AKP’li Ayhan Oğan’ın “Yeni devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır” sözleri 48 saat sonra iktidar partisi sözcüleri tarafından değerlendirildi.

Başbakan Binali Yıldırım, “Şaka mı yapıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti 29 Ekim 1923’te kuruldu. O da Osmanlı Devleti’nin devamı olarak kuruldu” dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da twitter hesabından; “Hiç kimse milleti ve devleti için ölümü şereflerin en büyüğü kabul eden bu kadroyu, devlet karşıtı ve devletle sorunlu gösteremez. Bir televizyon programında AK Parti Merkez Karar ve Yürütme Kurulu’nun (MKYK) eski bir üyesinin beyanları, şahsını bağlar, hükümetimizi iltizam etmez” yazdı.

AKP sözcüsü Mahir Ünal ise yazılı bir açıklama yapmayı tercih etti. Oğan’ın çıkışını, “Türkiye son 15 yılda AK Parti’nin gerçekleştirdiği reformlar ortadayken, hâlâ irtica kampanyaları üzerinden insanların korkutulmaya çalışılması beyhude bir çabadır” sözleriyle değerlendirdi. Ayrıca Ayhan Oğan’ın sözleri için, o da; “Bizi bağlamaz” diyerek; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu lideri Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarımızın kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür” cümlelerini kullandı.

Elbette burada, “Acaba bu ifadeler kimi bağlar?” sorusunu yöneltmek gerekir. Bununla birlikte alışık olduğumuz AKP tarzı da değerlendirilebilir.

Hep aynı taktik: Nabız ölç, olgunlaşmamışsa takiye yap.

15 yıldır aşina olduğumuz AKP siyasetinde, ‘nabız ölçme taktiği’ sıkça kullanılır. Biri çıkar; gündem yaratacak önemli bir açıklamada bulunur, sonra da gelen toplumsal tepkilere göre karar verilir. Ya o adım hızlandırılır ya da nadasa bırakılır. Fakat AKP ve Saray geleneğinde vazgeçmek yoktur.

AKP, Türkiye’deki sağ iktidarlar ve siyasal İslam geleneğinin evrimleştiği en uç noktadır. AKP, ‘takiye’de çıtayı yükseltmiş yeni rekorlar kırmıştır.

Ayhan Oğan’ın partiden ihraç edilmesi talebi, bu açılardan gerçeklikle örtüşmeyen bir isektir. AKP ve Saray hiçbir zaman toplumsal muhalefete kurban vermez! Kurban verilmesi sadece ‘tek adamın’ tasarrufundadır. Bunun da toplumun talepleri ile ilgisi yoktur. ‘Palazlanmak’, ‘karşı çıkmak’, ‘muhalefete meyilli hale gelmek’ konuları kapsamı içinderir. Buradan baktığımızda Oğan’ın çıkışının üzerinde tekrar tekrar durulmalıdır. Kısaca; AKP nabız ölçmüş, toplumsal muhalafete çarpmış ve ‘lütfen’ geri adım atarak her zamanki gibi takiye yapmıştır.

Erdoğan da aynı şeyleri söyledi
Öte yandan daha az tartışılan ve gözden kaçan bir nokta var. MHP Lideri Devlet Bahçeli, ‘sanki Kasım 2015 seçimlerinden bu yana AKP ve Saray’a koltuk değneği olan kendisi değilmiş gibi’, yine hezeyanlı tweet’ler silsilesi yaptı. Yok efendim, Türkiye kaynıyormuş da, darbe sulandırılıyormuş da... Yeni yeni cemaat ve tarikatlar oluk oluk oluk kurumlara, kuruluşlara yuvalanıyormuş da...”

Bahçeli; anafikri de ortaya koyup; “Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkacak daha anasının karnından doğmamıştır” diyerek Cumhurbaşkanı’ndan, Oğan’la ilgili bir açıklama istedi.

Erdoğan o açıklamayı şöyle yaptı: “Devlet içinde devlet asla. Bu devlet Türkiye Cumhuriyeti devleti. Devletimizin içinde devlet kurmak isteyenleri biliyoruz. İşte biri Pensilvanya’ya gitmiş. Orada, gelsene niye gelmiyorsun? Tek devlet noktasında zaten hassasiyetimiz bellidir. O da Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bunun dışında konuşulanlar lafı güzahtır...”
Madem, kimsenin yeni bir devlet kurmak gibi fikri yoktu... Neden Erdoğan, Diyanet’in yaz eğitim programında yaptığı konuşmada o sözleri saf etti:

“18 Mart 1915’i yaşamadınız, bunu okuyorsunuz ama 15 Temmuz’u yaşadık. Dolayısıyla bu bizim için daha anlamlı...”
Ayhan Oğan meselesi geçiştirilmiştir çünkü esas niyet ortadadır. Erdoğan’ın sözleri, Oğan’dan farklı değildir.

Artık toplumun eğilimlerini de görmüyorlar
Bahçeli’nin söyledikleri arasında dikkat çekici bir nokta var. Gerçekten da Türkiye kaynıyor. AKP, bir yandan gericilikte hızlı adımlar atarak toplumun hassasiyetleriyle oynuyor diğer yandan, halkın genelinin eğilimleri dışında bir yapılanma telaşıyla hareket ediyor. Tüm toplumsal talepler görmezden geliniyor, baskı her geçen gün artarak, tüm kitleleri bir anafor gibi içine alıyor. AKP ve Saray aldıkça fazlasını istiyor. Toplumun mütedeyyin kesimlerinde, şimdiye kadar AKP’ye gönül vermiş olan seçmende olan homurdanma da gözden kaçırılıyor. AKP’liler zaman zaman “Erdoğan’da beğendiğiniz hiçbir taraf yok mu?” diye sorarlar. Olmaz olur mu? Sokaktan gelir, sokağı bilir. AKP kadroları da buna göre şekillenmiştir. İçgüdüsel olarak bir toplumbilimci gibi hareket eder. Alaylı, müthiş bir sosyolog gibidir. Ne var ki artık hırsı toplumun genelini görmesine de mani oluyor. Neredeyse herkes Türkiye’nin sanki bir düdüklü tencere içindeymiş gibi sıkıştığını ogörüyor. Ne var ki AKP ve Saray ilk kez bu kadar kör, gerçekten kopuk, yokuş aşağı dört nala gidiyor.