AYM’nin ikinci kez hak ihlali verdiği Can Atalay davasında dosya bir kez daha Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay’ın AYM’yi tanımaması ile başlayan kriz darbe olarak nitelendirilirken AKP-MHP içerisindeki kriz sürüyor.

Kavga yargıda değil, iktidarda
AYM’nin kararının ardından Can Atalay tahliye edilmediği için yurttaşlar adliye önünde bir araya geldi. (Fotoğraf: TİP)

Politika Servisi

Hatay TİP Milletvekili ve Gezi tutuklusu Can Atalay’ın kararını görüşen Anayasa Mahkemesinin bir kez daha hak ihlali kararı verdikten sonra İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yolladığı dosya ilk kararda olduğu gibi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Mahkeme, “Başvuruya konu yeni değerlendirmelerin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin vermiş olduğu karara dair olduğu gözetilerek karara ilişkin oluşan yeni hukuki duruma karşı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu” değerlendirmesini yaptı. AYM’nin Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararının kesin olarak onaylanması talebi ise bir kez daha görmezden gelindi.

Yargıtay’ın AYM kararlarını tanımaması ile başlayan kriz krizin arka planında ise iktidar bloğunun iç çekişmesi ise sürüyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başlattığı yeni anayasa tartışmalarının ardından cumhurbaşkanlığı seçimleri için sunduğu 50+1 meselesine MHP Lideri Bahçeli, “Muhtar seçmiyoruz” yanıtı vererek Erdoğan’ı tümüyle reddetmişti. Yargıtay’ın AYM’yi tanımaması ile tırmanan süreçte ise iktidar bloğu içerisindeki krizin yargı üzerindeki boyutları da daha görünür hale geldi.

Siyaset Bilimci Ayşegül Kars Kaynar ve Ahmet Murat Aytaç ise yargıdaki krizin arka planını değerlendirdi.

GÜÇ SAVAŞLARI

İktidar bloğu arasındaki çekişme ortamına dikkat çeken Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç,  şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu tamamlandıktan hemen sonra, AKP’ye müzahir kimi yorumcular, cumhurbaşkanlığı için iki turlu seçim yapmanın gereksiz olduğunun ortaya çıktığını ve artık ilk turu birinci bitiren adayın kazanmış sayılması gerektiği yönünde görüşler ileri sürdüler. Sonradan bizzat Erdoğan tarafından da dile getirilen bu görüş, iktidarın küçük ortağı olan MHP tarafından kesin bir dille reddedilince şimdilik rafa kaldırıldı. Ancak bu durum, iktidar olmanın tüm avantajlarını paylaşma zemininde birleşen bu güçlerin arasında da aynı ikircikli durumun var olduğunu tüm çıplaklığıyla gösterdi”

Ahmet Murat Aytaç
Siyaset Bilimci

CAN ATALAY DAVASI MHP’YE FIRSAT YARATTI

“TİP Milletvekili Can Atalay’la ilgili AYM kararına ilgili yargı organlarınca verilen tepkilerde, iktidar partileri arasındaki bu gerilimli ilişkinin bir yansımasını görmek mümkün” diyen Aytaç, şu ifadelere yer verdi:

“MHP uzun süredir Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatma davaları ve özellikle 15 Temmuz sonrası uygulanan OHAL süreciyle ilgili kimi kararlarından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve kısa yoldan Anayasa Mahkemesi’nin kapatılması gerektiğini öne sürüyordu. Atalay ile ilgili ihlal kararı, MHP’ye siyasetteki ağırlığını göstermesi için bürokrasideki ağırlığını kullanma fırsatını sağladı. Yargı içerisinde iyice partizanlaşmış olan kimi grupların hukukun evrensel standartları karşısında gösterdiği ideolojik direnci “milli yargı” argümanıyla meşrulaştırıp AYM’nin kapatılması konusunu tekrar dillendirmeye başladı. Ancak gerek Meclis aritmetiğinin belirlediği dengeleri gerekse yaklaşmakta olan yerel seçimlerin gerekli kıldığı iş birliğini bozmanın maliyeti, bu gerilimi beraberinde taşımanın maliyetinin kat be kat üstünde olacağından, bu hususta açığa çıkan ayrışmanın çok ittifakı sarsacak bir sonuç üreteceği düşüncesinde değilim. Bu dengeleri değiştirecek en önemli etmen İYİ Partinin siyasi tercihlerinde ve AKP’ye yaklaşımında olası bir çizgi değişikliğidir.”

