Burdur/Yeşilova’nın CHP’li Belediye Başkanı Mümtaz Şenel’e menfur bir saldırı düzenlendi. Pazar gece yarısı evine gelen saldırganlar, Başkan Şenel ve eşinin ayaklarına ateş ederek kaçtılar.

Başkan ve eşine geçmiş olsun derken kimsenin can ve mal güvenliği kalmadığını bir kez daha yineliyorum!

Olayın “rant nedeniyle başkana husumet duyan ve aralarında Bahçeli Affıyla cezaevinden çıkanların da bulunduğunu kişilerce” yapıldığı iddia edildi...

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ise Şenel’in çok başarılı olduğunu özellikle Salda Gölü konusunda birlikte önemli adımlar attıklarını söyledi…

Ülkede siyasi otorite zayıflayınca yerel çıkarlar, yöneticilere saldırma cesaretini artırabiliyor. Sadece çıkar değil, kontrol edilemeyen öfke, dar çerçevede yaşama zorunluğu, cahiliye döneminden kalan gelenekler, değişen toplumsal yaşam kurallarına uyumsuzluk, kişilerin kalıtımsal bozuklukları ve yaşanan çevrenin kendine özgü vahşi kuralları saldırganlığı tetikleyen nedenler...

Sosyopsikolojik açıdan bakıldığında kişi ve toplumların kötüye doğru gidişatını ortadan kaldırmanın en önemli yolunun eğitim ve öğrenim kalitesindeki düzey olduğu açıktır! Ülkelerin Eğitim ve öğretim politikası bu nedenle önem taşır.

Tam da bilgi çağını yaşarken, bilgiyi elinde tutan ülkelerin diğerlerinden yaratıcılık ve teknolojik gelişkinlikteki farkının çok büyük olduğu görülür...

Teknolojik atılım dünyayı ve insanlığı değiştirmektedir!

Değişimden kasıt; insan hakları, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, üreten ekonomi ve bölüşüm adaleti kavramlarındaki gelişimdir!

Gelişimin varlığı bilime dayalı eğitim ve öğretim politikasının etkisiyle ortaya çıkar!

Bilimle gelişen ülkeler, diğerlerinden daha güvenli, daha zengin, daha güçlü ve mutludur!

Irk, coğrafya, inanç dinlemeyen Koronavirüs salgınına direnen bilinçli insanların temel farkı iyi eğitim almış olmalarıdır.

Türkiye salgınla mücadele ederken, villalarında partiler vermek, depolarda pavyon açmak, evde kalmamayı eşinin dırdırına bağlamak, bana bir şey olmaz diyerek maskesiz dolaşmak, mesafeli olmak yerine piknikte halay çekmek ya da Covid-19 teşhisi sonrasında karantinaya giderken “tüm köy halkıyla öpüşerek vedalaşmak,” bizim için bir mizahi yaşam biçimi olabilir. Ama gerçekte cehaletin daniskasıdır!

Sebep belli!

Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesini istemeyen 1950 sonrasındaki tüm siyasal iktidarlar, bilinçli olarak ülkenin eğitim ve öğretim politikasını hep bilimden uzak, dine dayandıran anlayışla yönettiler!

Son 18 yılda ise, Türkiye özelikle dini referanslarla, gerçekleri ve gelişmeyi çarpıtan, çağdaşlıktan uzak, kaderci bir eğitim politikası izledi...

Eğitim/öğretim anayasaya rağmen, paralı ve kontrolsüz olarak dini vakıf, dernek ve cemaatlerin eline bırakıldı...

“Kindar ve dindar” nesil yetiştirme amacı, insanlıktan ve bilimden uzaklaşan sömürüye açık bir toplum yetiştirmenin temel sloganı oldu!

Oysa Laik Cumhuriyet, dünyaya çok önemli bir eğitim/öğrenim modeli armağan etmişti. Köy Enstitüleri

Köy Enstitüleri sadece bilime dayalı eğitim ve öğrenim yapılmasına katkı sunmamış, üreten ve yaratan insanı oluşturmuş, sanatçı, edebiyatçı, zanaatkâr, doktor, ebe, hemşireler yetiştirmiştir...

Türkiye’yi çağdaş hale getiren bu model, Güney Amerika’da birçok ülkeye ilham vermektedir.

Köy Enstitülerinin 10. yılında Hasan Ali Yücel’in konuşması yaratılan bu yapının işlevini çok iyi anlatıyor.

“… Biz, İstiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adamları yetiştirmek isteriz. Çünkü ümmet döneminin böyle bir adamı vardı. Bu, imamdı. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiğinde mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar bu toplumun manen hakimiydi. Bu manevi hakimiyet maddi tarafa da intikal ederdi. Çünkü köylü hasta olduğunda da muhatabı imam olurdu. Biz imamın yerine, devrimci düşüncenin adamını getirmek istedik. Bu Öğretmendir.

Köy Enstitülerinden yetişen eğitmen ordusu Türkiye’yi abat etti.

Ne varki;12 Eylül faşist anlayışı 40 bin köyden çekilen öğretmenlerin yerine İmamları bırakarak Türkiye’yi yeniden karanlığın içine attı!

AKP’nin gelişi o günden belliydi...