Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Mustafa Kemal mi Atatürk mü?”

İnanılır gibi değil! Son günlerde böyle anlamsız bir tartışma sürüp gidiyor. Tartışmayı “yandaş basın”ın köpürttüğü söyleniyor ama muhalif televizyon kanallarının da gündem dışında kalmamak için kendilerini bu dalgaya iyice kaptırdığı görülüyor. Tabii, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun polemiklere çanak tutan açıklamalarının da tartışmanın büyümesinde önemli payı olduğunu belirtmem gerekiyor.

Böyle bir tartışmanın CHP içinde yapılıyor olması gerçekten şaşırtıcı!

Nedeni açık:

CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı, 1934 yılında Meclis kararıyla verilmiştir.

Bir insanı adıyla anmakla soyadıyla anmak arasında ne fark vardır?

Yok efendim, Mustafa Kemal deyince şöyle, Atatürk deyince böyle anlam çıkarmış!

Güldürmeyin insanı!

Kimilerine göre ise tarihsel kişiliklere ilk adlarıyla seslenmek saygısızlıkmış!

Çok temelsiz bir sav bu! Dünya tarihinde ilk adıyla anılan devrimciler az değildir. Mao, Fidel, Che bunların başında gelir. Marx, Engels, Lenin ise yalnızca soyadıyla andıklarımızdır.

Böyle söyleyince bu önderlere saygısızlık mı etmiş oluyoruz?

İnsanlar kendilerine yakın buldukları kişilere ilk adlarıyla seslenebilir.

Örneğin biz de Nâzım Hikmet’e çoğu zaman Nâzım demiyor muyuz?

★★★

Ülkemizde Mustafa Kemal Atatürk’e sesleniş biçimleri çeşitlidir. “Gazi” diyen de vardır, “Mustafa Kemal Paşa” diyen de… En yaygın kullanım ise Atatürk’tür.

Sözgelimi Attilâ İlhan, yazılarında Mustafa Kemal’den hep “Gâzi” diye söz ederdi. Yalçın Küçük’ün dilinde ise bu söylem “Gazi Hazretleri”dir. Ayrıca “Halaskârgazi” diyenler de var…

Şimdi bu söylemlerden farklı anlamlar mı çıkaracağız?

Mustafa Kemal ile Atatürk’ü birbirinden ayırmak, hele hele karşı karşıya getirmek, saçmalığın dik âlâsıdır.

★★★

Kemalizm ile Atatürkçülük kavramlarının farklı anlamlar taşıdığını ileri sürenler de vardır. Bu görüşün de bilimsel bir temeli yoktur.

Batı dillerinde kişi adlarından akım adı oluşturmakta kullanılan “-izm” ekinin Türkçedeki karşılığı “-cılık / -cilik /-culuk / cülük”tur.

Nasıl ki Marksizm ile Marksçılık, Leninizm ile Lenincilik, Maoizm ile Maoculuk aynı şey ise, Kemalizm ile Atatürkçülük de aynıdır.

Bunun tersini savunmak, Kemalistlerin Atatürkçü olmadıkları söylemekle eşdeğerdedir. Bu mantıkla gidildiğinde, Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerini de Kemalist saymamak gerekir!

★★★

Kavram kargaşası demişken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son günlerde çok sık kullandığı “kriz” ve “buhran” kavramlarına da kısaca değinmek istiyorum.

Aslında daha önce de uyarmıştım ama Kılıçdaroğlu, “Ekonomik kriz buhrana dönüştü” diyerek bu iki anlamdaş sözcüğü yanlış kullanmayı sürdürüyor.

Öyle anlaşılıyor ki siyasetçiler sürekli konuşmaktan sözlük karıştırmaya zaman bulamıyor!

Kavramlara keyfi anlamlar yükleyemeyiz. Çünkü onlar, nesnelerin ya da olayların benzer özelliklerini kapsayan ve hepsini ortak bir ad altında toplayan genel tasarımlardır.

Dil Derneği’nin Türkçe Sözlük’ünde “kriz” sözcüğünün mecazi anlamı şöyle açıklanıyor: “Bir toplumun, bir kuruluşun ya da bir kimsenin yaşamında görülen güç dönem, bunalım, °buhran.

Peki “buhran” neymiş?

Aynı sözlükte bu sözcük için de şu karşılıklar sıralanıyor: “Bunalım, bunluk, kriz”

Görüldüğü gibi, biri Fransızca, öbürü Arapça kökenli olan “kriz” ve “buhran” sözcükleri eşanlamlıdır. Sözcüğün Türkçesi ise “bunalım”dır. Krizin büyüdüğünü, ekonominin darboğaza girdiğini anlatmak için “kriz buhrana dönüştü” denmez, “kriz derinleşiyor” denir.

“Krizin buhrana dönüşmesi”, “devrimin inkılaba dönüşmesi” gibi anlamsız bir tanımlamadır!

Kavramlar, tanımlanmış ve sınırlandırılmış adlandırmalardır. Konuşurken ve yazarken kavram kargaşası yaratmayalım lütfen!