Tam da Sedat Peker’in devleti ve AKP iktidarını sarsan iddiaları açıkladığı videolar yayımlanırken önemli bir karar daha gündemimize düştü.

Konu; “Susurluk Raporu’nda” yer alan faili belli ama o gün, devlet, siyaset ve mafya üçgeni gücüyle faili meçhul dosyasında yer alan ölümlerin, Özel Harekât Polisi Ayhan Çarkın’ın itirafları sonrası açılan davadaki gelişmeydi…

Aralarında Mehmet Ağar’ın da bulunduğu 19 sanık, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından “Ankara JİTEM davası” adıyla yargılanmış ve beraat etmişti...

Ancak, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, beraat hükmünü bozmuş ve dosyayı yerel mahkemeye geri göndermişti.

***

Bozma kararının gerekçelerine bakılınca, Peker’in özellikle son videosundaki Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetlerindeki iddiaları, başka bir boyut kazanıyor!

Ve Susurluk Raporu’yla birlikte düşünülürse, ülkeyi saran bu kötü atmosferin yurttaşları daha da bunaltıcı hale getireceği açıkça görülüyor…

***

Mehmet Ağar, İçişleri Bakanlığı’ndan istifa ettikten sonra, “Bin operasyonda 4 bin kişi öldürdük” diye başlayan hamasi açıklamalar yapmıştı.

Şimdi soralım; operasyonlar içinde Mumcu ve Adalı da var mıydı?

Yargı mutlaka Mehmet Ağar’dan yanıtını almalı!

***

Aslında yanıtı Kutlu Savaş vermişti!

Başbakanlık Başmüfettişi olarak hazırladığı “Susurluk Raporu’nda” Behçet Cantürk ve 100’e yakın kişinin ölümleriyle ilgili anlatımlarında ‘faili meçhul cinayetlerin aslında faillerinin bilindiği, devlete biat etmeyenlerin her devlette olduğu gibi bizde de öldürüldüğü ancak, yapılış biçiminin yanlış olduğuna’ yorumu en çarpıcı bölümüydü!

***

Sivil/asker bürokratların, siyaset ve mafya ile hukukun dışına çıkma hakkını kendinde görmeleri devlet içinde çeteleri oluşturmaktadır.

Bu çeteler, devletin gücünü pervasızca kullanmaktadır!

Hukuk tanımaz bu yapı, devletin diğer kurum ve kuruluşlarını da kirletmektedir.

Şimdi tek adam rejimi, tüm erklere sahip olduğu için durum daha da vahim bir hal almıştır…

Sedat Peker’in açıklamaları üstü örtülmüş devletin kimler tarafından soyulduğu ve yurttaşların kimler tarafından öldürüldüğünü gözler önüne sermiştir.

***

Peker’in açıklamaları, Susurluk olayından daha vahimdir.

İddiaları yenilir yutulur değildir.

İtham ettiği kişiler AKP’nin ve iktidarının en muktedirleridir.

Uyuşturucu, karapara, kayıtdışı ekonomi, mal varlıklarına çökme, adam öldürme…

En sonda da Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı Cinayeti ve Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın uyuşturucu operasyonu için Kolombiya ve Venezuela macerası vahimdir!

Gidişat kötüdür!

Çünkü bugün iddiaları soruşturan yargı sessizdir. Meclis hareketsizdir.

Havuz medyası suskundur. Güvenlik güçleri durgundur…

Ama iddialar çok can yakıcıdır!

Niye böyleyiz?

Çünkü yeni Türkiye’yi tek bir kişi yönetiyor. O ağzını açmazsa hiçbir şey kıpırdamıyor!

Sonuç: 19 yılda daha da çoğalmış pis kokular içinde yaşamaya devam ediyoruz!

***

Oysa AKP’li şarlatanlarca ‘eski’ diye adlandırılan geçmişte yaşanan “Susurluk” olayı hemen sonrası,

TBMM olaya el koydu. “Araştırma Komisyonu” kurulmasına karar verildi.

Yargı soruşturma başlattı.

Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Erbakan’dan devletin içindeki bu kontrol edilemez gücün araştırılmasını istedi. Başbakan Erbakan, Susurluk yapısı içinde bulunan Başbakan Yardımcısı Çiller’e rağmen Başbakanlık Teftiş Kurulu’na araştırılması talimatı verdi.

İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti.

En önemlisi halk, milyonlarca yurttaşın katılımıyla “1 dakika karanlık” eylemine başladı.

Çeteler görüldü. Kürtlere yapılan zulüm ortaya çıktı. JİTEM’in varlığı bilindi.

Faili meçhul cinayetler ortaya çıktı.

***

Çetenin yaptıkları ortaya döküldükçe devletin içine sızan yapının ülke kaynaklarını nasıl kullandıkları da görüldü.

Hiç olmazsa Mehmet Ağar ve arkadaşları yargılandı. Hüküm giydi.

Belki gerçek failler tam ortaya çıkmadı.

Ama yurttaşlar, derin devleti gördü.

Hukuk olmadan devletin var olamayacağını anladı!

***

Ne yazık ki Susurluk olayları sonrası iş başına gelen AKP, bırakın raporlarda önerilenleri yapmayı, rejimi değiştirerek laik, demokratik hukuk devletinin niteliklerini bile uygulamaktan vazgeçti.

Yasama, yürütme ve yargı erklerini tek kişiye teslim etti.

Kirlenmenin işte yeni gücü bu!