, DİB’in 5,5 milyara yakın bütçesi var ve yalnız onları geride bırakmakla kalmamakta, 13 bakanlığın toplam bütçesinden de fazla bir ödenek almakta.

85 bine yaklaşan cami sayısı, Cumhurbaşkanı’nın kendi ifadesiyle “100 bini aşkın din adamı”, 1 milyon 125 bin Kuran kursu öğrencisi hepsi, bu kutsal değerlerin maya tutması için çalışmakta.

Bu söylem ve uygulama içinde, bir de geldiğimiz noktaya bakın! Bir yanda, söylem ile uygulamanın öne çıkarılan İslami değerler açısından taşıdığı çelişkiler; öte yandan, Cemaat ile iktidar arasında yaşanan güç savaşı! Bir yanda yolsuzluk, hukuksuzluk, adaletsizlikler; öte yanda, aynı dini değerlere, aynı mezhebe dayanan Cemaat ile iktidarın içine düştüğü durum!

Kısacası, İslami kaynaklar ne derlerse desin, İslam’ın siyasallaşması ile ortaya çıkan tablonun din adına sefaleti de ortada; güçler kapışırken “İslam’a, İslami değerlere” ne olduğu meselesi de karşımızda! Düşünmek ise, herhalde öncelikle samimi dindarlara düşmekte!