Birkaç gündür kadın örgütlerinin ve köşe yazarlarının ele aldığı bir konu var. Onaylanması için Meclis’e gönderilen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın-İİT( eski adı İslam Konferans Örgütü) Kadın İlerlemesiyle ilgili Tüzüğü’ndeki bazı maddelerin hem kadın-erkek eşitliği hem de laikliğe aykırılığına dikkat çekmekteler. Söz konusu Tüzüğe baktığımızda, Müslüman ülkelerde kadın adına bazı ilerlemelerin amaçlandığı ve bunun için İslam Konferansı […]

Birkaç gündür kadın örgütlerinin ve köşe yazarlarının ele aldığı bir konu var. Onaylanması için Meclis’e gönderilen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın-İİT( eski adı İslam Konferans Örgütü) Kadın İlerlemesiyle ilgili Tüzüğü’ndeki bazı maddelerin hem kadın-erkek eşitliği hem de laikliğe aykırılığına dikkat çekmekteler.

Söz konusu Tüzüğe baktığımızda, Müslüman ülkelerde kadın adına bazı ilerlemelerin amaçlandığı ve bunun için İslam Konferansı Örgütü bünyesinde Kadının İlerlemesi Teşkilatı adıyla uzmanlaşmış bir teşkilatın kurulmasının istendiğini anlıyoruz. Ne güzel diyebilirsiniz, ancak bir şartı var; gelişmeler İslami davranış çerçevesinde olacak.

Örneğin iki madde şöyle:

  • İslami değerlerin rehberliğinde, ortak İslami davranış çerçevesinde , İslam medeniyetinin kadınlara saygı göstermeye ve onları onurlandırmaya yönelik olarak insanlığa verdiği armağanlarla güçlendirilerek,
  • Müslüman aleminde, hızla değişen, gelişen ve modernleşen bir dünyada kadınların, erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesi, eğitimi, öğretimi ve durumlarını iyileştirilmesinin önemini teyit ederek…

Bu teşkilatla ilgili tüzük onaylanmak üzere Meclis’e gönderilmiş durumda. Kadın örgütleri de Meclis’i, özellikle de Meclis’teki Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu (KEFEK) bunun kadın erkek eşitliğine de, laikliğe de aykırı olduğu konusunda uyarıyorlar.

Haklılar kuşkusuz!.. İlkeleri arasında Müslümanlığa yer vermiş ülkelerde İslami davranış çerçevesinin uygun görülmesini bir dereceye kadar anlamak mümkün olsa da laikliği kabul etmiş bir ülkede “İslami değerlerin rehberliğini” nereye konduralım?

Bunun gibi, 90’lı yılların başında ““toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi bir amaç üzerine oturan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkındaki Sözleşmeyi (CEDAW) kabul etmiş bir ülkede “kadınların, erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesini” ne yapalım?

Açıkçası Anayasa ve CEDAW gibi bu ülkenin resmi kaynaklarına bakılırsa bu Tüzük onaylanamaz!…

AMA, bu ülkede anayasanın, yasaların üzerinde ve kendi anlayışını, kendi kavramlarını yürürlüğe koyan bir iktidardan söz ediyorsak, durum o kadar net değil!

Örneğin, bir yandan AKP iktidarının kadın-erkek eşitliğini kabul etmediği ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi bir kavram ve anlayıştan uzak duruşu var; öte yandan İslami referansların giderek daha cüretle savunulduğu bir Türkiye söz konusu…

90’lı yıllardan buyana var olan bakanlığın adından “kadını” kaldırmalarıyla da, adı Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık olduğunda toplumsal eşitliğe değil kadının aile içindeki rolüne verdikleri önemle de kadın ve eşitlikten ne anladıklarını ortaya koydular. 16 yıllık iktidarları süresinde muhafazakar değerleri yükseltmek ve güçlendirmeye uğraştıkları gibi, bazen geri çekilmek durumunda kalsalar da bu yöndeki siyasetlerinin en somutlaştığı alanın kadın politikaları olduğu biliniyor. Sosyal yardımlar bile buna göre düzenlenmekte.

Öte yandan, eğitim sistemine bir bakmak, “laiklerin istismarından” söz edilen bir noktaya geldiğimizi görmek, dinbaz söylemlerin durmadan yükselişine tanık olmak bile bu Tüzük ve benzeri adımları beklemenin daha yerinde olacağını göstermekte!…

Kısacası, uzun süredir, Türkiye’de bildiğimiz cumhuriyet ve demokrasi değerlerine karşı bir “Dava” yürürlükte… Bu Tüzük ve benzeri gelişmeler de rotası belli olan dava ve gidişatta yeni adım olsalar da, sürpriz değiller!… Anayasa ve yasalarla uyuşmamasının bir “dert” olmasını beklemek de kolay görünmüyor!

Sonuç olarak, kadınların gösterdiği duyarlılığını takdir etmiyor değilim; bu duyarlılığı sürdürmeleri gerektiğinde de onlarla beraberim. Ne var ki, daha büyük resmi dikkate almadan şu veya bu konudaki duyarlılığın bir anlamı olacağını düşünmekte zorlanıyorum.

Kadınlar olarak daha bütünlüklü bakış açılarına ihtiyaç var desem, yanlış mı olur!..