CHP, OHAL’in uzatılmasına TBMM’de karşı çıktı. Geçen üç ay boyunca yapılanları görünce zaten karşı çıkmamak mümkün değil.

İktidar, Birleşmiş Milletler’i bilgilendirdiği gibi alenen “evrensel hukuk kurallarına” uymuyor!..

Başta adil yargılama olmak üzere “uluslararası insan hakları, masumiyet karinesi, vücut bütünlüğü ve akıl sağlığını koruma” gibi yükümlülükleri özenle yerine getirmiyor!..

On binlerce hakim, savcı, polis, akademisyen, öğretmen, asker kısaca kamu görevlisi ve de işadamı, özel sektör çalışanı FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle açığa alındı.

Bir kısmı da ya gözaltında, ya da tutuklu olarak cezaevlerinde yaşamlarını sürdürüyor.

• • •

Cezaevlerinde bulunan bu insanların “kötü muamele, insan hakkı ihlali ve işkence” yapıldığına dair iddiaları var.

Geçen hafta bu iddialar, “TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu”na getirildi.

Cezaevlerini inceleme alt komisyonunun başkanı; “bu iddiaların FETÖ’cü bir propaganda olduğu ve iktidarın yaptıklarını provoke etmekten başka gayeleri olmadığını” savundu.

Komisyon başkanının; “neden kendilerine değil de muhalefete bu iddialar ulaştırılıyor?” sorusunu sorması ise trajikomik bir durumdu!..

Şu bilinmeli ki; AKP iktidarına ve yönettiği tüm kurumlarına güven kalmamıştır. TBMM ve komisyonları da bu olumsuz yaklaşımdan payını alıyor.

Bu nedenle mağdurların sığınabilecekleri tek yer olarak muhalefet kalıyor...

• • •

Bugün sizlere Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde tutuklu bulunan akademisyen, gazeteci ve yazarların maruz kaldığı “ayrımcı” uygulamaların anlatıldığı avukat Ergin Cinmen’in gönderdiği bir mektubu özetle aktarmak istiyorum!..

• • •

Sayın Sağlar, (…) “Ayrımcı” vurgusunu yapmamızın nedeni, bu uygulamaların Silivri’deki ve Türkiye’deki diğer birçok cezaevinde halihazırda uygulanmayan, sadece Silivri 9. Nolu’daki tutuklulara özgü olan, ayrıca OHAL kapsamındaki KHK’lerde de açıkça belirtilmemiş kısıtlamalar olmasıdır. Farklılık arz etmesinin nedeni olarak; dört ayrı soruşturma savcısı olduğu ve her birinin farklı sınırlamaları getirdiği gösterilmektedir.

Dört soruşturma savcısının verdiği talimatları kimse tartışamamakta ve kesin emir olarak uygulanmaktadır.

Bu durumda İnfaz Savcılığı ya da Hakimliği, Cezaevi Savcılığı tamamen etkisiz bırakılmıştır.

Uygulan hak gasplarını saymak istiyorum.

1-Haberleşme yasağı: Cezaevlerindeki, gelen-giden mektupların, kartların okunması ve daha sonra “Görülmüştür” ibaresiyle muhatabına iletilmesi kuralı Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde kesinlikle uygulanmıyor. Cezaevi yetkililerinin verdiği bilgiye göre, tutuklulara gönderilen mektuplar, kartlar ve her türlü posta Cezaevi Savcısı ya da İnfaz Hakimi’ne değil, doğrudan Çağlayan’daki Soruşturma Savcısı’na gönderiliyor.

2-Avukat görüşmesi az ve daha da kısıtlanıyor: Tutukluların avukatlarıyla görüşmeleri haftanın belirlenen bir gününde toplam 60 dakikayla sınırlı olmasına karşın, 9 Nolu Cezaevinde bu sure haftada bir kez ve 20 dakika ile sınırlandırılmak isteniyor.

Avukat görüşmeleri iki infaz koruma memuru huzurunda, bazen müdahalesiyle ve kamera kaydı altına alınarak gerçekleşiyor.

3-Dışarıdan kitap yasağı: Tutuklulara ailelerinin ve avukatlarının görüşme günlerinde getirdiği ya da dışarıdan postayla iletilen kitap, dergi, gazete ve diğer matbuat içeriğinden bağımsız olarak kabul edilmiyor.

