Gazeteci ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ile 12 yıl önce yaptığı söyleşiyi yeniden düzenledi. T24’ün sosyal medya kanallarından yayınladığı söyleşide Müftüoğlu, yaşam hikayesini ve devrimci mücadelesini anlatıyor. Hayatı boyunca kolektif mücadelenin içinde yer aldığını ve kendisi için hesap yapmadığını vurgulayan Müftüoğlu, “Ben o dönemlerde yaşamasaydım böyle bir insan olmazdım. O olaylar içerisinde, o toplumsal psikoloji içerisinde insan bir şey oluyor; birbirini etkiliyor insanlar” diyor.

Kaynak: Haber Merkezi
Oğuzhan Müftüoğlu yaşamını anlatıyor: Hayatım boyunca kolektif mücadelenin içinde yer aldım, kendi başıma hesap kitap yapmadım

Devrimci Yol’un önderlerinden, SOL Parti Kurucu Üyesi ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu’nun 2011 yılında hayat hikâyesini anlattığı gazeteci ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici, bu kaydı T24 için yeniden düzenledi.

Müftüoğlu’nun yaşam öyküsünü ve devrimci mücadelesini, Adnan Bostancıoğlu’na nehir söyleşi formunda anlattığı ‘Bitmeyen Yolculuk: Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı’nın yeni çıktığı günlerde Urla’da yapılan bu söyleşi, 12 yıl önce Hürriyet Pazar’da yayınlandı.

Faruk Bildirici ve Oğuzhan Müftüoğlu

T24’nün sosyal medya kanallarında yayınlanan 41 dakikalık kayıtta, Oğuzhan Müftüoğlu’nun banka memurluğundan avukatlığa, Devrimci Gençlik Hareketi liderliğinden Mamak Askeri Cezaevi’nde geçen yıllara uzanan yaşamını kendi sesinden dinliyoruz.

Müftüoğlu, Bildirici’nin “Kendinizi safın içerisindeki birey olarak anlatmışsınız” şeklindeki yorumuna şu karşılığı veriyor:

Ben doğrusunu anlatmaya çalıştım. Benim anlatamadığım bir şey varsa, onu da başkaları anlatır. İnsanın kendisi hakkında övgüler yapması yakışıksız bir şeydir. Hakikaten kolektif bir şeydir bu. Ben o dönemlerde yaşamasaydım böyle bir insan olmazdım. O olaylar içerisinde, o toplumsal psikoloji içerisinde insan bir şey oluyor; birbirini etkiliyor insanlar. Tek başına, ‘benim öyle üstün vasıflarım var da, ondan bu işer böyle oldu’ diyemem. Biz bu şekilde yer aldık hayatın içerisinde, insanın kişiliği de ona göre değişip gelişiyor.

“Hayatım boyunca kolektif mücadelenin içinde yer aldım, kendi başıma hesap kitap yapmadım” diyen Müftüoğlu’nun sözlerinden öne çıkan bazı kısımlar şöyle:

“İNSANLAR HAYATLARINI ORTAYA KOYDU”

“Geçmiş devrimci kişilikler üzerinde de bir değersizleştirme çok ciddi yanlış abuk sabuk iddialar ileri sürülüyor bizimle ilgili. Bunları bazen değişik yerlerden duyuyoruz. Bazen karşılaşıyoruz. O tarihe karşı yapılan bu haksızlıklara karşı bir savunma ihtiyacıydı bu kitap.”

“İnsanlar hayatlarını ortaya koydu. Biz sağ kaldıksa, yaşıyorsak bu tesadüf aslında. Bireysel bir hayalim yok. Bütün ömrüm boyunca örgütlü kolektif hayat içinde yaşadım. Kendi başıma hesap kitap yapmadım. Bir devrimci hareket içinde devrimci bir insanın yapması gereken neyse insanlarla birlikte karar verdim.”

“Anamur benim için önemli. Ortaokulu Anamur’da okudum. 68’lerde kaçak hale gelinceye kadar yazları Anamur’a giderdim. Hayatımda en geniş yer kaplayan iki yer birisi Anamur, diğeri Mamak Askeri Cezaevi.”

“12 Mart’ta cezaevine girdim, çıktım. Ne yapacağım diye düşünürken af çıkınca hukuk fakültesine geri dönüp bitirdim. Sonra avukatlık stajı yaptım. Yılmaz’ın (Güney) davasına girdim bir süre. Sonra avukatlık bilgisini kendi savunmalarımızı hazırlamakta kullandık.”

Oğuzhan Müftüoğlu, 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası Mamak Cezaevi’ne kurulan Sıkıyönetim Mahkamesi’nde konuşuyor.

“SOLUN DARBELERİ DESTEKLEDİĞİ YAKLAŞIMI TAM BİR ÇARPITMA”

“Elim kalem tuttuğu dönemlerde bunları her zaman için yazdım. Belki Türkiye’deki rejimin asla demokratik bir rejim olmadığını ilk yazanlardan biriyim. Devletin içine yerleşmiş faşist bir yapının, Türkiye’deki rejimin esasını oluşturduğunu, daima ifade ettim, inandım.”

 “Solun tamamının darbeleri desteklediği yaklaşımı tam bir çarpıtma. O dönemde asıl darbeci kanat içinde yer almış olanlar ortaya çıkıyor, ‘Biz öyleydik ama bütün Türkiye solu darbeciydi’ diye anlatıyor. Yanlışı kolektifleştirdiği için kendini de aklamış oluyor. Halbuki 70 sonrasında solda darbeci çizgiler hemen hiç yok.”

“DİRENMEDİĞİMİZ SÖYLENEMEZ”

“Biz darbenin yaklaştığını dergide de defalarca ilan ettik. ‘Amerika, Türkiye’deki generallere darbe yaptıracak dişimizle tırnağımızla buna karşı savaşacağız’ diye yazdık. Hatta bizi Ankara’da arayacaklar diye Merkez Komite’yi İstanbul’a taşıdık. Başarılı direnemediğimiz söylenebilir. Ama direnmediğiz söylenemez.”

“Benim Anamur dağlarında silah eğitimim 12 Mart öncesindeydi. Anamur’daki o kamp olayı biraz romantik bir işti. 69 yazıydı zannediyorum. Dev-Genç içerisinde gerilla teorilerinin başladığı dönemdi. Ben hiç silah kullanmadım bir insana karşı. Öyle bir şey olmadı.”