Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Son yıllarda, gerekli gereksiz her yerde “yardımcı fiiller”le yazıp konuşmak moda oldu. Özellikle “yapmak” yüklemiyle tümce kurmayı çok seviyor insanlar!


Eskiden iş yapılırdı, görev yapılırdı, eylem yapılırdı...


Bugünlerde neler yapılmıyor ki!


“Yapmak” eylemi, çeşitli kesimlerin dilinde renklendi, çeşitlendi:


Okuma yapmak, çıkarım yapmak, başlangıç yapmak, bekleme yapmak, yükleme yapmak, giriş yapmak, çıkış yapmak…


Daha başkaları da var:


Hırs yapmak, heyecan yapmak, panik yapmak, stres yapmak…


İnsanlar artık “okudum” demiyor; “okuma yaptım” diyerek hava atıyor! Çünkü böylesi daha “entelce” sayılıyor!

Trafik polisleri bile sürücüleri şöyle uyarıyor:

“68 Chevrolet, 06 RT 745… bekleme yapma!”

Şimdilerde “girdi, çıktı” diyen yok. Varsa yoksa “giriş yaptı, çıkış yaptı”!

Televizyon muhabirleri, hemen her gün, sığınmacıların Suriye sınırından Türkiye’ye “giriş yaptığını” söylüyor.

CNN Türk Televizyonu’nun meteoroloji yorumcusu Bünyamin Sürmeli, günlük hava raporunu sunarken, sık sık şöyle tümceler kuruyor:


-Kar yağışı bu akşam ülkeye giriş yapacak!

-Soğuk havanın yarın giriş yapması bekleniyor!

Aynı televizyon kanalının kültür-sanat izlencesi “Afiş”te, bir başka “giriş yapma” geyiği! Yeni sahnelenen bir tiyatro oyunu şu sözlerle tanıtılıyor:

“Emre Karayel ve Güven Kıraç, sezona yeni bir komedi ile giriş yaptı.”

Şu tür sözleri de sıklıkla duyuyoruz ekranlardan:

-“Haftanın ilk gününde borsa güzel bir başlangıç yaptı.”

-“THY uçağı iki saat gecikme yaptı.”

-“Havada arızalan uçak acil iniş yaptı.”

-“Falan şarkıcı, ilk albümü ile büyük bir çıkış yaptı.”

-“Otoparktan çıkmaya çalışan bayan sürücü heyecan yaptı.”

-“Silahlar patladı, vatandaş panik yaptı.” vb.


• • •


Biraz da basılı yayınlardan örnek verelim:


-“Ama eninde sonunda kapitalizmin “vicdanlı-vicdansız” bütün versiyonlarını denedikten sonra, kitleler, kapitalizmi aşma üstüne kafa yormak, sorgulamalar yapmak zorunda hissedecekler.” (Mustafa Sönmez, “Vicdanlı Kapitalizm mi? Sosyalizm mi?”, Cumhuriyet, 24 Ekim 2011).


-“Kapital’in birinci cildi için yeni bir okuma yapan Jameson’un yer yer edebi metin analizi tadı veren çalışması Marksizm içindeki klasik bazı konumlara kolaylıkla yerleştirilebilir cinsten değil.” (Osman Güven, “Başka Bir Kapital Okuması”, soL Kitap, 20 Şubat 2013).


-“Lise yıllarından beri şiir ve şiir kuramları üzerine okumalar yapmakta.” (Bâki Ayhan T., “Üniversiteli Şairler”, Mühür, Mart-Nisan 2014, Sayı: 51, s. 111).


-“Ah sevgili okurlarım! Ben ki size daha neşeli bir yıl sonu yazısı planlayarak yola çıkmıştım, yine Türkiye’nin artık hem içimizi deşen, hem de dünya tarihine arka sayfalarından giriş yapmış çetrefilli tıkanıklıklarına girip kaldık!” (Bedri Baykam, “Grotesk Absürd Bulvar Tiyatrosu!”, Cumhuriyet, 30 Aralık 2014).


-“Emniyet Genel Müdürlüğü’nün El Kaide raporunda, Topalca’nın 2011-2014 yılları arasında 873 kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı ifade edildi.” (Alican Uludağ’ın haberi: “Topalca Yamadi’de kalmış”, Cumhuriyet, 5 Şubat 2016, s. 6).


Özetle söylemek gerekirse, bu konuda ipin ucunu iyice kaçırmış durumdayız!


Nereden çıktı bu salgın? İngilizcenin etkisi olmalı. Daha çok da üniversite ortamında yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.


Ekşi Sözlük’te şöyle bir açıklama gördüm, “okuma yapma” üzerine:


“Sabancı Üniversitesi’nin öğrencilerine kazandırmış olduğu bir kavramdır, zira bu okulun öğrencileri okuma yaparlar, okumazlar. Bu jargon, genellikle fotokopi seçkiler için geçerlidir.”
Biz, Türkçenin doğal yapısının bozulmaması için titizleniyoruz.


Tabii, konuya “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!” anlayışıyla daha liberal yaklaşanlar da var. Onlar, dil kurallarının değişmez yasalar olmadığını, yaygınlık kazanan deyimleri, söylemleri, “doğrudur-yanlıştır” tartışmasına girmeden kabullenmek gerektiğini söylüyorlar. Hatta “okuma yapma”nın “okuma”dan ayrı bir eylem olduğunu savunanlar bile çıkıyor.


Kuşkusuz, yanlış kullanımlar yaygınlaşıp “galatımeşhur” boyutuna ulaştığında yapılacak bir şey kalmıyor. Ama her koşulda dilimizi doğru kullanmaktan vazgeçmemek gerekiyor. O nedenle, siz siz olun, “okuma yapma” yerine yine de “okuma”yı yeğleyin derim…