Ülkemizin en büyük edebiyatçılarından biri olan Oktay Akbal, 28 Ağustos’ta Muğla Büyükşehir Belediyesince düzenlenen bir törenle saygı ve özlemle anıldı! Belediye Başkanı Osman Gürün’e teşekkür ederim.

***

Dostluğu ile onur duyduğum, yaşantımda çok şey öğrendiğim Akbal’ın anma törenine Covid19 olduğum için katılamamıştım. Oysa ona olan saygım ve sevgimi dile getirmeyi, vefa duygularımla önünde bir kez daha eğilmeyi ve çok sevdiği saygıdeğer eşi Ayla Akbal ile birlikte yaşadığımız anılarımızı paylaşmayı çok istemiştim…

***

Oktay Akbal, modern Türk edebiyatının kurucularından biri olmanın yanı sıra, Cumhuriyeti, Cumhuriyet’in temel değerlerini savunan, sevilen bir yazardı.

Gazeteci ve edebiyatçı olarak ortaya koyduğu yapıtları öykü, roman, deneme, siyasi eleştiri olarak ülkemizin aydınlanmasına büyük katkı sunmuştu.

***

Akbal, Saint Benoit Fransız Lisesi’nde başladığı ortaöğrenimi sonrasında İstanbul Üniversitesi Hukuk ve Edebiyat fakültelerine devam etti.

Tüm yaşamını edebiyata veren ve yazarlıkla geçimi sağlayan Akbal, gençlik yıllarında Servet-i Funün Uyanış dergisinde bir yandan çalışırken, diğer yandan dünya edebiyatından çeviriler yapmaya başlamıştı…

Ancak aklı fikri gazetecilikteydi…

Yeni Sabah ve İkdam gazetelerinde çeviriler yapmış ve öyküler yazmış, Vakit gazetesinde eleştiriler ve tanıtım yazıları yazarak, edebiyat dünyasında önemli bir yer kazanmış, Büyük Doğu dergisinde her hafta Dünya Fikir Sanat Hareketleri sütunuyla fikir dünyamıza önderlik yapmıştı.

Vatan gazetesi yazı işleri müdürlüğü sonrasında Hürriyet, Milliyet gazetelerinde köşe yazarı olarak günlük siyasi ve edebi yaşantımıza renk katmaya başlamıştı...

Oktay Akbal asıl yazın dünyasındaki önderliğini, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan köşe yazılarıyla yapmıştı.

***

SHP’nin ilk günlerinde Galatasaray Lisesi mezunu olduğumu öğrenen Nadir Nadi, tanışmak için Cumhuriyet gazetesine beni davet etmişti.

O anı hiç unutamam! Nadir Nadi, İlhan Selçuk ve Oktay Akbal ile birlikteydi. Selçuk ve Akbal ile ilk kez bu kadar yakın olmuştum.

Nadi, koltuğunda adeta bir dev gibi gözleri ışıldayarak beni etkileyen sözler söyledi.

Onların sorularını, SHP’nin yapmak istediklerini ve ülkenin içinde bulunduğu durumu enine boyuna konuştuk. Nadir Nadi; “Beni onlara emanet ettiğini” söylediği zaman sanki kendimi” Everest dağının tepesine bırakılmış gibi hissetmiştim… Sevinç ve sorumluluk yumağı aklımda birbirine karışmıştı. Selçuk ve Akbal ile dostluğumuz o gün başladı.

***

Oktay Akbal ile çok samimi, bir o kadar saygı dolu dostluğumuz Onu kaybedene kadar sürdü. SHP Genel Sekreteri olduğum sırada, her eylemimi, söylediğim her sözü takip ettiğini yazılarından öğreniyordum. Her yazı sonrasında uzun uzun konuşur, eksik ve doğru yapılanları tartışırdık. Oktay Akbal; “Beni hevesli genç bir kişi olarak görmediğini aksine, çok şeyler yapabilecek bir siyasi olarak değerlendirdiğini” söyleyerek destek verirdi.

Morallendiğim sırada da acımasız eleştirilerini tam bir İstanbul efendisi üslubuyla yapardı. Hiçbir zaman kırılmadım. Çok dikkatle dinledim. Kendisinden çok şey öğrendim.

Ve siyasette şayet bir başarım varsa, müelliflerinden biri de sevgili Oktay Akbal’dır.

***

Oktay Akbal değerli bir köşe yazarıdır.

Kendi yaşam deneyimlerinden, çocukluk anılarından yola çıkan, kent insanını gözlemleyen duygu dolu öyküler yazdı.

Bunlar toplumsal olaylarla ilgili gözlem değil, içe dönük, düşlere dayalı gibi görünse de aslında tam da toplumun gerçek yüzünü dışa vuran hikâyelerdi…

Önce Ekmekler Bozuldu adlı ilk kitabını, Aşksız İnsanlar izledi.
Garipler Sokağı ve Bizans Definesi adlı kitapları edebiyat dünyası için önemli değerler kattı.

***

Akbal’ı yakından tanıma fırsatı bulmanın şansını hala yaşıyorum. Çok sevdiği eşi Ayla Akbal ile SHP Parti Meclisi’nde birlikte çalıştık. Ayla Hanım, müthiş birikimli, dünya gerçeklerini çok iyi değerlendiren, olayları geçmişi ve geleceğiyle düşünen aydın bir kişidir. Sevecenliği, duygusallığı, insanı incitmek istemeyen duruşu, Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk Türkiye’sine olan bağlılığından kaynaklanıyor. Oktay Akbal’ın Ayla Hanım’a sevgisi ve saygısı görülmeye değerdi. Eşim Serap ile bu ilişkiyi hep kendimize örnek aldık.

***

Bir konuşmamızda Oktay Akbal, öykü yazmaya ilkokul yıllarında başladığını söylemiş ve eklemiş; “Yazmak Yaşamaktır!” demişti. Çok doğru. Yaz ve yaşa. Çünkü söz uçuyor, her geçen an kulaklarda farklı kalıyor. Yazı ise etkinliğiyle hep aynı yerde duruyor. Bu nedenle şimdi ben okuyorum, yeri geldiğince konuşuyorum ama mutlaka yazıyorum.

***

Siyasette boş konuşanlar yarına kalamıyor. Hemen unutuluyor. Hele hele yalan söylerse, yapmadığını yapmış, yapamayacağını yapacakmış gibi gösterirse zarar gören toplum oluyor. Çünkü çok ve boş konuşan siyasiler, aynı zamanda toplumun “umutlarını” da çalıyorlar.