Savaş örgütü NATO’nun Vilnius zirvesinde yeni askeri politikalar belirlendi: İttifakın genişlemesi sürecek, hedef Rusya, Çin, İran. Emperyalizmin yeni yönelimleri doğrultusunda Türkiye’ye NATO içinde yeni roller biçildi. Rejim NATO’cu konumunu pekiştirdi.

Planlar yapıldı, roller dağıtıldı
Vilnius’ta iki gün süren NATO Liderler Zirvesi dün sona ererken pek çok ikili ve üçlü görüşme de gerçekleşti. (Fotoğraflar: AA)

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Soğuk Savaş döneminde ABD liderliğindeki kapitalist dünyanın çıkarlarını korumak üzere kurulan NATO, Litvanya’nın başkenti Vilnius’taki zirvede ittifakın geleceğine dair ‘tarihi’ kararlar aldı.

Rusya’yı kuşatan, Çini tehdit ilan eden Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Kremlin’in burnunun dibindeki iki günlük zirvesi sona ererken ‘ittifak’ da kendisine yeni istikametler belirledi.

Küresel güvenlik ortamının toptan değiştiği tespiti yapılarak NATO’nun toplu savunmasının güçlendirildiği kaydedildi. Bölgesel savunma planları da yapılırken ittifakın nükleer caydırıcı misyonunun artırmak için gereken tüm adımların atılacağı vurgulandı.

YENİ KÜRESEL STRATEJİ

31 NATO ülkesinin yanı sıra İsveç, Ukrayna, Yeni Zelanda, Avustralya, Japonya ve Güney Kore liderini de bir araya getiren zirvede NATO’nun yeni küresel stratejisinin temelleri belirlenirken Rusya, Çin ve İran’a açıkça gözdağı verildi.

Rusya’ya 300, Belarus’a, 32 kilometre uzaklıktaki Vilnius’ta toplanana liderler, Ukrayna savaşının da çıkma gerekçelerinden birisi olan “genişleme” stratejisinden vazgeçmedi.

NATO’nun açık kapı politikasına devam edileceği kaydedilirken, tüm ülkelerin kendi güvenlik düzenlemelerini seçme hakkı olduğu belirtildi. Alınan bu Moldova, Gürcistan gibi ülkeler işaret edilerek Rusya’yı dört bir koldan çevreleme stratejisinin tamamlanacağının mesajları verildi.

DOĞUYA DOĞRU AÇILIM

İttifak, Rusya kuşatmakla kalmayacak, bir Atlantik örgütü olarak Pasifik’e de uzanmanın planlarını yapıyor. NATO’nun Japonya’da irtibat bürosu açması tartışılırken işbirliğinin güçlendirilmesi kararı alındı.

Çin’in politikalarının NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine karşı zorluk oluşturduğu belirtilerek, Pekin’e üç paragrafta yer verildi. Rusya ile Çin arasındaki stratejik ortaklığın derinleşmesinden rahatsız olan NATO, bunun Batı’nın çıkarlarına aykırı olduğunu vurguladı. Pasifik bölgesi ülkelerinin zirveye çağrılması da bu konudaki niyetin açık göstergesi oldu. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de NATO’nun Avrupa ve Atlantik’te bölgesel bir ittifak olduğunu ancak karşı karşıya kalınan zorlukların küresel olduğunu söyleyerek bu konudaki niyetlerini saklamadı. Stoltenberg, Avrupa-Atlantik ve Hint-Pasifik bölgelerinde yaşananların birbirleri açısından önem taşıdığını, Ukrayna’daki savaşın küresel yansımaları olduğunu dile getirdi.

TÜRKİYE’YE YENİ ROLLER

Savaş örgütü NATO yeni jeo politik döneme uygun şekilde kendisini yeniden konumlandırmaya çalışırken Türkiye’ye de önemli roller düşüyor. Askeri ittifakın güney kanadının ileri karakolu işlevini gören Türkiye, yeni yapılanmada özel bir pozisyona sahip. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsveç’e karşılık AB kartını” masaya sürerken siyasal İslamcı rejimin NATO’cu konumunu pekiştirdi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan NATO Zirvesi sonrası basın toplantısı gerçekleştirdi. Savaş örgütü NATO’da barış çağrısı yapan Erdoğan, “Savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmaz. Bölgemizde barış umudunu yeniden yeşertmek istiyoruz” dedi.

