Biliyorsunuz 30 Mart 2014 yerel seçimlerindeki oy sayımı sırasında elektrik kesintileri yaşanmış ve bu sırada çeşitli sandıklardaki AKP oyları bir anda artmıştı. Örneğin elektrikler kesilmeden önce oyları geride olan Melih Gökçek, ne hikmetse elektrikler geri geldiğinde Mansur Yavaş’ın önüne geçmiş ve seçimleri kazanmıştı(!).

Dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, bu kesintileri şöyle açıklamıştı: “Espri yapmıyorum trafoya kedi girdi. Bu ilk kez yaşanmadı. Bunu seçime bağlamak yanlış.”

•••

Son günlerde Erdoğan’ın başı da prompterlarla belada. Durmadan bozuluyor ve Şer İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı’nı zor durumda bırakıyor.

Mesela Diyarbakır’da, tam da Kürt sorununa 16 yıldır bulamadıkları (!) çözümleri anlatacaktı ki bir anda prompter bozuldu ve dut yemiş bülbüle dönüverdi.

Daha sonra bülbül ötmeye başlayınca, hemen çeşitli yalanlar üretildi tabii: “Prompter bozulmadı, Hocaefendi’ye yer vermemişler ona yer gösteriyordum” dedi ama iş işten geçmişti bir kere.

Gerçi “Hocaefendi”lere ilgisi ve sevgisi biliniyor hepimiz tarafından, ama bu sefer başka türlü işler var Recep Bey’de!..
•••

İki ihtimal var: Ya Erdoğan’ı zor durumda bırakmak için promptera kedi giriyor, ya da Erdoğan’ın sinirsel ve zihinsel yeterliliklerinde, cumhurbaşkanlığı görevini ifa etmeye müsaade etmeyecek sıkıntılar baş göstermiş durumda.

Eğer ilk seçenek doğruysa, promptera giren kedi kesin Şero’dur!..

Biliyorsunuz Şero, CHP Genel Merkezi’nin kedisi. Genel Merkez’in inşaatı bitmek üzereyken doğan kedi 14 yıldır burada yaşıyor.

•••

Ancak bildiğim kadarıyla Şero birkaç ay önce karaciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördü. Bugünlerde aktif siyasetten uzak durmayı tercih edeceğini sanıyorum!..

Bu durumda ikinci seçenek kalıyor önümüzde sadece: Demans!..

•••

Demans, zihinsel becerilerin zayıflaması nedeniyle ortaya çıkıyor, bir hakaret olarak algılanmasın!..

Biliyorsunuz aynı zamanda doktor da olan ünlü yönetmen Mustafa Altıoklar bir TV programında dönemin başbakanı Recep Bey için “Narsistik Kişilik Bozukluğu” teşhisi koymuştu.

“Kendisine 46 raporu vermek lazım” dediği için hakkında dava açılan Altıoklar, mahkemedeki savunmasında “Sabık Başbakan’ın uzaktan gördüğüm kadarıyla omurga sorunundan bahsetmem hakaret sayılmazken, bir psikiyatrik kanaat teşhisimin hakaretten sayılması esas itibariyle ikirciklidir” ifadelerini kullanmıştı.

•••

Altıoklar, bir hekim olarak Erdoğan’ın duygu durumundan kendisi, çevresi ve ülkemiz adına endişe duyduğunu belirtmişti.

Ayrıca, “Müştekinin doktor yorumu yapmamı hakaret sayarak şikâyet etmesi, narsistik kişilik bozukluğu teşhisini doğrulamaktadır. Çünkü narsistik kişilik bozukluğunun en temel teşhis kriterlerinden birisi de eleştiriye tahammülsüzlüktür” ifadeleriyle kendisini savunmuştu.

•••

Ben bir hekim olmadığım için bu konuda bir yorum yapmam doğru olmaz. Ancak ben de son dönemlerde Recep Bey’in psikolojisiyle ilgili kaygılar taşıyorum. Bunun nedenlerini şöyle sıralayabilirim:

•••

Geçen hafta Mersin’de yaptığı mitingde, Mersin-Silifke tren hattını, hızlı tren hattına bağlayacağını söylemişti.

