Her yılın sonunda etik değerlere uyan gerçek basın kurumları, geçirilen yılı değerlendiren bir döküm yayımlardı. Acısıyla tatlısıyla olaylar sıralanır, tarihe bir kronolojik not düşürülürdü...

Tarafsız ve bağımsız yazarlar, olaylara bakışlarında mümkün oldukça objektif davranmaya çalışır, sorumluluk bilinciyle gelecek kuşaklara yanlış bilgiler aktarmaktan kaçınırlardı...

Bu yılın son sayılarında nadir gazete, bu geleneğe uydu…

2019’un akılda kalan en önemli olaylarının başında kadın ölümleri geliyor.
Ardı arkası kesilmeyen, sokak ortasında işlenen katliamlara tanık olduk. Kafede boğazı kesilen, kaldırımda tüfekle hunharca öldürülen kadınları gördük. Bir günde 5 kadın katledildi. Ölümle sonuçlanan olayların hikâyelerinde hep devletin kurumlarının ilgisizliği öne çıktı…

AKP döneminde öldürülen kadın oranı yüzde 1400’leri geçti.

İkinci önemli konu yerel seçimlerdi!

Cumhurbaşkanlığı seçiminde oluşan ittifak adı altında koalisyonlar, 31 Mart 2019 seçimlerinde de tekrarlandı. Bu kez İYİP, SP ve CHP’nin birlikte olduğu Millet İttifakı, Türkiye’nin yarı nüfusundaki yerel yönetimlerde iktidar oldu. Bu başarının arkasında HDP’li seçmen de vardı. Seçim öncesi samimiyetle demokrasi mücadelesi vereceğini ve demokrat adayları destekleyeceğini açıklayan HDP, sözünü tuttu.

Samimiyet kelimesini bilerek kullandım. HDP’li seçmen, özellikle İstanbul seçiminde Kandil ve İmralı’nın AKP’yi desteklemeleri talimatlarına rağmen, Demirtaş’ın “Şimdi demokrasiyi kurtarma mücadelesi yapılmalıdır” anlayışına uyarak, CHP’yi destekledi. Türkiyelileşmek isteyen Kürt seçmenler için bu durum önemli bir hamle olarak değerlendirilmeli, demokrasi ve toplumsal iç barışın gerçekleşmesi adına da desteklenmelidir…

Nitekim başta HDP ve Millet İttifakı desteğiyle CHP, 11 Büyükşehir ile 10 il belediye başkanlığını aldı. Böylece ülkeyi pervasızca yöneten 17 yıllık AKP iktidarını “topal ördek” konumuna düşürdü. Ve 31 Mart’ta hile ve iktidar gücü kullanılarak bozulan İBB Başkanlığı seçimi, tekrarlanan 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’nun 800 bin oy farkıyla tartışmasız kazandığı zafere dönüştü… Son seçimler; değişen siyaset biçiminde AKP döneminin bittiğini ancak, iktidar için hâlâ seçmenin güvenilir parti bulamadığını gösterdi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini değiştiren, yargı, yasama ve yürütmeyi bir adamın sağladığı sistem Cumhuriyet’in kurucu ilkelerine terstir.
2019’un ayıbı iktidarın, Cumhuriyet’in kuruluşunun da sorgulanması gerektiğini gündeme getirmesi oldu...

Böylece 2019’da karşı devrimcilerin ne kadar cesaretlendiği gördük…

Özellikle laik demokratik çağdaş Cumhuriyet’e inanan yurttaşlar, muhalefetin bu duruma karşı duramamasına anlam veremediler!

Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsüyle ülkenin 30 yılını boşa harcadık” diyerek, “Başörtüsü ile türbanı karıştıran ve laiklik mücadelesini yılmadan veren CHP’ye haksızlık eden açıklamayı da esefle karşıladılar.

İktidar tarafından toplum katmanlarını dışlama politikası devam etti. Yurtseverler, devrimciler, Atatürkçüler, düşünen yazan aydınlar, haklarını isteyen emekçiler, sendikacılar, STK’liler kısaca iktidar karşıtı herkes dışlandı. Yargı taraflı ve bağımlı olduğu için düşüncenin, ifade etmenin, özgürlük ve hakların sınırlarını daralttı.

Aleviler yine dışlandı… Alevilere karşı olan kin ve nefret bu yıl da sürdü...

Cemevlerinin ibadethane olmasına izin verilmedi. Alevi yurttaşların kapılarına işaretler konularak tacize devam edildi.

Akılda kalan bir başka olay da; “Barış Pınarı Harekâtı”

Yılın oldukça uzun süresi Ortadoğu bataklığında geçti...

ABD ve Rusya arasında gidip gelindi. Diplomasi profesyonelce yapılamadığı için iki arada kalan ülke olduk!

Bu arada ABD’nin yaptırımları geldi.

Erdoğan ailesinin mal varlığının araştırılması ayrı bir panik yarattı. Gündemi işgal eden bu debelenmenin ülkemize olan etkileriyle ekonomi başta olmak üzere sosyal, siyasal ve de kültürel gerileme daha da hızlandı. 4 milyonu geçen Suriyeli sığınmacı, harcanan 40 milyar dolar, açlık sınırının artması, milyonlarca yurttaşın bankalara borçlanması, ekonomik çöküntü, domates, patates ve soğanın terörist ilanı, çiftçi iflasları, 400’e yakın fabrikanın yanması, asgari ücretin enflasyonun altında kalması, TÜİK’in yapay rakamları, doğru olamayan kamu raporları, yolsuzluk/usulsüzlük iddiaları, Tank Palet fabrikasının Katarlılara satışı, 10 milyona yakın işsiz. Ve Kanal İstanbul ısrarı!

İyi ki 2019 gitti! 2020 yılı barış getirsin...