23 Eylül Pazartesi günü, eski asker ve AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, Ankara’daki malikânesinde, ‘ona ait silah ile’ intihar ederek, yaşama veda eden 23 yaşındaki Özbekistan vatandaşı Nadire Kadirova ile ilgili şüpheler büyüyor. Kamuoyu olayın yeni bir Şule Çet ya da Rabia Naz Vatan vakası olduğunu tartışıyor.

TACİZ VAR!

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’a konuşan ‘yakın arkadaş’ Leyla Niyazova, genç kadının kendisine ağlayarak söylediklerini anlatıyor: “2 hafta önce odamda yatıyordum. Patronum içeri girdi, arkama yattı, bana sarıldı.” Kadirova, ölümü öncesi “Abimin yüzüne nasıl bakacağım” diyor. ‘Patron’ ise çalışanına “Olanları anlatma” uyarısı yapıyor.

EMNİYET 'İHTİYAÇ' DUYDU!

Olayın ardından, Ankara Emniyet Müdürlüğü, apar topar yazılı bir açıklama yapıyor. Buna, “…21.00 sıralarında İstanbul Milletvekili Sayın Ş.’Ü.’nün, ikametinde gerçekleşen intihar olayı ile ilgili olarak yapılan paylaşımlar ve yorumlar nedeniyle ihtiyaç duydu!” diyor. Açıklamada, olayın kesin dille ‘intihar’ olduğu yer alıyor.

POLİS: HEM SAVCI HEM MAHKEME

Oysa, böyle bir durumda şüphe gidermekle yükümlü ilk kurum emniyet değil. Ayrıca emniyet yine aynı açıklamadan anlaşıldığına göre savcılık ve mahkemenin görevini de üstleniyor. Telaşlı açıklamada adeta iddia kurulup, hüküm veriliyor: ‘Olay intihar.’ Açıklamanın meali: ‘Konuyu kapatalım.’

EMNİYETTE SADECE SKANDAL DEĞİL, SUÇ DA VAR

Yakın arkadaş Leyla Niyazova, Nadire Kadirova’nın bir not bıraktığını iddia ediyor. Ancak Ankara Emniyeti, intihar mektubu olmadığını belirtiyor. Kadirova’nın bir diğer arkadaşı Nigar Abdurrahmanova ise polise anlattıkları ‘tacizin’ tutanaklara geçirilmediğini belirtiyor. Bu skandalın ötesinde suç.

ÇELİŞKİ

“İntihar mektubu yok diyen” emniyetin, yine söz konusu açıklamasında “…Müntehirenin odasında, intihar eğiliminde olduğuna dair bulunan geçmiş tarihli notlar da olmak üzere tüm bulgular soruşturma dosyasına eklenmiştir” ifadeleri bulunuyor. İntihara ilişkin mektup yok ama intihar eğilimine dair notlar var öyle mi? Delil karartma ve ‘uygun olan’ı dosyaya ekleme şüphesi burada ortaya çıkıyor.

JET HIZIYLA OTOPSİ

Dosyanın bu aşamasında isminin anonim kalmasını isteyen önemli bir adli tıp uzmanının ifadeleri çarpıcı: “Çok kötü şeyler yaşandığını anlıyoruz. Bunu fiziksel deliller söyleyecek. Otopsi raporunu bekliyoruz. Fakat daha önce, jet hızıyla yapılan böyle bir otopsiye rastlamamıştık. Otopsi yapıldı ve cenaze hemen aileye yollandı, bu mümkün değil, daha önceki örneklerde yok.”

GÖĞSÜNE ATEŞ ETTİ

Yine adli tıp vakalarında, göğse ateş edilerek intihar edilmesi ender olarak görülüyor. Adli tıp uzmanının aktardığına göre; “Kısa bir süre öncesinde genç bir kadının, hayattan yorulduğunu söylemesi ve tacizi anlatması adli psikiyatrik açıdan çok önemli.”

‘YARGIYI ETKİLEME GİRİŞİMİ’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Ayşen Ece Kavas, “İntihar olgusuna rastlandığına, Ankara Emniyeti karar vererek, yargıyı etkileme girişiminde bulundu” diyor: “Tüm şüphelerin giderilmesi teminatı istiyoruz. Polisin karar vermesi, bağımsız olmayan yargının handikapını her olayda olduğu gibi burada da gösteriyor.”

OLAY YERİ, ADLİ TIP VE SAVCININ GÖREVLERİ!

Kavas’a göre, erkek gücü, siyasal ve ekonomik güç, bu dosyanın da dezavantajı: “Şüpheli kadın ölümlerinde, olay yeri inceleme, savcı ve adli tıp görevini yapmıyor. Bu görevleri, kamuoyu, demokratik toplum kuruluşları ve basın üstleniyor. Sadece geçen yıl Türkiye’de 440 kadın öldürüldü ve bu ölümlerin 131’i şüpheli kaldı.

ÇET VE NAZ OLMASA…

Kavas, bir kadının başkasının silahını kullanarak kendini öldürmesinin bile başlı başına büyük bir şüphe ve etkin soruşturma konusu olduğunu ifade ediyor: “Eğer Şule Çet ve Rabia Naz dosyalarında bunlar yaşanmasa ve vakalar çözülseydi, yeni kurbanlar da olmayacaktı.”

Öte yandan Şirin Ünal, hala sessizliğini korusa da, yaşanan acı olayın AKP’de yeni bir gerginliğe yol attığı da edinilen bilgiler arasında.