Ancak Mersin-Silifke arasında herhangi bir tren hattı olmadığı gibi, Mersin halkı olarak bununla ilgili herhangi bir çalışmadan da haberimiz yok!..

•••

Hadi Mersin’den haberi yok diyelim, peki kendi kızının hangi yıl doğduğu bilmemesini nasıl açıklayacağız?

Recep bey 80 öncesinden bahsettiği bir konuşmasında, “büyük kızım Esra, bir gece kapıya not yazmış, ‘babacığım bir geceni de bize ayır’ diye” demişti. Bakıyorsunuz, 1980 öncesinde not yazdığını iddia ettiği kızı, 14 Ekim 1983 tarihinde
doğmuş.

Doğmadan üç yıl önce kapıya not yazmış olamayacağına göre!...

•••

Bir örnek daha:

Recep Bey diyor ki, tek parti döneminde ilkokuldaymış ve 75 kişilik sınıflarda okumuş.

Kendisi 1954 doğumlu. Tek parti dönemi ise 1950 yılında sona erdi.

İlkokul arkadaşı bile yalanladı 75 kişilik sınıflarda okuduklarını. Sınıflarımızda en fazla 35-40 kişi vardı dedi.

Neyse ki ilkokuldan bir arkadaşı çıktı piyasaya!.. Üniversite arkadaşlarını hâlâ kimse görmedi!..

•••

AKP’den önceki Türkiye’yi anlatırken ise şöyle konuştu: “Biz gelmeden önce MR mı vardı, tomografi mi vardı?
Geldiğimizde birkaç tane kırık dökük ambulans vardı. Eskiden köpeklerin çektiği ambulans ile hastalar götürülürdü.”

Bu sözler neyi işarete ediyor? Doktorlara bırakıyorum!..

•••

Hele birkaç gün önce ortaya attığı bir iddia var ki, nasıl açıklamak gerek bilemiyorum.

Recep Bey, rahmetli Erdal İnönü’ye FETÖ’cülük ithamında bulunarak diyor ki, “İnönü bunların yakın arkadaşıydı. Erdal İnönü’nün bunların okullarını ziyaret ettiğini iyi bilirim. Onların davetlerine katıldıklarını iyi bilirim. Gelsinler konuşalım.”

İnönü, laik ve demokratik cumhuriyet değerlerine son derece bağlı bir siyasetçi olarak, hayatının hiçbir döneminde ne FETÖ’yle, ne de diğer cemaatlerle herhangi bir şekilde ilişki kurmuştır. Gerek İnönü, gerekse de SHP, FETÖ’yle arkadaşlık etmek ve okullarını ziyaret etmek şöyle dursun, bu yapıyla mücadele edilmesi gerektiğini yıllar önce vurgulamış ve bu yapıların ortaya koyduğu tehdide dikkat çekmiştir.

•••


Özellikle İnönü ile ilgili açıklamalarına bakıldığında, Erdoğan’ın ya şirazesi kaymış ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabilecek cezai ve hukuki ehliyeti ortadan kalkmış, ya da o koltuğu kaybetmemek uğruna şeref ve ahlaktan vazgeçmeyi göze alabilecek duruma gelmiştir.

•••

Her şey bir yana, açıkçası ben Erdoğan’ın sorununun ahlaki boyutları olduğunu da düşünüyorum!..

Bu kadar çok ve sık şekilde gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler söylemek, ahlaki açıdan olumsuz değerlendirilecek bir kabiliyet meselesi olmalı.

Şimdi kraldan çok kralcı olan yandaşları bu yazıyı CB’ye hakaret olarak gösterip kendi savcı ve hakimlerine talimat verebilir!.. Oysa gerçekleri silmek mümkün değil!..

Bugün her şeyi yargıyı götürenler; bir gün siz de yargılanacaksınız, bunun farkına varın.

24 Haziran’dan sonrasını da düşünmelerini sağlık veririm…

Korkunun ecele faydası yok!..