Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 40’ıncı yılını kutluyor. Geçmiş yıllara göre sönük geçen fuarda, okurlar ekonomik krizden dertli. Birçok yurttaşın elinde bir iki poşet görülürken çoğunluk eli boş dönüyordu.

Kimsesiz kitaplar

Deniz Burak BAYRAK

İstanbul Kitap Fuarı birbirini tanımayan binlerce insanın buluşma noktası. Yayınevlerinin en özel kitaplarını fuar tarihine göre programlarına aldıkları da bir zaman dilimi aynı zamanda. Böylesine önemli bir organizasyonun Cumhuriyet Bayramı ertesinde, özellikle okullar bir gün süreyle tatil edilmişken bu derece sakin olacağını beklemiyorduk. Yayınevi temsilcileri ve okurlarda da bunun şaşkınlığı vardı. Her yıl özellikle girişte oluşan kuyruktan eser yoktu. Önceki yıllarda salonlarda adım atacak yer bulmazken bu kez ilgi ve heyecanın az oluşu dikkat çekti.

EKONOMİK KRİZ BAŞROLDE

Genç, yaşlı, kadın, erkek tüm okurların bu duruma ilişkin çıkarımı beklendiği gibi ekonomik kriz oluyor. Birçok yurttaşın elinde bir iki poşet görürken çoğunluk eli boş dönüyordu. Elektrik bölümünde okuduğunu öğrendiğimiz iki öğrenciye fuar izlenimlerini soruyoruz. Küresel salgının ardından ilk kez geldiklerini söylerken kitap fiyatlarındaki artış hakkında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. “İki roman, bir çizgi romana 465 TL ödedim, başka kitap alabilecek bir bütçem yok” diyerek fuardan ayrıldılar. 22 yaşındaki bir öğrenci çocukluğundan beri fuara geldiğini belirtirken kitap fiyatlarının inanılmaz derecede artığını ifade etti. Başka bir standa yaklaşıyoruz, 70 yaşlarında ve elinde uzun bir liste olan okura soruyoruz: “Nasıl buldunuz bu yıl fuarı?” Yanıt beklediğimiz gibi geliyor: “Zamanında Kazakistan’dan fuarı ziyarete geldim, nispeten yüksek gelirli biriyim ancak bu fiyatlarla listedeki kitapları satın alabilmem mümkün görünmüyor.”

YAYINEVLERİ SUS PUS

Fuar alanında stantları gezerken yayınevi temsilcileriyle konuşmak istiyoruz. En çok ne türde kitapların ilgi gördüğü, okurlarla diyalogları, 40’ıncı yılın onlar için ne ifade ettiğine ilişkin konular merceğimizde. Ancak büyük yayınevlerinin hiçbirinden yanıt alabilmemiz mümkün olmuyor. Sorumlular bu tür konuları basın sorumlularına sormamız gerektiğini kendilerinin yanıt veremeyeceklerini ifade ediyorlar. Fuarda bulunmayan ve okurla birebir ilişki içerisinde olmayan bir basın sorumlusundan fuara ilişkin ne öğrenebiliriz? Bu sorularımıza yanıt alamamamızın ardından bu büyük yayınevlerinin yeni çıkan kitap tanıtımları için basınla ilişki kurmaya çabalaması da fazlaca ironik. Konuşabildiğimiz tek yayınevi ise Yordam Kitap oluyor. Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan sorularımızı içtenlikle yanıtlıyor. Yordam Kitap 2006’dan bu yana fuarın katılımcısı. Erdoğan, fuarın önemini, “Bu fuar, fuarcılık alanında en önemli fuar olma özelliğini bugün koruyor. Önemli bir kültürel buluşma, bir çeşit okuma bayramı diyebiliriz. Okurlar; bütün olumsuz ekonomik koşullara, kitabın iktidar tarafından zaman zaman suçla özdeşleştirilen bir nesneye dönüştürülmesine rağmen akın akın gelerek kitaba sahip çıkıyorlar. Kitap kavramını özgürlük, aydınlanma ve Cumhuriyetle eş tutarak gösterilen ilginin temelinde aydınlanma, laiklik ve ilerici düşünceye olan bağlılık etki ediyor” diyerek özetliyor.

NEOLİBERALİZM, PİYASA, KÂR

Neoliberal bir çağda yaşadığımız için her şeyin kâra endekslendiği bir ortamda yayıncılık da bundan nasibini alıyor. Bu noktada kültür-sanat ürünlerinin halk ve emekçiler için erişilebilir olması gerektiğini düşünen Erdoğan “Kapitalist piyasa düzeninde kitap emekçinin günlük yaşamından büyük fedakârlıklarla edinebileceği, pahalı bir metaya dönüşmüş durumda. Fuar 12 Eylül’den bu yana demokratik bir işleve de sahiptir. Ancak pazar ve piyasa ilişkileri bu özelliği de aşındırmaktadır” diyor. Salonlar arasında gezerken en çok dikkate çeken durum Can, Yapı Kredi, İthaki, Altın Kitaplar gibi büyük yayınevlerinin birden fazla ve çok büyük stantlar açmasıyken birçok yayınevinin fuarda kendisine yer bulamaması oluyor. Okurlar da takip ettikleri yayınevlerinin fuarda olmamasını üzüntüyle belirtiyorlar. Burada saydığımız yayınevlerinin işgal ettikleri alana ödedikleri parayla küçük ölçekli yayınevlerinden talep edilen paranın farklı olması gerektiği düşüncesi geliyor akıllara. Tanıtım, ulaşım vb. konularda daha özendirici politikalar izlenmeli diye düşünüyoruz.

40’ıncı yıl dedik ancak o ruh var mı? Fuar alanı bir panayır yerine dönmüş, kabul edelim. Ancak geçmiş yıllara göre 40. yıla özel bir organizasyon yapılması gereken, uluslararası boyutunun zenginleştirildiği, yaratıcı etkinliklerle okuru çekecek bir fuar olması gerekirken son derece zayıf bir fuarla karşılaştık. Ne okurda ne de yayınevlerinde bunun önemini kavrayacak bir ruh gördük.

∗∗∗

KLASİKLERE İLGİ

Can Yayınları’nın bilinen beyaz kapaklı klasikleri okurları çekerken Yapı Kredi Yayınları’nın çocuk kitapları cezbedici kapaklarıyla anne babalarını ellerinden çekiştiren çocuklarla doluyor. Yordam Kitap’ın sol ve sosyalist değerleri anlatan kitapları özellikle bu değerlerle ilgili arayış içinde olan özellikle üniversite öğrencilerini çekiyor.

∗∗∗

EDEBİYAT VE RESİM

Fuarda iki de sergi yer alıyor. Üst fuayede yer alan “Kırk Yılın Onur Yazarları” sergisi fuar boyunca onur yazarı seçilmiş değerli yazarların fotoğraflarının görülebileceği bir sergi. Burada Peride Celal, Nazlı Eray, Vedat Günyol, Tahsin Yücel ve daha birçok yazarın fotoğrafları görülebilir. Diğer sergi ise ana fuayede yer alan “Kırk Yılın Kitap Fuarı Afiş ve Fotoğraflarından Seçmeler” adını taşıyor.

Kırk Yılın Onur Yazarları sergisi.