7 Haziran seçimleri sonrasında, “millet koalisyon dedi” yorumlarını yapanlar çok oldu ama MHP koalisyon kapılarını kapayıp tek seçenek olarak AKP-CHP koalisyonu kalınca, bunun hiç kolay olmadığı da anlaşıldı. Nitekim, görüşmeler başladığından beri, nasıl olacağından çok, neden olmayacağının konuşulduğuna tanık olduk. Yandaş medyada CHP ile koalisyon isteyenler dışardaki ve içerdeki “bedhahlar” olarak tefe konulurken, bu “asabiyetin” esas olarak Erdoğan’ın konumunu tartışmaya açmakla ilgili olduğu görüldü. CHP cenahında da durum sakin değil; her ne kadar Türkiye’nin istikrara, bunun için de bir hükümete ihtiyacı olduğu kabul edilse de, AKP uygulamalarına muhalefet edip oy isteyen CHP’nin nasıl olup da aynı partiyle koalisyon yapacağının sorgulandığı bir gerçek.

Kısacası, Cumhurbaşkanı’nın neden sonra verdiği hükümet kurma görevi nedeniyle iki parti arasında ön görüşmeler yapılmış (istikşafi, daha tumturaklı olsun ya da biraz kafa karıştırsın diye mi seçildi, anlamadım, ama eninde sonunda anlamı bu!), süreç Davutoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesine gelip dayanmışsa da bu görüşmelerden olumlu bir sonuç bekleyenler fazla değil. Bugün (perşembe) yapılacak görüşmenin -bu satırları yazdığımda bugünkü görüşme sonuçlanmamıştı-nasıl bir sonuç vereceğini bilmiyorum, ancak iki tarafı da zorlayan koşulların aşılmasını pek mümkün gördüğümü söyleyemem.

Kendi adıma, AKP-CHP koalisyonunun ne mümkün olduğunu düşündüm, ne de işe yarayacağını... 13 yıllık AKP iktidarının getirdiği ve devletin temel ilkeleri açısından “anormal” diyebileceğimiz şartlar nedeniyle, ortada partiler arasında uzlaşma sağlayacak bir zemin kalmadı. Örneğin “anayasal sınırlar” gibi bir siyasal anlayışı yitirdik. AKP ve Erdoğan’ın parlamenter demokrasi, hukuk devleti, laiklik gibi çok temel ilkelere ilişkin uygulamasından endişe duyulurken, CHP’nin böyle bir koalisyonu kurması da, tabanına kabul ettirmesi de zor. Bu konularda uzlaşma sağlanması ise AKP’nin hukuktan eğitime birçok alandaki uygulamalarından geri dönmesi anlamına gelir ki, AKP’nin bunu kabul etmesi “eşyanın tabiatına aykırı” olur!

Bu nedenle değil midir ki, bir yandan koalisyon kurup bakanlıkları paylaşmış gibi yapmak, öte tarafta iktidarı ellerinde tutmak istemekteler! Ya da, kısa süreli bir hükümet kurup hem ülkeyi hükümetsiz bırakmış olmaktan kurtulmayı hem bu sürede iktidarlarını tahkim etmeyi düşünmekteler. Olmazsa da, CHP’yi koalisyona yanaşmadığı iddiasıyla suçlamak mümkün; arkasından da erken seçim!

Sonuçta, Cumhurbaşkanı’nın, baştan beri bilineni söyleyerek tartışmalara noktayı koyduğunu da gördük: “Kendi ilkeleriyle karşı düşüncenin örtüşmesi lazım herhalde, örtüşmeyecekse intihar edecek hali yoktur.”

Aslında “dobralığını” konuşturduğu düşünülebilir! Anladık ki, bazı koşulları kabul edip CHP ile koalisyona gitmek AKP için (ya da birileri için mi?) “intihar” anlamına geliyormuş! Bana şaşırtıcı gelmedi. Birçok yazımda AKP’nin iktidara mahkûmiyetinden de, kendi ideolojik-siyasal hedefleri doğrultusunda topluma yön vermek amacıyla yaptıkları hamlelerden de kolay vazgeçmeyeceklerini yazdım. Bunu söylemenin, görüşmeleri yürüten AKP ve Davutoğlu’na değil, tarafsız konumda bulunan Cumhurbaşkanı’na düşmesi de şaşırtıcı değil! Erdoğan’ın hem Cumhurbaşkanı hem başbakan hem AKP “reisi” olduğunu bilmeyen yok!

Açıkçası AKP’nin ve Erdoğan’ın niyetleri de, stratejileri de belli. Yaşanılan acıları görmeyip çözüm sürecinden vazgeçtikleri gibi, toplumun içine girdiği siyasal-toplumsal istikrarsızlığa da aldırdıkları yok. Aksine, her ikisi de suçunu karşılarındaki partilere yükleyip bunlardan oy devşirme niyetindeler.

Bu durumda CHP ve HDP’nin konumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiği açık. Erken seçim sonuçlarında ciddi bir değişiklik ancak CHP ile HDP’nin sürpriz yapmalarıyla mümkün görünmekte. Her ikisi de, AKP iktidarının ne anlama geldiğini anlatmakla yetinmeyip bir umut olmak, bir alternatif yaratmak gibi ortak bir strateji geliştirebilirlerse oylarını artırabilirler. Daha önceki seçimlerde ikisi arasında seçim ittifakından, içinde yer aldıkları siyasal konum gereği bunun çok daha gerçekçi olacağından çok söz ettim; dinleyen olmadı! Aksine, yerel seçimler sürecinde görüldüğü gibi AKP yerine birbirlerine vurmayı tercih ettiler. Sonuç da ortada! Bugün gelinen çıkmazda, böyle bir umut ve alternatif yaratma gereğini anladılar mı, bilmiyorum! Ancak seçimlerde bir değişiklik istiyorlarsa, bunun stratejisi iyi çizilmiş bir seçim ittifakı ile mümkün olabileceğini görmeleri beklenir. CHP’nin yükselmesi buna bağlı; HDP’nin ise yalnız Meclis’e girmekle kalmayıp çözüm sürecine sahip çıkacak bir iktidara ihtiyacı var. Oklar ise tek yönü işaret etmekte!

[1] Yazıyı bitirdiğimde, televizyonlar görüşmelerin olumsuz sonuçlandığını bildiriyordu. Yazıyı göndermem gerektiğinden açıklamaları bekleyemiyorum ama nedenlerin -dile getirilmese de- burada yazılanlardan farklı olduğunu düşünmüyorum.