Bakanlar Kurulu’na verilen yetki, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının yemin ederek başladığı tarihe kadar geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarabilir.”

Bu madde ile belirtilen tasarı önceki gün, TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan tartışma ve muhalefetin yoğun tepkilerinin ardından kabul edildi. ‘Meclisi fiili olarak ortadan kaldırma hamlesi’ olarak değerlendirilebilecek tasarının, AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybetme korkusu nedeniyle düzenlendiğini görmek zor değil. Cumhurbaşkanının yemin süresinin ne olduğu belirsiz.

Böl-yönet

Metal yorgunu, tanımını geride bırakalı bir hayli uzun zaman olmuş ‘tükenmiş’ bir hareket ve onun temsilcisi olan Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Türkiye’de uzun zamandır hayatın her alanında bir çöküş yaşanıyor. Ekonomide, hukuk ve adalet sisteminde, sosyal yaşamda, eğitim, sağlık, çevre politikalarında düzelmesi uzun yıllar alacak hasarlar bırakıldı. Toplum, her konuda kutuplara ayrıldı, ayrıştırıldı. 16 yıllık AKP ve Saray iktidarı, ‘bölme’ hastalığına tutuldu. Sadece kitleler değil, devlet kurumları, köklü yapılar ortadan ikiye ayrıldı.Böl, ayrıştır, yönet taktiğinden artık verim alınamadığı ise ortada. Siyasi iktidar, uzun süredir ülkeyi idare edebilmekten uzak. Ülke yönetilmiyor, Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi, çıkan KHK’lar ile zorla ve baskıyla yönetilmeye çalışılıyor.

Sözlerin bir hükmü kalmadı. İnanması güç çelişkiler devlet aklının tamamen ortadan kaybolduğunu gösteriyor. ‘Millete’, daha çok demokrasi vadeden, gençleri seçim malzemesi yapan aldatıcı dil, ‘halka’ nobran tarafını göstermekten çekinmiyor. Tehdit, aşağılama, kaos vaadi gündelik hayatın bir parçası haline getirildi.

Çatı değil dip dalgası

Neyi oylayacağız?

Tek adamlığı... Bu oylamada en çok endişe duyup tartıştığımız konular ne? Seçim güvenliği ve iktidar partisinin ne kadar oy çalabileceği! Ülkenin başına gelen musibetin ne olduğunu anlayabilmek için bu iki duruma bakmak bile yeterli. Normal şartlarda, her geçen gün kan kaybına uğrayan bir iktidarın yüzde 50’liyi bulamayacağı kesin. ‘Cumhur ittifakı’ karşısında gittikçe yükselen ve çıkışını sürdüreceğine kesin gözüyle bakılan muhalefet blokunun etkisi AKP için işleri biraz daha zorlaştıracak.

Muhalefetin bir çatı ile değil dipten gelen bir dalgayla, yukarıdan beklenti koymadan kendini birleştirdiğine tanık oluyoruz. Bu tutkalın; seçime kadar 7 Haziran 2015 ve 16 Nisan 2016’yı bile gölgede bırakacak bir güce ulaşması muhtemel.

AKP çoğunluğu nasıl yakalamaz?

Ancak anketlerde görünen ve HDP tarafından yapılan ‘kıl payı baraj’ açıklamaları endişe verici. AKP’nin yasa dışı ‘seçim ittifak yasasını’ sanıldığı gibi yurt sathında değil öncelikle Bölge’de sonra da HDP’ye yüksek oyların çıkacağı merkezlerde uygulamaya sokması muhtemel. Bu nedenle, “Tamam”, AKP’nin Meclis’te istediği çoğunluğu sağlayamamasının ilk koşulu HDP’nin barajı geçmesi.

Demokrasi güçleri, faşizm bloğu karşısında iyi oyun kuruyor. İyi oyun ‘müthiş bir muhalefetten’ çok, dibe vuran karşı tarafın, tükeniş ve çaresizliğinin sonucu. AKP iktidarı bir kısırdöngü içinde. Aslında tüm otoriter rejimlerin ‘ortak kaderini’ yaşıyor; korku büyüdükçe kurallar, anayasa, demokrasi ihlal ediliyor. Bunlar ihlal edildikçe korku büyüyor. Başa dönelim; durmayacaklar… Vaadi kalmayan, sözü tükenmiş, toplumun büyük kesiminin sırtından atmaya çalıştığı iktidar, bir kez daha kaosu denemekte kararlı. Meclis’ten geçen ve Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma yetkisi veren tasarıyı ‘Kolay gitmeyiz’ yasası şekilde okumak da mümkün.

Diktatörlüğü oylayacağımız, oylarımızın ne kadarını çalabileceklerini hesaplamaya çalıştığımız, Meclisi ortadan kaldırdıkları trajikomik bir noktadayız. Ne var ki; muhalefet partileri akılcı adımlar atmaya devam eder, HDP’nin baraj ciddiyeti anlaşılırsa bu ‘zor deneme yöntemleri’ boşa çıkar. Bir tükenen adalete ve dibe vuran ekonomiye bir de baş harflerinin açılımı Adalet ve Kalkınma olan partiye bakın. Tarih miyadını dolduran ikiyüzlü bir hareketi işaret ediyor.