18 yılda, her konuda yaşanamaz hale getirdikleri, paçavraya döndürdükleri Türkiye’de, stratejilerini hala “Ahlak”, “Vatanın bekası” gibi ifadelerle kurup, bu yolla iktidarlarını sürdürmeye çalışmalarının aşırı acıklı hikayesini izliyoruz. Zorlanan hikayenin, “Son çırpınışlar” bölümü bu.

Türkiye, “Artık yönetemiyorsunuz, gidin” diyen toplum ile “Biliyoruz ama gitmiyoruz” diyen iktidar arasında sıkıştı. “Saray aparatlarının” su taşıma girişimine rağmen çark dönmüyor. Rejim, kendi açısından ayak diremekte haklı. Çünkü kendisine, Süleyman Demirel’in meşhur, “Şapkamı alır giderim, yeniden gelirim” rahatlığını kullanabileceği bir alan bırakmadı.

GEMİ BATTI

Çuval, yolsuzluk dosyaları, savaş suçu şaibeleri, kaybedilen 2015 seçiminden sonraki kaos dönemi, yıkılıp yakılan şehirler, usulsüz ihaleler, doğa ve kültür varlıklarının talanı, “darbe soruları ve 20 Temmuz darbesi sonrasındaki bitmeyen OHAL ortamı şiddeti” ile dolu. Değil mızrak, çakı koyacak yer yok. Gemi su almıyor, batalı çok oldu.

AKP’NİN PANZEHİRİ BASKI VE KAOS OLDU

Kaybettiğini anlayan AKP farklı dönemlerde benzer hamleler yaptı. Gezi’nin ardından “Makul Şüpheli Yasası” çıkarıldı. “17-25 Montaj Haftası” sonrası toplumsal baskı arttırıldı. 2015’in diyeti, Cizre’de yakılan insanlar, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasındaki “Kan banyosu” oldu. İktidar “Darbeyi” Allah’ın lütfuna çevirerek, 20 Temmuz 2016’da kendi sivil darbesini yaptı. Hepsi sıkışmanın panzehiriydi. Şimdi dibin de dibinde olan ve nefes alamayan AKP, “Bir kez daha toplumun nefesini keserek” yüzeye çıkma planı yapıyor. Kayyumlar, “İstanbul tehdidi”, seçilmişe gözdağı somut veriler. Ajandada; HDP’yi terörize edip, CHP ile taban bağını koparmak da parti kapatmak da batıya kayyum atamak da var.

Büyük okumalardan çok, göz önündeki haberler yeterli. HDP önünde sadece kayyum protestoları yok. Anneler, “PKK’nin elindeki çocuklarını istediği için” eylem yapıyor. Dokunulmaz bir konu! Beyan esastır, yakınlarını isteyen ailelere karşı kamuoyunun sorumluluğu vardır.

Ancak bu sorumluluk, “Eylemler niye kayyum zamanı yapılmadı?”, “Evden başka sebeple ayrıldığı ortaya çıktığı halde, AKP medyası neden ‘o genç dağa kaçırıldı’ ısrarından vazgeçmedi?”, “Cumartesi annelerine tazyikli su sıkan, HDP önündekilere çorba taşıyan polis hangi amaçla bu çifte standartlara yönlendirildi?” sorularından azade değil! Bunlara başka soru da ekleyelim: IŞİD’e katılan yakınlarını arayan aile inisiyatiflerinin, görünür olmaları için nerede eylem yapmaları lazım?

Toplum, seçilmişi tanımayan AKP’nin B, C, D, E planına karşı tedirgin. Haklı bir kaygı. Fakat bu kaygıdan, AKP’nin hızla eriyen tabanını çıkarmak lazım! Meşruiyetini çoktan yitiren, kontrolünü tamamen kaybetmekte olan AKP’ye halkın desteği de hızla bitiyor. Aşırı acıklı hikayenin son kısmını, AKP ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bilse de görmezden geliyor. Bir nevi “Pelikan sendromu” bu.

426 BİN KİŞİNİN 574 BİNİ DE AKP’Lİ!

Erdoğan 1 yılda, 1 milyon üyesini kaybeden parti konusunda, “Vefatlardan kaynaklı” ifadesini kullandı. Oysa TÜİK verileri, “2018 yılında 426 bin, 106 kişi yaşamını yitirdi” diyor. Erdoğan’ın hesabına göre, ölen 426 bin kişinin 574 bini de AKP’li!

Polis devleti, üniforma gücü, çete desteği nereye kadar? Muhasebe yerine, yıllardır gösterilen sopa var. Meşruiyet bitti, “Kontrollü işler derken”, kontrolün kaybolmasının üzerinden de bir hayli zaman geçti. Taban eriyor, AKP çatırdıyor. Halkın desteği olmadan iktidarda kalınmıyor! Yeni bedeller ödemeden anlaşılsa ne iyi olacak.