Mart 2023’te kanun teklifi kabul edilen Afet Yeniden İmar Fonu’nun faaliyete geçebilmesi için gerekli olan yönetmelik 10 ay gecikmeli çıkarıldı. Afet fonuna verilen borçlanma yetkisi soru işaretlerine neden oldu.

Ortada konut yok ama fon var
Fotoğraf: AA

Havva GÜMÜŞKAYA

İktidarın 14/28 Mayıs seçimlerinden önce deprem yaralarını sarma gerekçesiyle TBMM'den geçirdiği Afet Yeniden İmar Fonu'nun kurulmasına ilişkin yasanın uygulama yönetmeliği on ay sonra yayımlandı. Seçim öncesi deprem bahanesiyle oluşturulan fonun propaganda amaçlı olduğu yorumlarına haklılık kazandıran on aylık gecikme sonrası yayımlanan yönetmelik yeni tartışmalara yol açtı.

Fon ile afet bölgelerinde, özellikle Maraş depremlerinin etkili olduğu alanlardaki yeniden imar ve inşa projelerinin, planlı bir şekilde ve kurumların eş güdümü içinde finanse edilmesi planlanıyor. Ancak Fon’a verilen yetkiler soru işaretlerine neden oldu.

Fonun kaynakları, yurt içi ve dışı kaynaklı her nevi nakdi bağış, yardım, hibe ve tahvil dâhil krediler ile bütçeye bu amaçla konulacak ödenekten oluşacak. Fon’un sürekli ve sürdürülebilir bir gelir kaynağının olmaması ise dikkat çekti.

Yönetmeliğin 5’inci maddesinde yer alan "kurum ve kuruluşların mevzuatındaki her türlü kısıtlamalardan muaf tutularak yurt içi ve yurt dışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar" ifadesi dikkat çekti. Buna göre Fon’a sınırsız borçlanma yetkisi verildi.

Yönetmeliğin 8’inci maddesinde Fon’un dış borçlanmasının Hazine Bakanlığı’nın iznine tabii tutulması öngörülürken Bakanlık tarafından izin verilmesinin geri ödeme garantisi verileceği anlamına gelmeyeceği belirtildi.

Fon’un Yönetim Kurulu, Hazine ve Maliye Bakanı başkanlığında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, İçişleri Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ile Strateji ve Bütçe Başkanı’ndan oluşacak. Yönetim Kurulu, Fon’dan kaynak aktarımı yapılacak projeleri, aktarılacak kaynak tutarını ve harcama programlarını belirleyecek.

BÜTÇE DIŞI

Fon’a verilen borçlanma yetkisi ile bütçe açığının olması beklenenden daha düşük gösterilmesinin de önü açılacak. Deprem harcamaları bütçe yerine yönetim kurulunun belirleyeceği koşullarda Fon üzerinden yapılabilecek. 2024 yılı bütçesinden deprem ihtiyaçları için 1 trilyon 28 milyar lira kaynak ayrıldı. Bununla birlikte bütçe açığının 2,6 trilyon lira olacağı öngörüldü. Deprem harcamaları için kurulan Fon’un da ayrıca kaynak yaratması bekleniyor.

PAHALI BORÇLANMA

Ekonomi çevreleri, Hazine ve Varlık Fonu'nun da aynı kaynaklara borç talebiyle başvurduğuna dikkat çekti. Bu nedenle üç ayrı yapının borç talebinde bulunmasının daha yüksek maliyetle borçlanmayı getireceği uyarısında da bulunuldu.

FON’DAKİ TEHLİKE

Bütçe dışı yeni bir kamu borçlanma kanalının açılması 2001 krizinde kapatılan fonları akıllara getirdi. 2001 krizinde uygulanan ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ adlı IMF programı çerçevesinde bütçe dışı borçlanma aracı olan 64 fon kapatılmıştı. Fonlar, kamu maliyesindeki bütünlüğü, disiplini bozduğu ve mali yapının parçalanmasına katkı sunduğu gerekçesiyle tasfiye edilmişti.

∗∗

BU İŞLERİN SONU BORÇ KRİZİ

CHP’li Faik Öztrak, yaptığı açıklamada “Ortada konut yok ama fon var” dedi.  Öztrak, “Fon’lar kurarak, ülkenin bütçesine paralel bütçeler oluşturmanın yıkıcı sonuçlarını bu ülke büyük bedeller ödeyerek öğrendi” diyen Öztrak şöyle değerlendirdi: “Bir de bu Fonlara dışarıdan ve içeriden borçlanma yetkisi vermek, sadece bütçe disiplinini bozmakla kalmaz, borçlanma disiplinini de bitirir. Ne yazık ki Sarayın yeni ekonomi vitrini, sıkıştıkça eski defterleri karıştırmaya başladı. Yapılan bu düzenlemede “Fon’un borçları, Hazine garantisinde sayılmaz” dense de, borç verenler verdikleri parayı kamu borcu kabul eder. Fon’un borcu arttıkça, Hazine’nin borçlanma maliyetlerini de etkiler. Hazine aldığı borçlar için daha yüksek faiz ödemek zorunda kalır. Bu işlerin sonu borç krizidir.”

∗∗

‘BİR ŞEY YAPIYORMUŞ’ GİBİ...

Prof. Dr. Oğuz Oyan, fonların denetim bakımından sıkıntılar içerdiğine dikkat çekerek şunları ifade etti: “Zaten çok samimi olmadıkları belli. Çünkü afetle ilgili iki şey var. Bağışlar tam toplanmadı. Toplananlar tam yerine getirilemedi. Sonra depremle ilgili vergiler getirildi. Çift MTV alındı, KDV ve ÖTV oranlarında artışlar yapıldı. Bunlarda da şeffaflıkta kamuoyuna hesap verilmedi. Dolayısıyla bu tür fonlar daha da denetimden uzak. Çünkü en azından bütçe rakamlarını bize bir şekilde aylık bültenlerle sunuyorlar. Türkiye Varlık Fonu kurdular ve ne hale getirdikleri belli. O nedenle iktidarla fon ilişkisi çok farazi, çok sorunlu bir alan. Bu işi fon vesaire olmadan doğrudan bütçe içinden ayrılan, şeffaf ödeneklerle halletseler daha uygun olurdu. İktidar seçimlere az zaman kala tam da 6 Şubat’ın yıldönümünde ‘bir şeyler yapıyormuş’ gözükmek üzere yeni bir hamle yapıyor. Yani tribünlere oynuyor. Orada vaatlerin tutmadığı bir durum var. Devlet kendi denetim görevlerini yapsa zaten bu kadar büyük maddi hasar ve bu kadar çok can kaybı olmazdı. Yani fonlar derde deva değil. Özellikle de AKP döneminde olmadığını bir kez daha bu vesileyle görmüş olduk.”