“Bu ülkeyi bölmek parçalamak isteyenler, darbeciler hayır diyor. Bayrağımıza karşı çıkanlar hayır diyor...”

Bunlar, bayrak satıcısının tutuklandığı, “Kardeşçe, barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz” diyenlerin hapse atıldığı ülkenin komik çelişkilerini yansıtan çok kalın laflar.

Ahalinin bir kısmı, özgürlükten, demokrasiden ‘adeta prangalar eskitirken’, “Prangalarımızdan kurtulmak istiyoruz” sözlerini manşete taşıyan tasmalı bir basiretsizliğin tam ortasındayız… Referandum yapılıyor, sözüm ona halka tercihi soruluyor ancak ‘HAYIR’ seçeceğini işaret edenler, özgürlükleri, ekmekleri hatta can güvenlikleriyle tehdit ediliyor. Soru çok açık: O zaman neden referandum yapıyorsunuz, formaliteden ziyade halkın bir bölümünü fişleme çalışması mı bu?

Pranga denilen şey...

Bir kıssa hatırlatıyor. Bitmek bilmeyen arzuları olan bir subay, binbaşı olmak istiyor. Geceler gebe. Oluyor, yarbay olmalı. Başarıyor; geceler yine gebe. Albay, general, paşa... Kafasına koydukları bir bir hayata geçiyor. Ama geceler hep gebe. Sonunda orduların komutanı olma isteğini de gerçekleştiriyor. Artık gidecek yer yok. Fakat geceler hâlâ gebe.

Cumhurbaşkanlığı, tek adam, hilafet...

Pranga demişken... ‘Yıllardır, istediğiniz gibi at koşturmadınız mı?’ diye sormazlar mı sanıyorsunuz. 15 yıldır isteyip yapamadığınız şey nedir? Meclis’ten geçiremediğiniz anayasa maddesi, kanun oldu mu?

Pranga demişken... Sonuna kadar gitmek isteyen bir kişinin hırslarını, taleplerini, rejimi dönüştürme isteğini nereye kadar karşılayacağımız sorusu da akla takılıyor. Bu, referandumdan ‘Evet’ çıkması halinde yaşanabileceklerin ipuçlarını da veriyor. ‘Durmak yok yola devam’ sloganının fiiliyatta nelere kadir olacağı anlaşılıyor.

CHP’li Aykut Erdoğdu en doğru anlatımlardan birini yapıyor. “Erdoğan, sıkışık trafikte, arkamızda. Önümüzde, sağımızda solumuzda kaçacak yer yokken sürekli selektör yapan araç sürücüsü gibi.”

Ekonomik kriz, ‘demokrasi şöleni’, başka bir toprak parçasında yaşamını yitiren fidanlar, ne zaman nerede patlayacağı belli olmayan bombalar... Yolu biten Türkiye’de Erdoğan selektör yapmaya devam ediyor.

Anlatmaya çalışanın, ‘olmaz, olmayacak’, ‘geceler hep kısır kalacak’ diyenin terörist sayıldığı bir akıl yoksunluğunun uçurumunda yaşama tutunmaya çalışıyoruz. İnsan kimi zaman ‘kendinize gelin artık’ diye bağırmak istiyor. “Hangi münasebetle bizi, halkınızı, vekilleri, gazetecileri, fikrini beyan edenleri terörist, vatan haini, bölücü ilan ediyorsunuz siz!”

Referandum meselesine daha farklı bir pencereden de bakmalı. İster Evet ister HAYIR çıksın yaptıkları yollar bitmiştir. Türkiye, neden evet diyeceklerini bile “Onlar hayır dediği için” cümlesiyle açıklamaya çalışan bir zihniyetle uzun bir süre daha yönetilemeyecektir.

Yol uzun, bozuk, arkada sürekli levye sallayıp, selektör yapan adam. İleride kavgaya dalmak için bekleyen, neyin peşinde olduğunu dahi bilmeyen kalabalık.

Ancak... Ülkenin tapusunu, ruhlarımızın köleleşme senedini, kökünden dilimizi, çocuklarımızın geleceğini vermek istemediğimizi takdir edeceksinizdir.

Olmayan yol manasızca uzuyor. Buna rağmen pes edeceğimizi mi sanıyorsunuz? Geceler hep gebe kalacak. Bitmeyecek... Referansımız; korkunun ağır gölgesine gülüp geçenler, parayı pulu şöhreti ellerinin tersiyle itip ‘hadi lan ordan’ diyenler olacak. Bir de kötü haber... Sayımız epey fazla!