Tarih çarpıtıcısı Mustafa Armağan “Edirne Kemalist kanton olmuş, uyan MEB” diye yazdı bir süre önce. Genellikle meczuplarla tartışmaya girmeyi sevmem. Lakin yine bir turne vesilesiyle yolum Edirne’ye düşünce, bu kantonun güzel insanlarıyla buluştum, rahat bir soluk aldım. Bir çift söz etmek boyun borcudur. Sırtını saraya dayamış, iktidarın tüm yöntemlerini tarihi çarpıtmak için kullanan bu adamlara Edirne niye batıyor anlatayım…

Edirne memleketin yüzü batıya dönmüş, özgün, çoğulcu yapısıyla aydınlanmayı hücrelerine dek benimsemiş bir kent. Hem tarihsel mimari güzelliği ki Selimiye Cami bunun en ihtişamlı örneği, hem de kültürel çeşitliliğinin bugüne özgün yansımasıyla biricik bir örnek. Başka türlü söylersek, ülkenin batıya açılan kapısı, aklı. Bir üniversite kenti olmasıyla ayrıca cıvıl cıvıl… Haliyle ülkenin içinde boğulduğu karanlığa yüz vermiyor ahali! Tecavüzcüleriyle meşhur anlayışın düşünsel ortaklarının bunu kavraması mümkün mü? Değil…

Bir ülkenin tarihini çarpıtarak, yeniden yazmak; belleği değiştirip, kendince bir metin kurgulamak, esasen artık tamamen rejimin değişmesi demektir. Ki bugün RTE ve çevresi bunun pek öyle kolay olamayacağını kavramış haldeler. Hangi kuruma saldırırlarsa saldırsınlar, ne türden bir çıkar ilişkisi kurarlarsa kursunlar; topraktan, tarihten gelen bir sezgi, dürtü halkı koruyor. Nedir bu derseniz, Anadolu’nun uzun yıllara dayanan aydınlanmacı geleneği yanıtını veririm. Bir padişah buyruk verdi diye silinmez bu bilgelik.

Belki tarihin en pespaye, en parçalanmış, utanmazlığın tavan yaptığı en karanlık, korkunç günlerini yaşıyoruz halk olarak. Elbet bedelini de ödeyeceğiz. Gelgelelim, yine de yüzü batıya dönmüş, aydınlanma geleneği genlere yerleşmiş durumda. Edirne saldırısının nedeni budur. Karanlık adamlar, kirli ilişkiler içindeki korkunç kimseler, ruhlara, bedenlere bunca saldırsa bile; diledikleri egemenliği kuramıyor, üstelik suçluluk psikolojisiyle daha da sertleşiyorlar. Nedeni açık değil mi? Toplum tamamen teslim olmuyor. Edirne’nin hedef seçilmesi bundandır.

Üç beş meczup tarihçi, gazeteci, imam istedi diye değişmiyor bu yön. Sapıklıkları yakalanmış bu güruh, yakında nasıl hesaba çekileceğini biliyor işte. “Camide içki içtiler”, “Kabataş’ta başörtülü bacımıza saldırdılar” yalanlarıyla tescillenmiş bu kimselerin, “Fasulyeye dua okursanız daha çabuk büyür” tezindeki bilimsel bakış orta yerde durmakta. Bir tanesi çıkıp; “Yerçekimi niye olsun, belki gök itmesi vardır” demedi mi? Budur işte bilimsel seviyeleri, entelektüel birikimleri. Cübbeli eskiden bir mizah unsuruydu ama şimdilerde artık basbayağı kabak tadı verdi. Bunların tarihçisi de bu kadar olur.

Mustafa Kemal adını tarihten silmek istiyorlar. Neden? Çünkü bu sapkınlıkların önüne en sert engeli o koydu. Aydınlanma, bilim, cumhuriyet dedi. Hele ki laiklik! Delirtiyor bu kimseleri. İstiyorlar ki karanlık ortamlarında çalsınlar, tecavüz etsinler, öldürsünler ve kimse hesap sormasın. Yedikleri her haltın dini kılıfını uydurmakla görevli adamları var nasılsa! Eh “Kemalizm” dedikleri buna engel. Büyük oranda Mustafa Kemal nefreti yaratmayı başardılar da. Bunda askerlerin, elbet liberallerin, dönek solcuların da payı büyük!

Mustafa Kemal/Kemalizm elbette bilimin terazisinde eleştirilebilir. Ancak hakikat çarpıtılmadan yapılmalıdır bu. Bugün cumhuriyetin ileri bir adım olduğu, laikliğin ekmek/su kadar önemli bir gereksinim haline geldiğini kim yadsıyabilir? Durum ortada işte! Edirne’de rahatsız olduğu bu tarih çarpıtıcısının bu değerlerdir. Üstelik salt Edirne’den değil, aydınlık olan her yerden ve herkesten rahatsızlar. Dogmalarla boğulmuş, tetikçi kalemler dönemindeyiz. Bunlara boyun eğecek halimiz yok.

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ı tanıdım. Bir adım geri atmayan güçlü adam. Doğrusu Trakya turnesi bana nefes oldu. Aydınlık öğrencileri gördüm mutlu oldum. Üniversite yönetimlerinin baskıcı uygulamalarına boyun eğmeyen solcu, anti-emperyalist gençleri tanıdım, sevindim. Yurdun her yanında bu damar var. Dik duruşlu, tavizsiz kadınlar ve erkekler kol kola yan yana sokaklardaydı. Sandıkları kadar kolay değil bu ülkenin aydınlık insanlarını tutsak almak.

Eğer tarih çarpıtıcısı Mustafa Armağan’ın dediği gibi Edirne “Kemalist Kanton”sa bu sayının artmasında fayda var. Bana göre Edirne laik cumhuriyetin bir kalesi. Artık kabullenseler iyi olur; insan boyun eğmez… Dün ne zalimler gördük teslim olmadık, şimdi üç beş yalancı istedi diye tarihi değiştirip, eyvallah mı diyeceğiz. Size kötü haberim var iktidar yancıları… Bu topraklardan Pir Sultan geçti, Yunus geçti, Nazım geçti ve rüzgârları hala sürmekte… Anlamıyorsunuz aydınlanma soluklu bir yolculuktur, elden ele geçer bayrak…

Oh be iyi ki Edirne var.

Havası güzel

İnsanı güzel

Varlığını bilmek güzel…