Kadıköy sanatı yaşatıyor
İstanbul’un Anadolu yakasında kültür-sanat etkinlikleri arıyorsanız en doğru adres Kadıköy olacaktır. Biz de sanatseverler için Kadıköy’de konserden sergiye, tiyatrodan sinemaya dopdolu bir kültür-sanat rotası oluşturduk.
Deniz Burak BAYRAK
Konserden sergiye, tiyatrodan sinemaya her yaş ve zevke hitap eden disiplinin gerçekleştiği Kadıköy, İstanbul’un gözde eğlence merkezlerinden. Günümüzde özellikle mimari unsurlarıyla geçmişteki değeri azalsa da restorasyon çalışmaları, bilinçli sakinleriyle ve demokrat duruşuyla çoğunlukla gençler nitelikli zaman geçirmek için Kadıköy’ü tercih ediyorlar. Biz de birkaç hafta önce Beyoğlu’nda oluşturduğumuz kültür-sanat rotamızı Kadıköy’e çevirdik. Zamanınızı sanatla değerlendirebileceğinizi düşünerek dopdolu bir ajanda hazırladık.
KAHVE VE KONSER
Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Sahnesi sanatseverleri düzenlediği etkinliklerle şaşırtıyor. Klasik müzik tutkunlarının vazgeçilmezi olan mekân büyüleyici duvar resimleri, art nouveau mimarisiyle klasik tınıların ve alkışların çınladığı bir mabet âdeta. Her gün bir konser dinleme fırsatı yakalanabiliyor. Bunlardan biri ise pazar sabahlarımızı şenlendiren “Kahve Konserleri”. Oda müziği serisinin son resitali Kahve Ahengi adını taşıyordu. Romanyalı sanatçı Nicolescu’nun viyolonsel performansı ve Gökhan Aybulus’un piyano eşliğindeki resitali ile kültürel bir yolculuğa çıktık. Anton Nicolescu, Romanya’nın zengin kültürel mirasını taşıyarak bizlere farklı bir atmosfer sundu. Viyolonsel ve piyano arasındaki muhteşem uyum, dinleyicileri kendine çekti; Haydn’dan Prokofyev’e oradan Çaykovski’ye uzanan, valslerle çeşnilendirilen program bisle sonlandı.
KAYIP FOTOĞRAFLARIN İZİNDE
Yaklaşık bir saat süren konserin ardından yeni açılan “Ve Sonra Hayat Başladı” adlı sergiyi görmek için 130 yıllık bir miras olan Müze Gazhane’ye yürüyoruz. Hasanpaşa Gazhanesi’nin İBB tarafından yenilenmesi ile mekân bir buluşma noktasına dönüştü; çeşitli konserler, atölyeler, müze ve kafeleriyle ilgi çeken bir yaşam alanı. Sergi ise C Binası’nda. Fotoğraf sanatçısı Ayşe Yavaş ile etnolog ve küratör Gaby Fierz’in yollarını kesiştiren sergi bir göç ve bellek kültürü çalışması. Fotoğrafa ilgisinin çıkış noktasını sergide yanımıza gelen Yavaş’tan dinliyoruz: “Ailemle çok erken yaşta fikir ayrılığına düştüm ve evden ayrılmaya karar verdim. Ailemin fotoğraflarını da yanımda götürmek isterken babama yakalandım ve babam fotoğraflardan kafamı kesti ve önüme fırlatıp şöyle dedi: ‘Gidersen yalnız gidersin!’ Bu olay albüm fotoğrafçılığına ilgi duymamı sağladı.” İsviçre-Türkiye arasında biyografik/fotoğrafik bir araştırma alt başlığını taşıyan proje, 60’larda “misafir işçi” olarak İsviçre’ye giden ve günümüze kadar ulaşan üç nesli anlatıyor; bir birikimi yansıtıyor. Gaby ile bu insanlara ulaşıp röportajlar yapma, fotoğraflar toplama düşüncesini geliştiriyorlar. Gaby, “İlk kez bir projenin fikir sahibi olmadan göç etmenin ve de göçün ne demek olduğunu bilen ve tecrübe etmiş birinden teklif almıştım; onur duydum.” diyerek projeye dâhil oluşunu ifade ediyor. Fotoğraflara bakınca büyük bir titizlikle incelendiği anlaşılıyor. Ayrıca başarılı bir kategorize etme süreci işlemiş. Politik, tarihî ve kültürel bir olgu olarak göç, sayısız dokümanla kişisel deneyim alanlarına referans veriyor. Fotoğraflardaki her insanın bir hikâyesi var, böylece genel bir kavramda bireysel bir alanın da ipuçlarını okuyoruz. Sergi, 14 Ocak 2024’e kadar pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 arası ziyaret edilebilir.
