İngiltere’de Brexit süreci sert bir şekilde yaşanırken, partiyi sağa çektiği yönünde eleştirilen Keir Starmer yönetimindeki İşçi Partisi, ana muhalefet partisi olduğunu unutmuş gibi görünüyor.

Muhafazakârların hayal dünyası

Nick Cohen

Uydurma komplo teorilerinin hüküm sürdüğü çağımızda, asıl komplo sessiz kalmaktır. İngiltere’nin AB’yi terk etmesiyle sonuçlanan Brexit’in, ekonomik ve siyasi bir kriz olduğunu kimse inkar edemez. İngiliz hükümetinin ağzını bıçak açmıyor. Muhalefetin konuyu açmaya cesareti yok. Sağcı medya haberleştirmiyor. Bu krizi ilk tanıyacak yayıncı, tarafgirlikle suçlanmaktan korkuyor. Birleşik Krallık’ta gerçeklerle yüzleşmektense hayaller dünyasında yaşamayı tercih ediyoruz. Siyasi sınıf, adeta film setindeymiş gibi rol yapıyor.

Yaşadığımız senaryo ‘sert’ Brexit dediklerinin tam karşılığı çünkü AB gümrük birliğini ve ortak piyasayı terk etmekte ısrarcı olduk. Neticede, halka verilen tüm sözler uçtu gitti. Ticaret alanını ele alalım. Boris Johnson ve Michael Gove’un ayrılıkçı siyasileri seçmene 2016 yılında yeminler etti; ‘Özgür Britanya’ Çin ve Hindistan gibi başlıca ekonomilerle ticaret anlaşmaları yapacaktı. Bu, verdikleri yüzlerce boş sözden yalnızca bir tanesiydi. Çünkü gerçekler açığa çıktığında Brexit’in çoktan olup bitmiş olacağını biliyorlardı. Halen de ‘-mış gibi’ yapıyorlar. The Sun gazetesinin haberine göre uluslararası ticaret sekreteri Liz Truss, Brexit sonrasında Delhi hükümetiyle “Güçlendirilmiş Ticaret anlaşması” imzalamıştı. Hatta atılan imzalar sayesinde Hindistanlı teknoloji firması Tata ülkede şimdiden 1540 kişiye istihdam yaratmıştı.

Katıksız propaganda. Tamamen saçmalık. Eski hükümet yetkililerinden David Henig’in bana aktardığına göre, “Güçlendirilmiş Ticaret Anlaşması” ne demek, kimse bilmiyor. Truss’ın başında olduğu birime anlaşmanın ne zaman imzalandığını ve ihracatçıların burada nelere dikkat etmeleri gerektiğini sordum. Metinde “uzun vadeli Hindistan-Birleşik Krallık ortaklığı” ve “bağlılık” gibi genel geçer ifadelerden fazlası yok ve gelecekte “yol haritası çizme umutlarından” söz ediliyor. Üstelik Birleşik Krallık ile Hindistan arasında imzalanan bir anlaşma da yok, Tata zaten Britanya’da ve Britanya’da en çok istihdam yaratan şirketlerden biri. Truss’ın birimi Tata’nın yarattığı yeni istihdam olanaklarının iddia edilen ortaklık ile “doğrudan ilintili olmadığını” da kabul ediyor.

Britanya ve Hindistan’ın bazı gümrük vergilerini karşılıklı olarak düşürmeleri ve bazı ticaret standartlarını uyumlandırmaları bu sene içinde mümkün. Fakat Liam Fox’ıun 2017 yılında sözünü verdiği türden bir ‘serbest ticaret anlaşması’ yapılmayacak çünkü Hindistan’ın vize serbestisi gibi talepleri var ve kendi ekonomisinin büyük bölümünü korumacı politikalarla yönetmekte de kararlı.

The Sun ve sağcı basının büyük bölümü için peri masalları anlatmak, gerçekleri yazmaktan daha önemli. Brexit konusunda yanıldıklarını, ne pahasına olursa olsun kabul etmiyorlar.