ATALAY'IN ÖZGÜRLÜĞÜ SİYASİ BİR TALEPTİR

Siyaset Bilimci Ayşegül Kars Kaynar ise siyasi bir mücadele hattının oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Kaynar şöyle konuştu: “2011 yerel seçimlerine günler kala ortaya serilen kasetlerle AKP’nin MHP’ye nasıl şantaj yaptığını hatırlayanlar için bugün böyle bir restleşmenin mevcudiyeti şaşırtıcı değildir. Özel olarak Gülen Cemaati’nin kaset şantajını organize etmiş olması hiç bir şekilde AKP’nin sorumluluğunu değiştirmez; tersine, bu çetelere geçit verdiği için arttırır. Asıl konu ise hafif bir dille, bir milletvekilinin keyfi şekilde hapiste tutulması değil; özel olarak Can Atalay’ın esir alınmış olmasıdır. Bugün Atalay’ın özgürlüğü siyasi bir taleptir ve olacaksa eğer, siyasi bir mücadelenin kazanımı olacaktır. Yaşananlar Yargıtay’ın gerçekleştirdiği ve iki siyasi partinin göz yumduğu siyasi bir saldırıdır.”

Ayşegül Kars Kaynar
Siyaset Bilimci

∗∗∗

SİNAN ATEŞ SUİKASTIYLA MI İLGİLİ? 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mahkemenin Can Atalay hakkında verdiği karara ilişkin konuştu. Özel, "Türkiye'de kimin hapse gireceğine dünya liderimiz, kimin hapisten çıkacağına dünyanın öbür liderleri karar veriyor. 'Bu can bu bedende durdukça salmam' dediği papazı bir telefonla Oval Ofise uçuran, Merkel'in bir telefonuyla Deniz Yücel'i bırakan birisi bugün dünya liderlerinden birinden telefon gelse Can Atalay'ı bırakır. Ama Türkiye'nin buna ihtiyacı yok, Türkiye'nin hukukun uygulanmasına ihtiyacı var" ifadelerini kullandı.

TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ise, “Can Atalay ile ilgili olarak Anayasa’yı ilga etme suçunu işleyen bu yargı tasarrufunun, Sinan Ateş suikastı ile bir ilgisi var mıdır yok mudur?” diye sordu. Şık, “Erdoğan, küçük ortağını Ateş suikastındaki MHP bağlantıları nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir değişikliğe gitme yönünde şantaj mı yapıyor? Can böyle bir iktidar kavgasının, parçası olarak mı içeride tutulmaya devam edilmektedir?” dedi.

∗∗∗

ORTADA DEVLETİN BİR KRİZİ VAR

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Gezi tutukluları Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman’ı İstanbul’un Silivri ilçesindeki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti.

Ziyaret sonrasında açıklama yapan Çakırözer, Can Atalay’ın mesajını paylaştı. Atalay, Çakırözer aracılığıyla “Bir kırılma anındayız. Zaten yoğun bakımda olan, demokrasimizden yana olan, hukuk düzeninin zerresine sahip çıkmak isteyen tüm politik ve toplumsal kesimlerin ayrı ayrı ama mutlaka ortak tutum alması tarihsel bir sorumluluktur” dedi. Çakırözer, Tayfun Kahraman’ın mesajını da okudu. Kahraman, “Artık kutuplaşmalardan değil, haksızlıklardan ve hukuksuzluklardan değil; bir aradalığımızdan bahsettiğimiz bir ortama çok ihtiyacımız var. Umarım 2024’te bu ortamı hep birlikte yaratacağız” dedi.