SARAY’IN HESAPLARI

Derin ekonomik kriz nedeniyle ABD ve Batı dünyasıyla bir süredir yeni bir sayfa açma niyetinde olan Erdoğan yönetimi, Vilnius’taki zirvede İsveç’e verilen onayla bunu kısmen de olsa elde etti. Rusya ile ABD arasında ibreyi ABD’den yana büken siyasal İslamcı Saray rejimi, karşılığını kredi musluklarının açılması ve savunma sanayi alanında işbirliğinin artırılmasıyla almanın hesapları içerisinde.   

Siyasal İslamcı rejimin her adımı hesaplı, planlı. İktidar uzun bir süredir yaptığı gibi bir kez daha dış politika üzerinden iç politikayı şekillendirmeye çalışırken aynı zamanda Batı ile ilişkilerin belirli bir seyre koyulacağı algısı üzerinden kamuoyu nezdinde “rıza üretme”ye çalışıyor. Vize serbestisi ve AB vaadiyle kitleler manipüle edilecek. ‘Pazarlık diplomasisi’ olarak sunulan “tüccar siyaset”in yeni tahribatlara yol açması kuvvetle muhtemel. Her kararları yeni krize yol açıyor. 

***

SAVAŞ ÖRGÜTÜ YAYILDIKÇA YAYILIYOR

II. Dünya Savaşı’nın ardından 4 Nisan 1949’da kurulan Kuzey Atlantik Paktı Teşkilatı (NATO) kapitalist sistemin bekçiliğini yapmak için kuruldu. Türkiye’nin 1952’de katıldığı örgüt özellikle soğuk savaş sonrasında iyice yayıldı. Finlandiya’nın katılması ile ülke sayısı 31’e çıktı. Vilnius’ta yapılan zirvede İsveç’in de katılımının yolu açıldı. Dünyanın pek çok yerinde kanlı işgal ve saldırılara imza atan NATO son olarak Libya, Kosova, Afganistan’a saldırdı. Rusya’yı çevrelemeyi sürdüren örgüt, Ukrayna Savaşı’na da müdahil durumda.

ORTAK SONUÇ BİLDİRGESİ

NATO Zirvesi'nin ortak sonuç bildirisinde öne çıkan başlıklar:

1- Ukrayna'nın gelecekte ittifak üyesi olabileceğini belirtildi, ancak Kiev'e bir zaman sunulmadı.

2- Rusya, Avrupa-Atlantik bölgesindeki barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit.

3- Çin’in iddialı, cebri politikaları NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine zorluk oluşturuyor. 

4- Karadeniz’de güvenlik amaçlı çabalara Montrö Sözleşmesi yoluyla verilen desteğin altı çizildi. 

5- Rusya ile Çin arasındaki derinleşen stratejik ortaklık dikkat çekiyor, Çin Rusya’ya desteği kesmeli.

6- İran’ın nükleer silah geliştirmemesi konusundaki kararlılık sürecek. İran’a Rusya’ya desteği önlenmeli.

7- Moldova’ya destek verilecek, Rusya, Transdinyester’deki güçlerini çekmeye çağrıldı.

8- Nükleer kapasitenin modernizasyonu sürecek, nükleer esneklik büyütülecek.

9- NATO’nun açık kapı politikası teyit edilerek her ulusun kendi güvenliğini seçme hakkı var denildi.

10- Bölgesel savunma planları yapıldı, güvenliğini sağlamak için gereken adımlar atılacak.

11- Terörle mücadele kararlılık ve dayanışma içinde sürecek, uluslararası aktörlerle yakınlaşılacak.

ÇİN’DEN NATO’YA UYARI: KARARLI BİR KARŞILIK BULUR

Çin yönetimi Vilnius’taki NATO Zirvesi’nde kendisine yönelik suçlamalara ve ittifakın Pasifik’e doğru genişleme kararına sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Vang Vınbin "NATO’yu Çin’e yönelik asılsız suçlamaları ve kışkırtıcı açıklamaları durdurmaya, Soğuk Savaş zihniyetinin hatalı konseptini ve mutlak güvenlik arayışındaki yaklaşımını terk etmeye çağırıyoruz" dedi.

