Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuzey Kıbrıs’taki muadili Din İşleri Başkanlığı’nın Mağusa’da gerçekleştirdiği konferansta konuşan Başkan Prof. Dr. Ahmet Ünsal’ın sözleri toplumda infiale sebep oldu. Lefkoşa Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği’ne bağlı Hala Sultan Aile ve Gençlik Merkezi’nde düzenlenen seminerin adı, ‘Aile Okulu’. Toplantının başlığı ise ‘İslam’da evliliğin eşlere tanıdığı hak ve yüklediği sorumluluklar’. Ancak toplantıya sadece kadınlar ve kız çocukları çağrılmış. ‘Makbul Eş’in nasıl olması gerektiği anlatılırken, eşlere tanınan hak ve sorumlulukların erkekleri bağlamadığı düşünülmüş. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tamamen konu dışı olduğunu tahmin etmekte zorlanmayacağınızı düşünüyorum, zira Türkiye’deki devlet görevlileri ve siyasetçilerin bu konudaki açıklamalarıyla oluşmuş zengin bir müfredatımız var. Kadının yüksek sesle kahkaha atmamasından kaç çocuk doğurması gerektiğine, hangi saatte sokakta dolanabileceğinden ne giyerse erkeğin abdestini bozmayacağına kadar pek çok ‘hayati’ bilgiye sayelerinde sahibiz. O yüzden, ataerkil düzenin yürütücülüğünü üstlenen en önemli kurumlarından biri olan evlilik söz konusu olduğunda, istikrarı sağlamak adına kadınlara her zaman daha fazla görev düşer.

***

Peki, Türkiye’den atanan Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal ne söylemiş de Kıbrıs’ta insanlar günlerdir yatıp kalkıp bu konuyu tartışıyor? İddia o ki başkan, etkinliğe katılan kadınlara evlenme ve çocuk yapma telkininde bulunmuş. Belki bir kısmınızın yüzünde ortalığı ayağa kaldıran söz bu muydu diye alaycı bir gülümseme belirmiş olabilir. Sonuçta Türkiye’de kadınlara, devletin en üst makamından ‘sürtük’ dendi. ‘Küçüğün rızası olduğu’ söylenerek çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmeleri meşrulaştırılmaya çalışıldı. Ancak unutmamak gerekir ki, bütün bunlar o ilk kıvılcımlar pek de umursanmadığı ve o elzem yaygara koparılmadığı için koca bir yangına dönüştü. Dolayısıyla Kıbrıs Türk toplumu, özellikle 74’ten sonra, Türk-İslam senteziyle kolayca uyumlanabilecek bir kültürel yapıdan uzak olduğu için, Türkiye’nin Kıbrıs politikası paketinde toplumun hep ‘daha Türk’ ve ‘daha Müslüman’ kılınması gerekliliği yer aldı. Türkiye’nin milliyetçi-sağ iktidarları, Kıbrıs Türk toplumunun dilini ve inancını küçümsemekten geri durmayarak kendi şablonunu ‘yavrusuna’ monte etmekte her zaman ısrarcı bir ‘ebeveyn’ gibi davrandı.

‘HANIMLAR PAHALI’

Ünsal’ın açıklamaları elbette ki telkinden ibaret değil. Dahası da var. Bir siyasal İslamcı’nın hızını alınca frene basmak konusunda sıkıntı yaşadığı deneyimimiz dahilinde. Bugün Kıbrıs Gazetesi’nin gündeme taşıdığı habere göre Başkan Ünsal kadın cemaate diyor ki; “Bir kadın kocasının yatak davetine icabet etmek zorundadır. İhtiyacı karşılanacak. Kocasının dışındaki bütün erkeklerden uzak duracak. Zinhar haramdır. İffetini korumak zorunda. Artık evlilikler pahalı, hanımlar çok pahalı. Eskiden dört tane alıyorlardı, bir tanesi olmasa üç tane daha vardı. Bazıları evleniyor, çocuk yok! Neden? Kedimiz var! Olur mu ya, evlenmenin sebebi çoğalmak, üremek. Keyif yapın diye değil!” Başkanın bir yerde hakkını teslim etmek isterim. Toplumu iyi gözlemlemiş ama eksik. Çiftler arasında sadece kedileri olduğundan değil, köpek sahiplendikleri için de çocuk yapma konusuna mesafeli yaklaşımlar mevcut. Ve evet, evliliği sıkıcı bir devlet akdinden öteye taşıyıp keyifli hale getirmek gibi çabaların da olduğu gözlerden kaçmıyor.

***

Konuya, akıl sağlığımı korumak niyetiyle de biraz nüktedan yaklaşıyor olmamı umarım anlayışla karşılıyorsunuzdur. Diğer yandan, gerek Türkiye’de üretilen, gerek ‘yavru’ Kuzey Kıbrıs’a ihraç edilen bu muhafazakar tahakkümün, toplumsal huzura nasıl zarar veren bir şiddette dönüştüğü ve toplumsal barış için su gibi elzem olan laik düzene karşı nasıl ciddi bir tehdit oluşturduğu apaçık ortada. Başkan Ünsal, Bügün Kıbrıs Gazetesi’nin iddialarını yalanlayarak konuşmasının cımbızlandığını belirttiyse de, gazete ellerinde ses kaydı olduğunu söyleyerek kuruma kamera kaydını yayınlama çağrısı yaptı. Din İşleri Başkanlığı, Türkiye’deki muadilinden yine alışık olduğumuz ve ezber ettiğimiz üzere, meseleyi dine yapılan bir saldırı olarak değerlendirdi ve böylece gazete ‘farz’ oldu diyerek ses kaydını yayınladı. Yarın başkent Lefkoşa’da, aralarında Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Emekliler Derneği de dahil olmak üzere, 21 siyasi parti, sivil toplum örgütü ve birlik, Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ın kadınların temel insan haklarına ve özgürlüklerine saldıran aşağılayıcı söylemlerine karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirerek eleştirileri Allah’a havale eden Ünsal’ı yargıya havale etmeye hazırlanıyor. Talepleri başkanın görevden alınması. Biliyorum ki Kuzey Kıbrıs’ta yargıçlar var var olmasına da peki ya hükümet? Türkiye güdümündeki iktidar, kendi halkının talepleri doğrultusunda davranabilecek; manevi değerlerine, toplumsal barışa ve demokrasiye sahip çıkabilecek güçte mi?