Seçim sonrası dağılan sağ muhalefet milliyetçi, muhafazakâr politikalara yaslanırken CHP yalnızlaştırılıyor. Sağ partiler ise rejimin gölgesinde muhalefette iktidar olma peşinde. Yeni dönem siyasetini halkın talepleri belirleyecek.

Rejimin muhalefeti ‘kim olacak’ yarışı
14 Mayıs öncesi kurulan 6'lı Masa seçim sonrası dağıldı. (Fotoğraf: AA)

Politika Servisi

Mayıs seçimlerinin ardından muhalefet cephesi çıkmaza girdi. İttifaklar hızla dağılırken muhalefet partileri tüm yığınağını sağa yaptı. İYİ Parti, Zafer Partisi, Saadet, Gelecek ve DEVA Partisi milliyetçi ve muhafazakarlık yarışında ipi göğüslemeye çalışıyor. Seçim sonrası ortaya çıkan yeni rejimin resmi muhalefeti olmayı hedefleyen partiler, CHP’yi de denklemin dışına itmeye çalışıyor. “Değişim” sloganıyla yeni bir döneme giren CHP ise asker ölümlerinin ardından ortak bildiriye imza atmayarak oyunun dışında kalmak istediğinin sinyalini vermişti. Ancak İsveç’in NATO’ya üyeliği meselesinde alınan ortak tutum ve yerel seçimlerde aday belirleme üzerine yürüyen tartışmalar “değişim” söyleminin inandırıcılığına ilişkin ciddi şüpheler bırakıyor. Ekonomik kriz, geçim sıkıntısı, gelir adaletsizliği, laikliğin tasfiyesi, Anayasa’nın çiğnenmesi, emeklilerin talepleri ülkenin en yakıcı sorunu olmaya devam ediyor. CHP’nin çıkış yolu, toplumsal taleplerin taşıyıcısı olmaktan geçiyor.

TOPLUMSAL TALEPLER BELİRLEYİCİ OLACAK

Siyaset bilimciler konuya ilişkin BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Akademisyen Ahmet Murat Aytaç, “Öncelikle ittifak sistemlerinin iktidarda değilseniz ilk başarısızlıkta yıkılmaya mahkum olduğunu, birbirini suçlamaya başlayıp hızlı bir şekilde yıkıldığını mayıs seçimleri ile beraber hepimiz görmüş olduk. Yerel seçimlere giden süreçte ise muhalefet cephesi bu kendi cephesinden bir konumlanış sergiliyor” dedi.

“Erdoğan’ın güvenlikçi söylemleri ile ittifak arasına ektiği nifak tohumları, ayrıştırma konusunda etkili olduğunu düşünürsek bugün İYİ Parti gibi Zafer Partisi gibi sağ partilerin git gide sağa yaslandığını muhalefet özelliklerini bu anlamda yitirdiklerini söylemek mümkün” ifadelerini kullanan Aytaç, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Yani sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden ortaklaşan ancak güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi çıkışlarla doğru bir yol izleyen ittifak bugün hatları daha keskin bir yere doğru evriliyor. Bu CHP’yi de daha sola, sol söylemlere yaklaştıran etkenlerden birisi oluyor. Dolayısıyla tek adam rejimine karşı en geniş cephe ile iktidarı devirme planının etkili olmadığı koşulda bugün herkes kendi ikbali için yer kapma derdine düşüyor. Hem yerel seçimler süreci hem de sonrası muhalefet cephesi için böyle ilerleyecektir.”

“Toplumun sorunları ve talepleri etrafında yapılacak siyaset daha ön planda gözükecek şüphesiz ancak. Önemli bir nokta bugün toplumun taleplerinin, isyanın da doğru bir yere yönlendirilmesi” diye konuşan Aytaç değerlendirmesini şöyle tamamladı: “Zafer partisinin son dönemki çıkışı da sonuç olarak toplumdaki göçmen düşmanlığından beslenen ve oradan kitleselleşmeye çalışan bir yapı da. Sağ partilerin daha sağdan nemalanmasını da bu etkenler sağlıyor böylece. İYİ Parti ve hatta Muharrem İnce bile bunun başka bir örneği. Doğrudan teşhir ile muhalefete saldırarak da kendilerine bir yön belirleme gayretindeler çünkü. Daha sola yaklaşmaktan başka çaresi olmayan CHP’de toplumsal talepleri yönlendirebildiği ve siyaset yapma biçimini buradan geliştirebilmesi gerekir. Yani toplumsal taleplerin mevzilenmeyi belirleyeceği bir dönem olarak özetleyebiliriz.”

Ahmet Murat Aytaç
Siyaset Bilimci

TABANI ALTERNATİF SAĞA YÖNLENDİRİR

Siyaset Bilimci Onur Alp Yılmaz ise siyaset de demokrasinin de artık birer değil, birkaç sorudan ibaret olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Yerli ve milli misin, değil misin? LGBTİ’ci misin, değil misin? PKK’lı mısın, değil misin? Siyasetin ahlakçı ve güvenlikçi bir perspektiften iktidar tarafından kolonize edildiği bir düzenden çıkışın yolu elbette buna teslim olmayacak alternatif yöntemler bulmaktır.”

“İYİP’in ‘hür ve müstakil’ olma iddiasıyla ortaya koyduğu yaklaşımda ise böyle bir içerik bulmak henüz pek de mümkün değil. İYİP, iktidarın bir yandan kendi seçmenini sabitlerken, diğer yandan da Türkiye’deki muhalif seçmeni alternatif sağ olarak isimlendirilen hareketlere yönlendirebilme kapasitesini doğuran HDP karşıtlığına yaslanıyor” diyen Yılmaz, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Oysa bizzat Akşener’in kendisi, Öcalan ve Demirtaş, PKK ve HDP arasında bir ayrıma gitmiş ve ikincisinin meşru bir aktör olduğunu vurgulamış ve ezber bozmuştu.  Ancak bugün gelinen noktada İYİP, Zafer Partisi’ndeki (ZP) yükselişin de etkisiyle, bu konuda iktidarın söylemiyle benzeşiyor ve CHP’yle ayrılığın sebebini de HDP üzerinden açıklamanın konforuna sığınıyor. Fakat bu durum, İYİP’in açılma iddiasında olduğu merkez sağın ihtiyaç duyduğu rasyonel seçmenlerin değil, ZP’nin ihtiyaç duyduğu alternatif sağ seçmenlerin sayısını artırır. Yani İYİP’in iktidara açtığı bu sahip olunan gücü kullanmama alanı, seçmenlere normalde yapmayacağı bir şeyi yaptırıp onları alternatif sağa yönlendirebilir. Böylesi bir durumda İYİP, hem milliyetçi seçmenini ZP’ye kaptırmak gibi bir riskle karşılaşırken hem de büyükşehirlerdeki seküler kaygıları yüksek seçmenlerini iktidarın işine yarayan adımlar attığı düşüncesiyle CHP’ye ve Memleket Partisi’ne kaptırabilir.”

Onur Alp Yılmaz
Siyaset Bilimci