MODA İSKELESİ
Müze Gazhane’den çıkıp Kadıköy’ün sokaklarını keşfe çıkmak birçok sanat etkinliğiyle ya da duyurusuyla karşılaşmak demek. Yolumuzun üzerinde bulunan Ali Suavi Sokak bu deneyimi yaşatan ilginç sokaklardan biri. Herkesin tercihi ise Nâzım Hikmet Kültür Merkezi. Girişte mekânın programından tiyatro ve konserlerin afişlerini görüyoruz. Bazılarını not ediyoruz. İçerideki kitapçıda kısa bir tur attıktan sonra programımızda bir oyun var. Ancak zamanımız varken mimarisiyle son günlerde epeyce konuşulan Moda İskelesi’nde soluklanalım istiyoruz. Her mekânın kendine has bir albenisi var. Ancak bir yerin denize kıyısı oluşu tercih sebebi diye düşünüyoruz. İBB’nin çok şık bir çalışmayla tarihî iskeleleri alt katları kafe, üst katları kütüphane olarak açması müthiş bir kültür hizmeti. Ayrıca buralarda gerçekleştirilen müzik ve edebiyat toplantıları da oldukça ilgi devşiriyor. Şehrin koşturmacasından kaçıp sessiz ve huzurlu alan arayanlar için müthiş bir fırsat değil mi?
KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİ
Oyun saati yaklaşıyor ve Moda Sahnesi’ne doğru rotamızı çeviriyoruz. Pandemi sonrası birçok sahne ekonomik sorunlarla boğuşuyor. Moda Sahnesi de geçtiğimiz yıl elektrik kesintisi haberleriyle gündem olmuş, tepkilerin ardından elektrik yeniden bağlanmıştı. Bu sanatseverlere özel tiyatroların büyük emek, çaba ve yetersizliklerle sanata can vermeye çalıştığını hatırlatmıştı. Biz de bunu hatırlayarak sahnenin İki Kore’nin Birleşmesi adlı oyununa geldik. Güncel Fransız Tiyatrosu’nun en önemli temsilcilerinden Joël Pommerat’nın oyunu epizotlardan oluşuyor. Her birinin ayrılık, düğün, boşanma, değer, çocuklar gibi başlıkları var. Neriman Uğur, Levent Tülek, Sedat Kalkavan, Asiye Dinçsoy, Reyhan Özdilek, Melek Ceylan ve Damla Pehlevan’ın göz dolduran oyunculukları kadın-erkek ilişkilerine ya da benzerlik ve farklılıklarına başka bir perspektiften baktırıyor. “Aşkı tarif edebilir miyiz?”, “Aşk olmadan yaşama devam etmek mümkün mü?”, “Sevgi yetmiyor mu?” gibi sorular aklımızı kurcalıyor. Birbirine dönük iki ayrı tribünden izleme deneyiminin yaşanacağı, sahnenin tam ortada yer aldığı oyunda seyir oldukça kolay ve yormuyor. Rolünün yanında birçok romantik şarkıyı da piyanoyla canlı canlı bize hatırlatan Damla Pehlevan, sesinin tınısıyla kalbimizin yerini hatırlattı. Kimi zaman güldüren, kimi zaman melankolik bir hava tutturan oyunda kostüm dikkat çekiciydi. Öyle ki yalnızca siyah ve beyazın seçildiği bir kıyafet seçkisi yaşamdaki zıtlıkları da yansıtıyordu. Yönetmen Kemal Aydoğan ve tüm ekibi kutluyoruz. Ve oyunun sonunda hep bir ağızdan o şarkıyı söylüyoruz: Aşk eski bir yalan…