Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Eşanlamlı sözcüklerin yanlış kullanıldığı sayısız örnek görmüştüm ama böylesiyle hiç karşılaşmamıştım! 27 Mayıs 2019 tarihli BirGün gazetesinin Kültür-Sanat sayfasında, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Kurul Toplantısı’na ilişkin haberde geçen bir tanımlama beni çok şaşırttı. “TYS’de yeni başkan Adnan Özyalçıner” başlıklı haberde şöyle deniyordu: “Açılış konuşmasını yapan Mustafa Köz, TYS’nin iki yıllık çalışma faaliyetleri hakkında bilgi verdi.” […]

Eşanlamlı sözcüklerin yanlış kullanıldığı sayısız örnek görmüştüm ama böylesiyle hiç karşılaşmamıştım!

27 Mayıs 2019 tarihli BirGün gazetesinin Kültür-Sanat sayfasında, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Kurul Toplantısı’na ilişkin haberde geçen bir tanımlama beni çok şaşırttı. “TYS’de yeni başkan Adnan Özyalçıner” başlıklı haberde şöyle deniyordu:

“Açılış konuşmasını yapan Mustafa Köz, TYS’nin iki yıllık çalışma faaliyetleri hakkında bilgi verdi.” İnanılır gibi değil!

“Çalışma”, Arapça “faaliyet” sözcüğünün Türkçesi değil mi? Öyleyse bu iki sözcük, birbirinin tamlayıcısı olarak nasıl yan yana gelebiliyor?

Belli ki bunu yazan arkadaş, “çalışma” ile “faaliyet”in anlamdaş olduğunu bilmiyordu! Bilse, “TYS’nin çalışmaları hakkında…” der, “çalışma faaliyetleri” gibi gülünç bir tanımlama yapmazdı! Ama beterin de beteri varmış! Ertesi gün (28 Mayıs) Cumhuriyet’in Kültür sayfasının manşetinde aynı haberi görmeyeyim mi? Üstelik BirGün’deki haberin bire bir kopyasıydı! Cumhuriyet’teki arkadaşlar, aynı metni bir gün sonra noktasına virgülüne dokunmadan, hiçbir değişiklik ve düzeltme yapmadan, “çalışma faaliyetleri” saçmalığı ile birlikte yayımlamışlardı!

Neresinden baksanız, iler tutar yanı olmayan bir habercilik…

Hem kopya çekiyorlar hem tüy dikiyorlar!

***

HAFTANIN NOTU

Hey gidi Karadeniz!

Altmış yıl önce devrimci devinimin önemli merkezlerinden biri olan Karadeniz’in, 1990’lardan sonra siyasal cinayetlerle anılmaya başlaması, o bölgenin devlet eliyle “dönüştürülme” çabalarının ürünüydü. Geçmişte bu bölgede gerçekleştirilen devrimci eylemleri, üretici mitinglerini, emperyalizm karşıtı yürüyüşleri unutmayanlar, Karadeniz’in bir gün yine kendi doğal yatağında akacağını biliyorlardı. Olumsuz örneklere bakarak karamsarlığa kapılan arkadaşlara, o bölgenin çocuğu olarak hep umutlu olmalarını öğütlüyordum. Çünkü inanıyordum ki Kemal Ahmet’leri, Hasan İzzetin Dinamo’ları, Zeki Baştımar’ları, Sabahattin-Bedri Rahmi Eyuboğlu kardeşleri, Cansız Hoca’yı, Oktay Rifat’ı, Orhan Peker’i, Ziya Ramoğlu’nu, Ömer Nida’yı ve saymakla bitmeyecek sayıda devrimciyi siyasetçiyi, ilerici sanatçıyı yetiştirmiş olan Trabzon, gericiliğe ve faşizme asla teslim olmayacaktı! Bu inançla, on yıl önce İletişim Yayınları’ndan çıkan “Trabzon’u Anlamak” adlı ortak kitap için şu satırları yazmıştım:

“Trabzon’un çeşitlilik içeren çokkültürlü kent kimliğini dar bir kalıba sokarak tektipleştirmek olanaklı değil. Tarihsel ve toplumsal koşulların yöre halkına armağan ettiği bu zenginliği birlikte özümsemek, içselleştirmek ve kardeşçe paylaşmak en gerçekçi yoldur. Görünüşte sert, gerçekte yufka yürekli Karadeniz insanı, tarihten devraldığı kimi korkuları bilinçaltında barındırsa da, hiçbir zaman ayırımcı ve şoven duygulara kapılmamış, etnik kökeninden dolayı insanları yabancı görme ve ötekileştirme yaklaşımı içinde olmamıştır. Trabzon’un yok edilmekte olan kültürel kimliğinin yerini şimdi ne yazık ki başka figürler doldurmak üzere. Yasin Hayal’ler, Ogün Samast’lar, işte bu boşluğun ürünleri… Fakat 2000’lerin ortalarında Trabzon’da yaşanan üzücü olaylar, ucu çok derinlere giden ‘karanlık odaklar’ca tezgâhlanmıştır ve Trabzon halkının bu provokatif cinayetlerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Yine de Trabzon, bu karabasandan hızla kurtulmak, zengin kültürel geçmişine ve tarihsel köklerine dönmek zorundadır. İnanıyorum ki Trabzonlunun her daim içinde taşıdığı yaratıcı gizilgüç, bu darboğazı aşmasına da yardımcı olacaktır.”

Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz’de estirdiği rüzgâr ve kendisini karşılamak için yollara dökülen kalabalıklar, iyimserliğimizin temelsiz olmadığını gösterdi. Trabzon, Giresun ve Ordu, üzerindeki ölü toprağını attı, değişimin kapısını araladı.

Arkası gelecek. Her şey çok güzel olacak!