Mitolojide en bilinen adalet imgesi Themis’dir. Kanundur, kuraldır; değişmez, evrensel ve ölümsüz doğa yasasıdır. Her yerde ve her zaman vardır.* Hak, doğruluk ve adalet simgesi olan Themis’in, Roma mitolojisindeki karşılığı tanrıça Justitia’dır. Bir elinde terazi, diğer elinde kılıç tutar. Gözleri bağlıdır. Kılıç ve terazi birbirinin dengesidir. Kılıç adaletin keskinliğini ve gücünü; terazi ise eşit olarak tartılıp dağıtılmasını ifade eder. Terazinin olmadığı yerde kılıç kaba kuvvetten başka bir şey değildir. Justitia, gözleri bağlı bir kadındır. Kadın olması bağımsızlığı, gözlerinin kapalı olması da tarafsızlığı simgeler. Kör değildir. Zulme açılan keyfiliğin önüne geçmek için elzem olan hukuku, herkes adına eşit çalıştırmak için bilinçli olarak görmeyi reddeder. Bu iradeli körlüğün asıl amacı yargıyı egemenlerin baskısından korumaktır. Ancak gözleri bağlı bir adalet; iktidardan bağımsız hareket edebilir ve ancak o zaman gücün taraf olduğu bir davada adil karar verebilir. Justitia gözünü gerçeğe değil, baskıya karşı kapatmıştır. Adalet dağıtmak ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur çünkü. Alev Alatlı’nın “bize göre değil” dediği de aslında budur.

•••

Hafta başında Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen Adalet Şûrası’nda konuşan yazar Alev Alatlı, yargıya güvenin yüzde 30’lara düştüğü iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak başladığı konuşmasını, “Roma hukukunun gözleri bağlı Tanrıçası bize göre değil, bizim gözlerimiz fal taşı gibi açık olmalı” diyerek taçlandırdı. Hatırlayacaksınız, kendisi 3 yıl önce, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde edebiyat alanında verilen ödülünü kucaklarken de iddialı açıklamalarda bulunmuştu. 1984 romanıyla her türlü muhalefetin yok edildiği totaliter bir rejimin tehlikelerini anlatan George Orwell’in bugün yaşasa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta alkışlayacağını öne sürmüştü. “Sizin sahici dostlarınız sanatçılar ve edebiyatçılar arasındadır” diye de eklemeyi ihmal etmemiş ve Emine Erdoğan’ın gözlerini nemlendirmişti. Alev Alatlı 3 yıl sonra bu kez, adalete dair hangi katkı ve çalışmaları gereği çağırıldığını bilemediğimiz bir sebepten dolayı, Adalet Şûrası’nda konuştu. Öyle anlaşılıyor ki o dost sanatçılar ve edebiyatçılar pek kalabalık değil. Görev yine kendisine düşmüş. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuyla ilgili sıkıntısını geçen yıl katıldığı Ensar Vakfı Genel Kurulu’nda dile getirmişti. “Hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılar var.”

•••

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi konunun uzmanı olup da Adalet Şûrası’na çağırılmayan pek çok akademisyen KHK’ler ile çalıştıkları okullardan ihraç edildiğinden olacak, ‘sarsıcı’ tespitleriyle Adalet Şûrası’na damgayı vuran yazar Alev Alatlı oldu. Adalete güvenin düşmüş olduğuyla ilgili iddiaları mesnetsiz bulduğunu söyledi. Sıkıntımız oymuş ki, mezun olan hukukçuların girebilecekleri yüksek ve doktora programları yetersizmiş. Yoksa keyfimiz paşada yok! “Adalet sistemi kötü” diyenlere de kızdı Alev Alatlı; çemkirmekle olmuyormuş, hukukçuların elini taşın altına koyması gerekiyormuş. Ne hoş değil mi? ‘Çalışan kazanır elması kızarır’ sıcaklığında tavsiyeler! Bu bakımdan milli ve yerliliği tartışılmaz. Ancak konuyu evrensel hukuk değerleri bağlamında ele alınca durum berbat. Avukatlar, mesnetsiz iddianamelerle tutuklanan meslektaşlarıyla dayanışmak için, engellemelere direnerek, aylarca adalet nöbeti tuttu. OHAL kararlarıyla savunma hakkının kısıtlanması gibi evrensel hukuk değerleriyle örtüşmeyen uygulamalarla karşı karşıyalar. 19 avukat tutuklu. Alev Hanım endişe etmesin, Justitia’nın gözleri de kulakları da nicedir fal taşı gibi açık. “Öyle bırakmam ben onu”, “akademisyen de terörist olabilir”, “kitap bombadan daha tesirlidir” sözlerini gayet iyi duyuyor, gayet iyi görüyor. Terazisi kırık, kılıcı keskin. Orwell bugünü görse, “edebiyatçı gibi edebiyatçıymışım” derdi.

* Azra Erhat ‘Mitoloji Sözlüğü’