IŞİD’in popülaritesini borçlu olduğu araçlardan biri kullandığı şiddet diliydi. Ürdünlü bir pilotu, kafesin içine koyarak suda boğdu, 2 Türk askerini yaktı, turuncu tulum giydirdiği esirlerinin kafasını kesti, farklı mezhepteki kişilerin altına bomba koyup patlattı. Hepsini kameraya çekti. 15 Mart Cuma günü, Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde, 50 kişinin katledildiği cami saldırısında Brenton Tarrant aynı yöntemi kullandı. […]

IŞİD’in popülaritesini borçlu olduğu araçlardan biri kullandığı şiddet diliydi. Ürdünlü bir pilotu, kafesin içine koyarak suda boğdu, 2 Türk askerini yaktı, turuncu tulum giydirdiği esirlerinin kafasını kesti, farklı mezhepteki kişilerin altına bomba koyup patlattı. Hepsini kameraya çekti.

15 Mart Cuma günü, Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde, 50 kişinin katledildiği cami saldırısında Brenton Tarrant aynı yöntemi kullandı. Tam 17 dakika boyunca canlı yayın yaptı. Sadece ibadet için bir araya gelmiş masum insanları öldürürken sanki bilgisayar oyunu oynuyordu. Bu karşılaştırma, “Acaba dünyada yeni bir dönem mi başlıyor?” endişesi yaratıyor. Saldırgan ırkçı ve dinci altyapıdan ilham alıyor. Bağlantıları var, sakat ideolojisini paylaşmak istiyor. Dünyada şiddeti yaygınlaştırmaya hevesli, işini biliyor, propagandasını yapıyor.

Görüntüler, Youtube ve sosyal paylaşım sitelerinden siliniyor. Yeni Zelanda’nın yanı sıra pek çok ülke, Brenton Tarrant’ın “vahşi oyununu” kullanan ya da yaygınlaştıranların ağır hukuki yaptırımlarla karşılaşacağını ve “örgüt propagandası yapmak” suçu ile cezalandırılacağını ilan etti.

Video, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ise Tekirdağ ve İstanbul Gaziosmanpaşa’daki yerel seçim mitinglerinde yayımladı. Cumhurbaşkanına videonun bir seri katilin kamerasından çıktığını, bizzat onun tarafından çekildiğini hatırlatan olmadı. Belki de dünyada ilk kez bir devletin en üst makamı, halkına bir katilin kamerasından katliam görüntüleri izletti. Ortalama insani vasıflara sahip olan herkesi sarsan seri cinayetin, karşıt bir propagandaya dönüştürülüp, usulsüz ve tereddütsüz kullanımına böylece şahit olduk. Erdoğan; işin peşini bırakmayacağını da ilan etti. Şüphesiz dünyanın öbür ucundaki bir ülkede meydana gelen sarsıcı olaya gösterilen bu duyarlılık önemli! Fakat aynı hassasiyetin Türkiye’deki IŞİD katliamlarına gösterilmemesi de bir o kadar düşündürücü.

Erdoğan’ın çifte standartı

Yeni Zelanda’da çözüme muhtaç bir olay var. Türkiye’deki katliamlar ise devletinin avucunun içindeydi. Diyarbakır mitingi bombacısı Orhan Gönder’e olay gününden önce kaldığı otel odasında güvenlik güçleri tarafından baskın yapılmıştı. Asker kaçağıydı, gözaltına alınmadı. Suruç Katliamı ardından IŞİD bayrağı ile yakalanan şalvarlı, sakallı şahıs hakkında hiçbir zaman tahkikat yapılmadı. Gar saldırısınının olduğu 10 Ekim 2015 tarihinden 2 ay öncesine ait tam 62 istihbarat raporu vardı. Biri son güne aitti, bombacı Yunus Emre Alagöz’ün adı bile yazıyordu. Bugün hala, Antep’teki polis baskınında kendini patlattığı ileri sürülen “Ankara planlayıcısı” Yunus Emre Alagöz’ün otopsi raporu yok. Keza yine polis operasyonu sırasında intihar eden sözde Antep Emiri ve düğün saldırısı planlayıcısı Mehmet Kadir Cebael’in de öyle. Cebael’in Antep’te kendini patlattığı evde eşi de vardı. Fadile Cebael, geçen hafta, 14 Mart tarihinde sağlık sorunları nedeniyle kaldığı cezaevinden tahliye edildi. Mehmet Kadir Cebael’in giydiği intihar yeleğinde parmak izi vardı. Yani o yeleği eşine bizzat giydiren Fadile Cebael’di.

Kahramanlar ve alçaklar

İktidar ve Erdoğan “neyi ya da kimi, kimleri ne kadar kullanacağını” tespit etmekte hüner sahibi. Ülke insanını bölüp ayrıştırmaktan, dünyayı kutuplaştırmaya mı geldik yoksa? Türkiye’de gerçekleşecek yerel seçimlerinin, “Haç ve Hilal” kavgasına dönüştürülme çabası takdire şayan. Kutuplaşma tarihi yazan Erdoğan’a yine birilerinin, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Müslümanlar tarafından yapılan cami saldırılarını hatırlatması lazım. İslamcı terör var. Irkçı ve Hıristiyan menşeili terör olduğu gibi. Tarih bu karanlık arasında notlarını biriktiriyor. Ayrı sayfalara isimler yazıyor.

Bir tarafta, iyiler, yüzünü güneşe çevirenler, vicdanlı, onurlu olanlar var. 14 yaşındaki nam-ı diğer “Eggboy” Will Connolly gibiler. “Cami saldırısının sebebi Müslümanların ülkeye göçü” diyen senatör Fraser Anning’e benzeyen ırkçı alçakların kafasında omlet yapanlar. Pelerinsiz kahramanlar… Diğer tarafta; biliyorsunuz anlatmaya gerek yok.