Hükümet de mutluluktan azade bir hayal dünyasında yaşıyor. Seçmenine gerçekleri anlatamıyor ve açıkçası kendisinin de göremediğinden şüpheleniyorum. AB’den ayrılmamızdan önce Truss ile görüşmüştüm. Çevresindekilerin görmekten aciz kaldığı bir gerçeği görüyormuş gibi gülümsüyordu. İnandığı olgulara körü körüne bağlı bir dindar edasıyla çevresine ışık saçıyordu. Gazeteciliğin ilk sorusu şudur: Yalan mı söylüyorlar, yoksa bunlar gerçek birer aptal mı? Belki fazlasıyla merhametli davranıyorum fakat izlenimim, Truss’ın gerçek bir aptal olduğu ve kendi Brexit yalanlarına inandığıydı.

Şimdi ‘gerçeklerin hışmına uğruyor’ bu ifadeyi muhafazakârlar, naif liberaller için kullanırlardı fakat şimdi kendileri tam olarak aynı noktadalar. Bilgi edindiğim kaynaklara göre Truss sürekli fikir değiştiriyor ve çelişkili taleplerine ayak uydurmaya çalışan ekibi yorgunluktan bitap düşmüş. Danışmanlarının memur brifinglerini, ideolojik açıdan daha uygun bir şekilde baştan yazmalarında ısrarcıymış. Sanki muhafazakârlar ülkeyi Microsoft Word’de baştan yazarak kurtarabileceklermiş gibi…

Gerçekleri çarpıtmak, Brexit’in bizi sudan çıkmış balığa çevirdiğini kabullenmekten daha cazip. Fakat dünya çaresizliğimizi sezebiliyor. Çaresiz kalan Truss geçtiğimiz sene AB’nin ABD’ye uyguladığı gümrük vergilerini tek taraflı olarak askıya almıştı. Müteşekkir ABD’nin karşılığında İskoç viskisindeki gümrük vergilerini kaldırmasını umuyordu. ABD’nin müteşekkir olduğuna şüphe yok; hediyeyi kabul etti ve karşılığında bir jest yapma gereği de duymadı.

Muhafazakâr olsam, muhtemelen rezil olmaya alışmış olurdum. ABD ile bir tür ticaret anlamasına varacağımız şüphesiz. Fakat önce muhafazakârlar verdikleri sözlerden cayacak; klorlu Amerikan tavuğunu, hormonlu sığır etini ülkeye almama vaatlerinden vazgeçecekler. Bunları şüpheciliğimden söylemiyorum. Bu iki noktaya yoğunlaşan çerçeve anlaşmanın ilk çalışmaları başladı bile.

Yaşamakta olduğumuz Yeni Soğuk Savaş, Hong Kong olayları ve Uygur Türklerine yönelik uygulamalar Çin ile anlaşma ihtimallerini geçersiz kılıyor. Yani Ayrılıkçıların bir sözü daha boşa düştü. Hükümet ise ciddi ciddi Britanya’nın Kapsamlı Yenilikçi Trans Pasifik Ortaklık Anlaşması’na katılmasını teklif ediyor. Dikkatli okuyucularımız, bizim pasifik adalarında yaşamadığımızı fark edecektir. Dünyada her ülkede olduğu gibi bizim de başlıca ticaret ortaklarımız, komşularımız. Ve bizim komşularımız Avrupalılar. Jon Donne’un söylediği gibi “Avrupa’nın bir parçasıyız, ana karanın bir parçasıyız” ve muhafazakarlar bizi evsiz bıraktılar.

Truss, Johnson ve Gove gibiler, Brexit’in yol açtığı felaketleri kimsenin fark etmeyeceğini umuyorlar. Kuzey İrlanda, İrlanda denizi ortasına çekilen sınırın ceremesini çekiyor, Amsterdam, günlük hisse işlemleri hacmi bakımından Londra’yı geride bıraktı bile ve şirketler karmaşık evrak işleri içinde boğuluyorlar. Kendilerine ve tüm ülkeye yalan söylediler, şimdi ise sonuçlarına katlanmak istemiyorlar. Çarpıtma ve dikkat dağıtma taktiklerine başvuracakları belliydi.

Fakat İşçi Partisi’nin, sağcıların etki alanı dışında kalan medyanın neden sessiz kaldığını, neden olup bitenleri görmemeyi seçtiğini anlamış değilim. Sanki tüm rezilliği gizli tutmaya çalışan hükümetin yanı sıra, yayılan tüm pis kokulara rağmen kirli çamaşırları halkın önüne dökmemeye yemin etmiş bir muhalefetimiz var. Ancak pis kokular giderek yayılıyor.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The Guardian