1839’daki Tanzimat ve 1856’daki Islahat fermanları ile Osmanlı iyi kötü bir kanun devleti oldu. Halkın can ve mal güvenliği kurallar ile teminat altına alındı. Müslüman olmayan topluluklara bazı yeni haklar verildi. Dünyadaki etkiler, “hasta adamın” iflah olmaz hali ve dönüşen fikirler Meşrûtiyet’in ilanıyla sonuçlandı.

Türkiye siyasal tarihinde ilk parlamento Dolmabahçe Sarayı’ndaki törenle, 19 Mart 1877’de açıldı. 143 yıl önce! AKP, hassas ayarlar ile oynamayı sürdürüyor. “Reklam arası” ifadesiyle Cumhuriyet dönemine set çekmeyi kastetmişlerdi. Bu da yeterli gelmemiş demek!

150 YIL ÖNCEYE DÖNME ÖZLEMİ: HİÇBİR SÖZLERİ TESADÜF DEĞİL

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ”internete tırpan” yasasının Meclis’ten geçtiği, “Twitter kapanır mı?” tartışmalarının yapıldığı gün tweet attı: “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.”

İsmi üzerinde sözcü. Tıpkı “lanetli sözleri” sarfeden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş gibi söyleyen değil söyletilen! Aşağı yukarı 150 yıl geriye gidilince Kalın’ın ne demek istediği anlaşılıyor. Hiçbiri polemik konusu olarak değerlendirip, “Gündem değiştiriyorlar” diye geçiştirilecek konular değil!

Türkiye’nin laiklik, eğitim, hukuk, sosyal yaşam, kadın ve çocuk hakları konusunda son 20 yılda nereden nereye geldiği değerlendirildiğinde, tüm bu tartışmaların, gerçek gündem olduğu da anlaşılacaktır! Bir parantez açarak, Kalın’ın güzellemesini yaptığı masalların, bir yanı ile toplumların ikiyüzlü tarihini anlattığına da dikkat çekelim.

MASALLARLA İKİYÜZLÜ TARİH

Alman Grimm Kardeşler’in, “Fareli Köyün Kavalcısı” masalı, farelerin bastığı bir yerde geçer. Renkli giysileri ile buraya gelen kişi, kavalı ile fareleri peşinden sürükleyip nehre döker. Ancak ona vaad edilen para ödenmeyince, bu kez köyün çocuklarını kavalı sayesinde ardına takıp gider.

Ortaçağ’ın en karanlık dönemlerinden biri, Avrupa’da kandırılıp, savaşa götürülen çocuk Haçlıları anlatır. 1212’de kaval çalan kişiler öncülüğünde köylere gelen din adamları binlerce çocuğu ailelerinden gönüllü olarak alır. Kudüs’ü fethetmek için giden çocukların hiçbiri geri gelmez.

Belgeler, Almanya’nın Hamelin bölgesinden de 130 çocuğun Haçlı ordusuna katıldığını gösterir. Fareli Köyün Kavalcısı masalının çıkış yeri de burasıdır. Çocuklarını “kutsal savaşa” gitmeleri için teşvik eden ailelerin, vicdan azaplarını bastırabilmek için kendi yarattıkları bir masala sığınmış olmaları muhtemeldir.

Bizde de buna benzer çok masal var, düşündükçe bulacaksınız! “Masal çocukları”, “kendi hikâyemizi yazacağız” diyor. Kimse de çıkıp 150 yıl öncesine atıfla yazılacak hangi hikâyeymiş bu karşılığını vermiyor. Sahi nasıl bir dönüşüm bu? “Uçan araba masalı ile mi?” kendi tarihinizi yazacaksınız.

ÇİRKİN GERÇEKLERİNİZ ORTADAYKEN NE MASALI, NE YENİ HİKÂYESİ?

İktidar; aç insanların pencerelere seslendiği ülkede, “büyümeden” söz ediyor. Kadınlar vahşice öldürülüp, şiddet görürken “tarikatlara paye olsun diye” İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açıyor. Engellemeye kalktığı internet üzerinden “vatan-millet" pazarlıyor. Hukuku yerle yeksan edip, baro başkanlarını dövdürüyor, bunlara ileri demokrasi diyor.

MASALMIŞ, YENİ HİKÂYEYMİŞ…

Yıl 1212 değil, 2020! Kimsenin yarattığınız hikâyelere, masallara inanmasını beklemeyin! Artık toplumun büyük bölümü masallarınızla avunmak yerine, yarattığınız ikiyüzlü hayatın, incitici gerçeklerin değişmesini istiyor!