Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bugünlerde 50. Yılını kutluyor...

Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bugünlerde 50. Yılını kutluyor. Kökleri  Marshall Planına kadar uzanan OECD’nin  Batılı kapitalist ülkeler yanında gelişmekte olan ekonomilerden de üyeleri var. Türkiye OECD’nin kurucularından ve 34 üyesinden biri. OECD, Türkiye’ye sosyal güvenlik ve işçi hakları konusunda sık sık piyasacı, neoliberal reçeteler sunmasıyla da biliniyor. OECD piyasacılığın mabedlerinden biri.

Her şey bir yana OECD’nin çeşitli alanlarda kapsamlı istatistiki serileri var. Zaman zaman bakmakta yarar var. Bugün OECD’nin sendikalaşma istatistiklerine göz atmak istiyorum.  Oldukça detaylı sendikalaşma serileri var. Sendikalaşma oranlarına ilişkin istatistiki veri setleri oluşturmanın, veri derlemenin zorlukları bilinir. O nedenle bu veriler oldukça kıymetli.

Bakalım Türkiye 34 OECD ülkesi içinde sendikalaşma açısından nerede?

OECD’nin son sendikalaşma verilerine bakılacak olursa Türkiye’nin durumu içler acısı. Türkiye OECD’nin en kötüsü. Evet en kötüsü. Türkiye yüzde 5.9’luk (yazıyla beş nokta dokuz) sendikalaşma oranıyla OECD ülkeleri arasında sonuncu durumda. Hayır hata filan yok. Sendikalaşma oranı öyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın istatistiklerindeki gibi yüzde 59 değil, sadece yüzde 5.9. Takke bir kez daha düştü  kel göründü. Türkiye OECD sonuncusu.

İstatistiklere biraz daha yakından bakalım. Bir başka çarpıcı nokta Türkiye’de sendikalaşmanın son yıllarda giderek hızla düşmesi. OECD verilerine göre 2001 yılında yüzde 10 olan sendikalaşma oranı 2009’da 5.9’a gerilemiş. Zaten düşükmüş ama iyice düşmüş. Sendika üyeliği 2000’li yıllarda yüzde 40’tan fazla düşmüş. Kim bilir, bu OECD’nin savunduğu politikalar açısından başarı bile sayılabilir! Ne kadar az sendika, piyasa için o kadar iyi! Büyüklerimiz bunu ileri bir başarı olarak da sunabilir.

“Sendikalaşma oranları her yerde geriliyor, bizde de gerilediyse ne olmuş” denebilir. Ama kazın ayağı öyle değil. Türkiye sendikalaşma oranlarında yerlerde sürünmekle kalmıyor, sendikalaşmanın gerilemesi konusunda başa güreşiyor. Evet OECD’de de sendikalaşma oranı gerilemiş. 2001-2099 arasında yüzde 20.4’ten yüzde 18.4’e gerilemiş.  Özetle OECD’de yüzde 10’luk bir düşüş var. Türkiye’de ise yüzde 40’lık. Ne diyelim! Bu performansa nazar değmesin.

Peki, Türkiye’nin bu sıralar hiza vermeye çalıştığı, krizle boğuşan ülkelerde durum ne? Önce “Yunanistan gibi mi olalım” denen komşuya bakalım. O da ne! Sendikalaşma oranı yüzde 24. 2001’de yüzde 25 imiş. Neredeyse yerinden kıpırdamamış. Eee sende kriz olmasın da kimde olsun komşu! Ne kadar sendika, o kadar kriz.

Bir de İtalya’ya bakalım: Sendikalaşma oranı yüzde 35. İnanılır gibi değil. 2001’de yüzde 34 imiş. Olacağı budur, sendikalaşma oranı artarsa kriz de artar! Bir de Şili’nin durumu var. Orada da sendikalaşmada küçük bir artış eğilimi var. Bizden söylemesi derhal tedbir alsınlar. Yoksa Şili’de yakında krize girebilir!

Şimdi anlaşıldı mı Türkiye’nin neden Yunanistan gibi İtalya gibi krize saplanmadığı ve ekonomisinin tıkır tıkır işlediği. Ne kadar az sendika, o kadar çok istikrar!

Yukarıda “OECD’nin en kötüsü” diyerek abesle iştigal etmişim. Aslında Türkiye OECD’nin en iyisi! Sendikalaşmayı önleyerek istikrarlı bir ekonomi gerçekleştirmiş. Yunanistan olmamış, İtalya olmamış...

Mazallah, bizde de sendikalaşma oranları yüzde 25-30’larda olsaydı nice olurdu halimiz.