Geçtiğimiz hafta ülkemiz için yüz karası olan 12 Eylül faşist darbesinin 40. Yılıydı.

Lanetle andığımız bir gündü.

Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece bu faşist darbe ve darbeciler insanlık onuru taşıyanlarca bıkmadan suçlanacak ve lanetlenecektir.

Çünkü; Aynı silahla solcu ve sağcı gençleri öldürten, insanları işkenceyle katleden, hapishanede insanlık dışı muameleye tabi tutanların insan olmaları mümkün değildir…

Erdal Eren’in yaşını büyüterek idam eden ABD uşağı faşistlerin Türkiye’yi bugün getirdiği durum hepimizce malum.

İmam çocuğuyum diyerek ayetlerle toplantılar açan, böylece irtica isteyenlere yol verenlerin ülkemize yaptığı kötülüğü bugün daha iyi görebiliyoruz!

Emperyalistlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı’yla ve aydınlanma devrimleriyle kurulan laik demokratik sosyal hukuk devletini yok sayan bir zihniyeti iş başına getiren 12 Eylül faşist darbesi, şimdi hilafeti getirmeye çalışanların yaratıcısı ve teşvik edenidir!

Yaratılan demokrasi, hak, hukuk ve özgürlükler dışı düzen hanedanlığı dolayısıyla otokrasiyi getirmiştir.

Algı yönetimiyle, yalan ve riya ile aldatılan halkımız her an soyulmakta, değerleri yok edilmekte, tüm varlığı bir avuç azınlığa yönlendirilmektedir.

Yapay savaş çığlıkları, hamasi nutuklarla çöken ekonomi gizlenmekte, elde avuçta kalan eser miktardaki milletin kaynağı da yandaşlara aktarılmaktadır…

Uluslararası ailede saygınlığımız kalmadı.

Yapılan usulsüzlük ve yolsuzlukları takip edemez hale geldik. Çünkü “cambaza bak” diyerek gerçekleri kaçıran bir havuz medyası var.

Benzeri oyunları her gün görmekten, irdelemekten ve yazmaktan bıkmadım.

Ama biraz yoruldum.

Dinlenmek ve ailemle birlikte olmak üzere siz okurlarımdan iki hafta izin istiyorum.

Görüşmek dileğiyle…