Çalışma yaşamında büyük bir keyfilik ve sorumsuzluk yaşanıyor. Kamu çalışanları 2012’ye zamsız girdi.  Sendikalı işçileri ise istatistik kaosu bekliyor.  2010 Anayasa referandumu ile memurlara tanınan grevsiz (!) toplu sözleşme hakkına ilişkin yasal düzenleme, aradan 16 ay geçmesine rağmen yapılmadığı için kamu çalışanları bir ilkle karşı karşıya kaldı ve 2012’ye zamsız girdi.

Aylardır üzerinde konuşulan ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununu değiştiren yasa taslağı bir türlü Meclise sunulamadı.  Hayır, hazırlanan yasa değişiklikleri pek matah değil, ILO normlarına aykırı. Fakat yasanın gecikme nedeni bu olmasa gerek. Hükümet yasayı ILO normlarına uygun hale getirmek için geciktirmiyor. Başka bir sebebi olsa gerek. Ama zahmet edip bunu da açıklamıyorlar. Böyle sorumsuzluk görülmüş iş değil.

İşine geldiğinde bir haftada en temel yasaları bile değiştiren  hükümet, 16 aydır sınırlı-kısıtlı bir toplu sözleşme düzeninin yasasını çıkarma zahmetine katlanmıyor ve 2 milyondan fazla kamu çalışanını mağdur ediyor. Kamu çalışanları 2012’ye zamsız giriyor. Böyle keyfilik görülmüş iş değil.

Anayasaya göre kamu çalışanlarının maaşları toplu sözleşme ile belirlenecek. Yürürlükteki 4688 sayılı yasa ise toplu görüşme düzeni öngörüyor. Toplu görüşme de yürürlükte toplu sözleşme de. Ve 16 aydır bu ucube ortada duruyor. Bunu adı sorumsuzluktur, keyfiliktir. Hükümetin görevini ihmal etmesi nedeniyle kamu çalışanı zamlı maaş alamıyor.

Diğer anlaşılmaz nokta ise neden toplu sözleşmeye mahsuben maaşlara zam yapılmadığıdır. Hükümetin ikinci sorumsuzluğu bu noktadadır. Pekala, toplu sözleşme zammına mahsuben ve en az enflasyon oranında olmak üzere maaşlara zam yapılabilirdi.

Yasa yok, toplu sözleşme yok, zam yok. Grev zaten yok.

Hükümetin bir diğer sorumsuzluğu ve keyfiliği sendikalı işçilere yönelik. Bu kez istatistiklerle oynuyor, ateşle oynuyor. ILO ilkelerine aykırı hazırlanan ve 2821-2822 sayılı yasaların yerini alması planlanan Toplu İş İlişkileri Yasası taslağının, sermayenin kaygılarının (!) sözcüsü olan bakanlara takıldığı geçen hafta yazmıştım. Yasa Meclise gelemiyor. Çünkü sermaye bu kadarını bile istemiyor. Ancak bir de işin gecikme kaldırmayacak boyutu var: Sendikal istatistikler.

Bilindiği gibi sendikal istatistikler Temmuz 2009’dan bu yana yayımlanmıyor. Yasaya göre her Ocak ve Temmuz’da yayımlanması gereken istatistikler yapılan geçici düzenlemeler ile bugüne kadar ertelendi. Ancak erteleme süresi bitti. Sendikal istatistiklerin bu ay sonuna kadar yayımlanması şart.

Ancak sendikal istatistikler yayımlanırsa kaos yaşanacak. Çünkü istatistikler bu kez gerçek verilerle yayımlanacak. Ve yüzde 10 barajı nedeniyle neredeyse sendikaların ezici çoğunluğu toplu iş sözleşmesi yapamaz hale gelecek. Oysa yasa taslağında barajın yüzde 10’dan binde 5’e düşmesi konusunda bir anlaşmaya varılmış. Varılmış ama bu yasalaşmıyor. Bunun yerine sendikaların tepesinde baraj tehdidi dolaşıyor.

Hükümet bu konuda da basiretsiz ve sorumsuz davranıyor.  Yüzde 10 barajı kaldırılmadan sendikal istatistikleri açıklamak kaosa davetiye çıkarmak olacak. Doğru istatistikleri geciktirmenin de anlamı yoktur. Çünkü bu arada barajı aşabilecek sendikalar mağdur oluyor.

Yapılacak iş basittir. Üstelik hükümet bu yöntemi iyi bilir. Bir başka kanunun kuyruğuna yüzde 10 barajının binde 5’e indirilmesine ilişkin bir hüküm eklenir, olur biter.

Memura zam yok, işçiye yüzde 10 barajı ile göz dağı var. Keyfilik diz boyu.