Rusya ile Çin arasındaki ilişkilerin NATO ülkeleri arasındaki ilişkilerden farklı olduğunu kaydeden Vang "Rusya ve Çin arasındaki ilişkiler, çatışmama ve üçüncü taraflara karşı hedef almama ilkelerine dayanmakta. İki ülke arasındaki ilişkiler, Soğuk Savaş’ın askeri-politik ittifak modelini aşarak büyük güçler arasındaki ilişkilerin bir modeli haline geldi."

Vang Vınbin

ÜSTÜMÜZE GELMEYİN

Çin’in Avrupa Birliği misyonu da NATO’nun "Asya-Pasifik bölgesine doğru doğuya ilerlemesi"ne Pekin’in kesinlikle karşı çıktığı belirtildi. Açıklamada Pekin’in haklarını tehdit edecek herhangi bir adıma karşı kararlı bir yanıt verileceği uyarısında bulunuldu. Pekin’le ilgili değerlendirmelerin Çin tarafından reddedildiği belirtilen açıklamada, "Çin’in meşru haklarını ve çıkarlarını tehlikeye atan herhangi bir eylem kararlı bir yanıt bulacaktır" denildi.

ZELENSKİ’DEN ÜYELİK TEPKİSİ: BU BİR SAÇMALIK - (Dış Haberler)

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Kiev’in henüz üye olması için vaktin gelmediğini söylemesini eleştiren Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, katılımın geciktirilmesinin “saçma” olduğunu ifade etti. Ukrayna lideri, ülkesinin Rusya ile olası müzakerelerinde NATO’nun pazarlık unsuru yapılması ihtimalini eleştiriyor. Twitter hesabı üzerinden açıklama yapan Zelenski, “Belirsizlik zayıflık göstergesidir” mesajını verdi. 

Kaynak ihtiyacı

Gazeteci - Yazar, Murat Yetkin: Rusya’nın Ukrayna savaşı NATO 2030 hedeflerinin revize edilmesini gerekli kıldı. Bunu kökten bir değişim olarak değil ama Çin’in ağırlığını artırmasını da hesaba katarak bazı planların hızlandırılması olarak düşünmek daha doğru.

Rusya’nın Ukrayna savaşı 1990’lardaki liberal tezlerin aksine, jeopolitiğin NATO açısından stratejik değerini yeniden öne çıkardı; Türkiye’nin coğrafi konumu ve siyasi tutumunu da bu çerçevede ele almak doğru olur. Savaşın ilk günlerinde Montrö’nün devreye sokulması Türkiye’yi sahnedeki asli aktörlerden biri yaptı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın NATO ekseni dışına ABD ile en şiddetli çatışmaların yaşandığı kriz dönemlerinde dahi çıktığını düşünmüyorum. Son zamanlarda bu denge Rusya lehine biraz fazla kayınca, önce Covid-19 salgını, sonra Rusya’nın Ukrayna savaşının etkisiyle ekonomik krizin derinleşmesi dış politikada da revizyonist bir çizgiyi gerekli kılmış görünüyor.

Murat Yetkin

İçeride demokrasi, insan hakları ve yargı bağımsızlığı yönünde, dışarıda Kıbrıs konusunda adımlar atılmadıkça Avrupa Birliği ile belki iş ve akademi dünyasına vize kolaylığı gibi kozmetik adımlar dışında bir gelişme olamayacağını yirmi küsur yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın gayet iyi bildiğini düşünüyorum. İsveç konusunda AB çıkışının ciddi bir yankı bulmadığı bunu gösteriyor.

Arka planda ne var, nasıl bir anlaşma sağlandı sorusunun şu an için net bir cevabı yok. Ama parçaları birleştirerek yapabileceğim akılcı tahmin, Erdoğan’ın ekonomik krizi aşmak için dış kaynak bulma ihtiyacının dış politikada yapmak istediklerinin sınırına getirdiğidir. Sadece bir dizi vaat karşılığında Türkiye’nin kırk yılda bir eline geçen veto gücünü böylece İsveç’e hediye etmeyi sanırım Erdoğan da istemezdi, eğer mecbur kalmasa.

