Hukukta yeni bir viraj dönüldü. Hem de avukatlar üzerinden. Oy birliği ile tahliye diyen mahkeme, nöbetçi mahkeme gibi davrandı, mesai saatleri dışında toplandı ve kendi kararını kendi by-pass etti. Cevap bekleyen sorular var: Sekiz saate ne değişti, mahkemeye bir talimat geldiyse bunu kim verdi, heyet başkanı tehdit edildi mi ve TEM amiri başkanın odasına girip mahkeme kürsüsüne dayanarak duruşma izleme yetkisini nereden aldı?

17’si tutuklu, 20 avukatın yargılandığı davanın 14 Eylül 2018 tarihli (Cuma) celsesinde, 37’inci ağır ceza mahkemesi, tahliye kararı verdikten sonra, 24 saat bile geçmeden 12 avukat hakkında yakalama kararı çıkarttı. 6 Avukat tekrar tutuklandı.

“Tam bir rezalet”
24 saat sürmeyen hukuk umudunun ardından, İstanbul Barosu, yazılı yaptığı açıklamada; Aynı mahkemenin bu kadar kısa süre içinde, birbiri ile böylesine çelişkili karlar vermesini “talimat” olarak değerlendirdi. İstanbul Barosu; “Tam anlamıyla bir rezalet, utanç tablosudur” ifadelerini kullanırken, “hukukta” yeni bir çıta atlandığına işaret etti: “Görünen dönemeç, uçurumdan önceki son çıkıştır.”

Avukatların davasını izlemeyen Türkiye Barolar Birliği de bir açıklama yapma ihtiyacı duydu: “Tahliyelerinin üzerinden 24 saat saat geçmeden, savcılık itirazı üzerine aynı mahkeme tarafından, 17 avukattan 12’sine yakalama kararı çıkarılması, yargı bağımsızlığı açısından derin şüpheler uyandırmaktadır.”

“Hukukta, ‘hukuksuz’ bir ilke imza daha atıldı” diyen Avukat Ezgi Çakır ise şunları kaydetti: “Arkadaşlarımızın tahliye edildikleri güne dönmek gerekiyor. Cuma gecesi 10:30’da mahkeme heyeti tarafından ‘oy birliği ile’ tahliyeye karar verildi. Meslektaşlarımız, Saat 06:30’da cezaevinden çıkarılıp, Silivri Kınalı gişelerine bırakılmışlar. Cezaevi yönetimi kimseye haber vermedi. Telefonları yok, birinden ricacı olarak bizi arayabilmişler. Bir saat sonra onları bulabildik. Bu eziyet bile özel husumeti gösteriyor.”

“Suçsuz yere yatırdıklarının resmi kaydıydı”
Avukatların tahliyeleri 3 gerekçeye dayanıyordu; “Avukat olmaları, “Kaçma şüpheleri bulunmaması” ve “Dosya kapsamındaki suç mahiyetinin değişme ihtimali.”, Avukat Çakır; “Bu, bir senedir; meslektaşlarımızı suçsuz yere yatırdıklarının da resmi kaydıydı aslında” diyor.

8 saatte ne oldu?
Savcı mütalaasında “dosyadaki benzer gerekçelerle” avukatlar için tutukluluğun devamını istedi. Mahkemenin oybirliği ile verdiği “tahliye” kararına ise, henüz avukatlar cezaevindeyken, yani tahliyeden bir buçuk saat sonra; 00:00’da itiraz etti.

Cumartesi günü; 15:30’da yine 37’nci ağır ceza mahkemesi, oy birliği ile tahliyesine karar verdiği avukatlar için yakalama kararı çıkardı. Avukat Ezgi Çakır’ın anlattıkları skandalın daha da büyük olduğunu gösteriyor: “Cumartesi günü aynı mahkemenin toplanma yetkisi yok. Çünkü nöbetçi mahkeme değil. Çalışma saatleri içinde değiller. Bu mahkeme olağanüstü olarak mı toplanmış? Aslında pazartesi başlayacak mesai saati için bir şüphemiz vardı. Çünkü Türkiye’de bu uygulama da yaygınlaştı. Fakat tatil günü beklemiyorduk. 8 saatte ne değişmiş olabillir? Dosyaya yeni evrak girmedi, meslektaşlarımızın bir faaliyeti olmadı.”

Mahkeme Başkanı’na tehdit şüphesi
“8 saate değişen ne sorusu?” gerçekten de önemli. Çakır, net ifadeler kullanıyor: “Kesin bir talimat var, heyet başkanını, sürgünle, meslekten ihraçla ya da başka bir şeyle tehdit ettiklerini düşünüyoruz.”


5 avukatın yeniden tutuklanması sürecinde de istenmeyen olaylar yaşandı. Nöbetçi mahkeme önünde meslektaşları ile görüşmeler yapan ve ‘yakalama karşını protesto eden’ avukatlar, yerlerde sürüklenerek Çağlayan Adliyesi’ndeki nezarette bekletildi. Çakır; “Güvenliği bahane ettiler, her seferinde ‘Burada savcı şehit edildi’ deyip, güvenlik sorunu olduğunu söylüyor, bunun arkasına sığınıyorlar.”

TEM amiri mahkeme heyetiyle görüşmüş
Mahkemeye; avukatların yakınları alınmazken, polisler salonu doldurdu. Çakır, bu konuda da önemli bir bilgi paylaştı: “TEM amirine, salona giremezsiniz dedik. ‘Biz heyetle konuştuk’ karşılığını verdi. Mahkeme başkanının odasına girdiğini de buradan anlıyoruz. Sonuçta; heyetin yanında mahkeme kürsüsüne dayanarak duruşmayı izledi.”

Avukat Ezgi Çakır; bu çelişkili karar ve hukukuz cezalandırmaların aileleri ve avukatların yakınlarını nasıl etkilediğini de kendi üzerinden anlattı: “Avukatlardan Süleyman Gökten 4,5 yaşındaki kızımın babası. Uzun bir aradan sonra görüşebildiler. 1 gündür yok. Şimdi kızımı tanıyamıyorum, 24 saatte psikolojisi tamamen bozuldu. Herkesi, her aileyi bu duruma getirdiler.”