1 Özelleştirme: Kamunun çökertilmesinin ilk sırasında özelleştirme politikaları var. İktidar son on altı yılda bütün kamusal varlıkları satıp savdı ve elde ettiği parayı da har vurup harman savurdu. Özelleştirmenin nasıl yıkıcı sonuçları olduğu ise en son Türk Telekom örneğinde bir kez daha görüldü. Şirketin içi boşaltıldı, ödediği vergi, istihdam ettiği çalışan sayısı düştü, borçlandırıldı ve posası çıkmış bir şekilde bırakıldı. Buna, çok sayıda benzer örneği de ekleyebilir ve kamuya ait olanın nasıl sermayeye peşkeş çekildiğini, halka ait olanın nasıl özel mülk haline getirildiğini, halkın cebine nasıl el atıldığını görebiliriz.

2 Kamu mimarisindeki değişim, liyakatsizlik ve hukuksuzluk: Yeni rejim modern ve rasyonel bir şekilde işleyen bir bürokrasiyle değil, tek adamın iki dudağının arasından çıkan kararnamelerle, Saray’dan yönetilen bir devlet aygıtı yarattı. Bu aygıt içerisinde yer almanın ve yükselmenin temel yolunu ise liyakate değil yandaş olmaya, biat etmeye bağladı. İş sınavlarından yapılan atamalara bu mekanizmanın nasıl çalıştığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bu devlet aygıtı aynı zamanda, birtakım klikler, aileler tarafından parsellendi, herkesin bir köşe başını tuttuğu, bir rant mekanizmasını eline aldığı, feodalite benzeri bir durum ortaya çıktı. Devlet aygıtının işleyişi, Sayıştay’ın işlevsizleştirmesinde somutlaştığı üzere, hukuki denetimden çıkartıldı, defalarca değiştirilen ihale yasasında görüldüğü üzere kişiselleştirildi, devlet parti-devletine dönüştü.

3 Vergi düzeni: Kamu finansmanı için kullanılan vergilerin yükü bütünüyle emekçilerin çalışanların sırtına yıkıldı. Vergi gelirlerinin büyük kısmı dolaylı vergilerden, yani tüketim üzerinden alınıyor. Dolayısıyla servetin, zenginliğin değil, halkın vergilendirildiği bir vergi düzeniyle karşı karşıyayız. Ayrıca benzer bir şekilde, şirketlerden, sermayeden daha az vergi alınırken asıl verginin ücretliden, çalışandan alındığını görüyoruz. Dahası içkideki vergi örneğinde görüldüğü üzere, vergi toplumun kimi kesimlerinin düşmanlaştırılması için de kullanılan bir araç durumunda.

4 Yurttaşlar değil, aşiretler, tarikatlar, cemaatler toplumu: Yeni rejimde hak ve sorumluluk sahibi yurttaşlara, onların kurduğu sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, meslek odalarına yer yok. Yeni rejim örgütlü bir toplum istemiyor. Tarikat ve cemaatlerle iyi geçiniyor, devlet aygıtını cemaatler arasında bölüştürüyor, en son Aladağlar’daki 11 çocuğun yanarak öldüğü hadisenin yargılama sürecinde olduğu üzere, tarikatların suçunun üstünü örtüyor. Eğitim alanını, dershanesiyle, yurduyla, okuluyla, Kuran kursuyla, tarikatların, cemaatlerin yönetmesine izin veriyor. Yeni rejim bir yurttaşlar toplumu değil, aşiret, tarikat, cemaat üçlüsüne dayalı bir tebaa toplumu, biat toplumu istiyor.

5 Kamusal Alanın güvenlikleştirilmesi: Özellikle OHAL sonrası sokak adım adım muhalefetin elinden alındı. Sokaktaki her türlü eylem terörle özdeşleştirildi, kriminalize edildi, bir güvenlik sorunu olarak gösterildi. Alanlar, meydanlar, sokaklar, üniversite kampüsleri, parklar, muhalefetin elinden alındı. En son Cumartesi Anneleri’nin eylemine yapılan müdahalenin de gösterdiği gibi, sokağın güvenlikleştirilmesine bundan sonra da devam edilecek.

1 Özelleştirmeye karşı kamulaştırma: Özelleştirilen kurumların yeniden kamulaştırılması talebini sokağa taşımak, yani kamusal olanı geri istemek. Özelleştirme fikrine ve genel olarak neo-liberalizme karşı, kamulaştırma, kamuculuk ve kamu ekonomisi fikrini savunmak, yani ideolojik bir mücadele vermek. Taşeron ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele etmek.

2 Liyakat ve hukuk talebi: Kamudaki liyakatsizliğe karşı liyakati esas alan bir sınav ve atama sistemini savunmak, usulsüzlükleri kamuoyunun gündemine getirmek, Sayıştay raporlarını topluma anlatmak, usulsüz ihaleleri, rant mekanizmalarını ve aile, eş, dost kadrolaşmasını teşhir etmek, hukuk talep etmek.

3 Vergide adalet: Vergi sistemindeki adaletsizliği topluma anlatmak, bu adaletsizliğe karşı tüketim boykotunu da içerecek kampanyalar örgütlemek, asgari ücret başta olmak üzere emek üzerindeki vergi yükünün düşürülmesi, sermaye kazançları üzerindeki vergilerin artışı için mücadele etmek. Özellikle krizin derinleştiği bir ortamda bunu “faturayı halk ödemeyecek” sloganıyla buluşturabilmek.

4 Yurttaşlar toplumu yaratmak: Aşiret, tarikat ve cemaatlere karşı, başta çocuklarımızın geleceği adına mücadele etmek, örgütlü olmak, bir araya gelmek, yurttaşlığı savunmak. Bunun için de kayıtsız şartsız bir şekilde laiklik mücadelesi vermek, laikliğin sınıfsal bir mesele olduğunu, en çok yoksulların laikliğe ihtiyaç duyduğunu ve dinin bir sömürü mekanizması olduğunu göstermek.

5 Sokağı geri almak: Güvenlikleştiren sokağı yeniden kamusal alan haline getirmek, sokakları, meydanları, parkları, kampüsleri, yeniden kamuya ait hale getirmek, oralarda bir araya gelmenin, toplanmanın yollarını bulmak, “sokak korkusu”nu yenecek yaratıcı eylemler keşfetmek, toplumun üzerine atılan ölü toprağını kaldırmak için, ses çıkarmak ve o sesin duyulur olmasını sağlamak.