Sürpriz değil

Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Doç. Dr. İkbal Dürre: Son günlerde yaşanan gelişmeler Rusya ile Türkiye ilişkilerini olumsuz etkiler ancak esasen bu yaşananlar Rusya için çok beklenmedik gelişme değil. Rusya Türkiye’nin er ya da geç evet diyeceğini biliyordu. Sadece Erdoğan’ın bu çıkışı hızlı ve biraz zamansız oldu.

Öte yandan Rusya’nın içinde bulunduğu savaş koşullarından ötürü Türkiye’ye sert bir cevap üretmesi mümkün değil. Daha çok alttan alma durumu devam edeceğe benziyor ve verilirse Suriye eksenli cevaplar verilebileceği gözüküyor.

Erdoğan’ın batı sinyallerinin etkisi ise Rusya açısından çok farklı bir zemin yaratmayabilir. Türkiye’nin batı yanlısı politika izleyecek olması devlet kodları ile ilgilidir. Dolayısıyla Rusya bunu yeni öğrenmiyor. Türkiye tarihi olarak batı ile ilişkileri zaten hep ön plana kurmuş ancak Rusya’dan da vazgeçmemiştir.

İkbal Dürre

Bu aşamada Erdoğan çok daha radikal bir çıkış yapmaz, Rusya karşıtı hamlelere girmezse bu süreç esnek bir şekilde geçecektir zaten Ukrayna durumundan dolayı Rusya’nın başka alternatifi yok.

Genel anlamda ise G7 ülkelerinin Ukrayna’ya verdiği güvenlik garantisi askeri yardımların boyutunun artacağını gösteriyor. Misket bombaları, hassas güdümlü balistik roketler, uzun menzilli füzeler gibi çok güçlü silah kapasitelerinin karşısında Rusya’nın rahatsızlık duymaması mümkün değil. Ancak bir yandan da batı tarafı başarısızlığı kabul etmiş oluyor ve Rusya psikolojik üstünlüğünü göstermiş oluyor. Ancak yine de bu gelişmeler kanlı bir savaş süreci yaratabilir

Savaşın çıkış sebebi zaten Ukrayna’nın NATO’ya girme olasılığı idi. Şimdiki durumda ise Baltık Deniz’i Finlandiya ve İsveç’in ardından bir NATO gölüne dönüştü. Bu Rusya için neredeyse savaş durumu kadar kötü bir durum.

Batı ile büyük bağ

Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Doç. Dr. Yonca Özdemir: Türkiye’nin Batı ile en büyük bağı NATO’ydu. Son dönemlerde Batı ile gerilim ve anlaşmazlıklar yaşansa da bağlantı NATO üzerinden kuruluyordu.

Türkiye’nin Batı’yla en büyük bağı herhalde NATO’ydu. Bunun haricinde diğer konularda ciddi sıkıntıları vardı. Son dönemlerde Batı ile gerilim ve anlaşmazlıklar yaşansa da bağlantı NATO üzerinden kuruluyordu. Şimdi yeniden ittifak üzerinden Batı ile bir bağlantı kurulmuş oldu.

Yonca Özdemir

Bu süreç NATO ülkelerinin insan hakları sebebiyle Türkiye’ye koyduğu silah ambargolarının kalktığı anlamına geliyor olabilir. Türkiye için en önemli sebeplerden biri de bu. Çünkü İsveç ve Finlandiya’dan çok fazla bir şey kazanma gibi bir durum yok. Fakat ABD’deki ‘F16’ sorununa gelindiğinde bu gelişmeler sorunların çözümünü hızlandırabilir. Ancak AB’yle ilişkiler düzelecek mi? Hiç düşünmüyorum. Zaten Avrupa Komisyonu da hemen bir açıklama yaptı NATO’yla ABD’nin ilişkilendirilmesin diye. Her bir NATO üyesinin demokratik olması gerekiyor diye bir koşul var. Demokratik değerler NATO için önemli değil ama AB için en önemli faktörler. Türkiye bu kriterleri yakın bir zamanda sağlayamayacağı için AB’yle ilişkilerinin düzelmesi çok zor.

NATO soğuk savaş sonrasında biraz önemini yitirmeye başlamış bir uluslararası organizasyondu. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla NATO tekrardan önem kazandı. Soğuk savaş sonrasında bir genişleme sürecine girmişti ama ortadaki “tehdit” olan Sovyetler Birliği artık yoktu. Şimdi NATO’nun karşısında tekrardan bir tehdit var.