Din dersi öğretmeni, öğretmenliği var mıdır bilmem, muhtemelen imamlığı fazladır; derse girer girmez konuşma yapıyor çocuklara: “Sınavlara girmeden besmele çekerseniz başarılı olursunuz, kolay gelir sorular” diyor. Eğitim başında, İstanbul’un göbeğinden benim tanıklığımda bir haber size. Akşam eve gelen çocukların kaçı ana, babasına “Ders çalışmanın âlemi ne, nefesimiz kuvvetli olur da iyi besmele çekersek kolay mezun oluruz” der kestirmek güç. Neyin içine düştüğünü anlamayan yavrucaklar, karşılarında sadece korku, dehşet salan ve tekinsizlikleri belgeli bu adamları görünce siniyorlar muhtemelen. Laiklik yoksa rezillik var!

Ensest meselesini tetikçi Ahmet Hakan yüzünden doğru dürüst tartışamadan, bok çukuruna düştük. Niye? İzzeti nefsiyle oynanıyor toplumun, sapık mıyız biz? Bir millete bu hakaret yapılır mı? Hamasi sözler. Kültürel, toplum bilimsel ve ticari gerekçelerle bizde yakın akraba evlilikleri çoktur. Bilim kanıtlayana dek ‘Ne zararı var’ diyeni de boldu. Gelgelelim aile içi, yakın akraba evlilikleri büyük sağlık sorunları çıkarıyor ortaya. Uzun yıllar kasabasından uzak kalan bir öğretmen, memleketine hizmet etmek için tayinle gidince, neredeyse tüm çocukların birbirine benzediğini görüp dehşete düşüyor geçende. Daha düne dek aydınlanmacı olan köy, ne olduysa çarpılmış. Kime söz geçireceksin. Laiklik yoksa rezillik var!

Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey “Din kulla Allah arasında” diye buyurdular. Haklıdır kendisi. De o halde neden Zafer Bayramı gününü mevlit evine çevirdiniz. Devletin dini, mezhebi, imanı olur mu? Kamusal sorumluluğu olan insanlar, herkese hizmet verdiklerini unutamaz. Orduda herkes var: Laz, Çerkes, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Ermeni, Musevi… Eşinin ifadesi sıkıntılıydı zaten. Sanırım eş dost içine çıktıklarında bakışlardan anlıyorlardır nasıl algılandıklarını. Anlatırlar; emekli olduktan sonra Büyükanıt bir askeri orduevinde yemeğe gider, bir kişi de selam vermez. Aynısı şu pişmemiş ete soğan doğramayan Hilmi Özkök için de geçerlidir. Diyeceğim; laiklik yoksa rezillik var!

Anayasa Mahkemesi Başkanı, RTE’nin önünde eğildi. Ardından da Danıştay Başkanı Zerrin Güngör “Yargı, hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı” diye buyurdu. Düğmesiz cübbelerin iliklendiği günlerden geçiyoruz. Bana kalırsa AİHM, Türkiye’den gelen her başvuruyu hiçbir kuşkuya yer bırakmadan kabul etmeli ve davaları görmelidir. Tüm başvurular için ortak kanıt edinilmiştir. Yargı doğrudan saraya bağlıdır ve burada adil yargılanma olasılığı yoktur. Hangi hâkim, savcı vicdanı, aldığı eğitim ve etik ölçülerle dava görebilir? Güçler kardeşliği ortada işte. Din soslu yargı çağıdır bunun adı. Mahkeme ve binalar modern görünümlü, içi saltanat günlerinden kalma. Laiklik yoksa rezillik var!

Sosyal bilim bizim ülkede pek verimli günler geçirmiyor. 12 Eylül gericiliğiyle birlikte büyük çürüme, çöküş yaşandı. Liberaller, tarihin sonu geldiciler ele geçirdiler üniversiteleri. Kuşkusuz batıda hem gelenek yerleşik, hem de yöntem sağlam. Üniversite bağımsızlığından asla ödün vermiyor. Memleketimizde bunu başaran nadir kurum ODTÜ’dür. Gericilerin hedefindedir. Geninde aydınlanma ve devrimcilik vardır. Cumhuriyete yaraşır, gelişen güçlü bir yapıdır. Şimdi saldırı altında… Aynı günlerde Şerif Mardin öldü. Doğrusu tanımadığımız insanlara üzülmemiz için bize dokunan bir yanı olması gerekir. Genç ölüm üzer mesela. Oysa Mardin uzun bir yaşam sürdü, hepimizin sonu aynı. Peki, bize dokunan yanı neydi. Liberal saldırıyla toplumun değerlerini alt üst eden, kafası karışık nesil yetişsin diye bayağı verim sundu. Bugün cemaat, tarikat bataklığında boğulup, kindar neslin eline esir düştüysek hep kandırılma hallerinden değil mi? Dedim ya laiklik yoksa rezillik var!

En son Sakarya Valisi’nin vaiz kardeşi, çıkmış kürsüye, böğürmüş. Hemen aklıma salya sümük zırlayıp, kendinden geçen Gülen efendi geldi. Görüntü aynı, bu herif daha avamı… Örtüsüz her kadın öpülür, yalanırmış. Bu mahlûklar yaşamlarında bir kadının elini tutup yürümedikleri için, gözlerinin içine bakarak bir şiir okumadıkları için, romantik bir gecede öpüşmeyi tatmadıkları için güzel olan, doğadan gelen tüm duygulardan yoksunlar. O yüzden çocuklara hallenip sarkıntılık etmekte, daha ileri gidip tecavüz etmekte, akla gelecek ne pislik varsa, mesela hayvanların ırzına göz koymak gibi, her türlü rezilliğin içinde debelenmekteler. Sadece bizde mi? Bakınız Vatikan’a… Yobazlıkla, gericilikle uzlaşılmaz, savaşılır. Unutmayın: Laiklik yoksa rezillik var!