4-Yazdıklarını dışarıya iletme yasağı: Silivri 9 Nolu’da, makale, savunma ya da kitap yazma çalışmasını sürdüren gazeteci ve yazarların yazdıklarını herhangi bir şekilde dışarı iletmelerine izin verilmiyor.

5-Bilgisayar klavyesi/daktilo yasağı: Tutuklu yazar ve gazetecilerin cezaevinde makale, kitap, savunma vb. yazı çalışmaları da bilgisayar klavyesi ya da daktiloya izin verilmiyor.

6-Spor ve psikolojik rehberlik yasağı: Tutuklu bulunan müvekillerimize cezaevi spor salonunu kullanmaları da yasak. Aynı şekilde psikolojik rehberlik hizmeti alma hakkı da askıya alınmış durumda.

7-Aileyle açık görüş yasak ve sürekli kısıtlanıyor: OHAL’de bile izin verilmesi gereken iki ayda bir aileyle “açık görüş” uygulaması cezaevi yönetiminin kararıyla kısıtlanıp iptal edilebiliyor.

8-Birinci dereceden akraba dışında görüş tamamen yasak: Tutukluların birinci dereceden, sınırlı sayıda aile bireyleri dışındaki akrabaları, arkadaşları, meslektaşları ve yakınlarıyla görüşmeleri tamamen yasak. İki ayda bir tutuklunun belirlediği üç kişiyle görüşme imkanı bu cezaevinde uygulanmıyor.

9-Telefon görüşmesi on beş günde bir, tek aile bireyiyle yapılabiliyor: Bu cezaevinde telefonla görüşmeler de sınırlı. On beş günde bir ancak numarası tutuklu tarafından verilen birinci dereceden bir aile bireyi ile o aile bireyine ait olduğu cezaevi yönetimine evrakla kanıtlanan bir numaradan on beş dakikayı geçmemek suretiyle telefon görüşmesi yapılabiliyor. Bu hak bile cezaevi yönetiminde keyfi olarak bazı haftalarda iptal edilebiliyor.

10-Kıyafet kabulü sınırlı: Tutukluların ihtiyacı olan giysiler sadece iki haftada bir kez ve sayı sınırıyla alınıyor. Belli bir kurala bağlı olmayan bu sınırlama, cinsi, rengi ve materyali itibariyle izin verilen bir giysinin de keyfi olarak reddedilmesine yol açabiliyor.

11-Berber, kuaför hizmeti yasak: Tutukluların saç, sakal traşı ve kişisel bakım için cezaevi berberine gitmelerine izin verilmiyor…

Sayın Sağlar,

Müvekkillerimiz arasında yazar, gazeteci Ahmet ve akademisyen Prof. Dr. Mehmet Altan da bulunmaktadır.

Hukuk tarihinde ilk kez rastlanan “sublimasyon, bilinçaltına yönelik darbe propagandası” suçlamasıyla gözaltına alındılar. Ceza Kanunu’nda karşılığı olmayan bu suçlama üzerinden sabaha karşı yapılan bir duruşma sonucu iddialar teker teker çürütülmüş suçlamalara rağmen kaçma iddiası öne sürülerek tutuklanmasına karar verildi.

Oysa, Prof. Dr. Mehmet Altan’ın 2007-2009 tarihlerinde hukuksuz şekilde “Pasteur” lakabıyla dinlenmesine onay veren hakimlerin FETÖ suçlamasıyla görevden alınıp tutuklanması bile akademisyenlere yapılan hukuksuzluğun boyutlarını gösteriyor.

Daha da vahimi, müvekkillerimin malvarlıklarına el koydular. Ailelerinin mağduriyetlerini önlemek için verecekleri vekaleti de yasakladılar.

Ayrıca şu bilinmeli ki; ilkeli ve tutarlı düşünce insanlarımıza duruşlarından taviz vermedikleri için eziyet ve zulüm etmenin hukuk olmadığı da açıktır.”

• • •

Bu sese kulak verilmeli!.. Hukuk bir gün herkese lazım olacak!.. Bu gün hukuksuzluğa yol verenler, yarın hukuku aradıklarında kendilerinin onu yok ettiklerinin farkı varacak!.. Bu arada “olan masumlara” olacak!..