Üç kişi yolunu kesip defolup gitmesini söylemişti. Bunun ‘ilk uyarı’ olduğunu belirtip tehdit etmeyi de ihmal etmeden… Dersimli Deniz Naki, Gençlerbirliği Kulübü ile sözleşmesi karşılıklı olarak feshedildikten sonra, kendi başına sokağa çıkamaz hale geldiği Ankara’dan ayrıldı. Saldırıya sebep Kürt-Alevi kimliği; Kobane ve Şengal’deki IŞİD terörüne karşı gösterdiği tepki olduğunu düşünüyordu. Yıllar içinde yerine yenilerinin eklendiği saldırılar Deniz’i haklı çıkartacaktı. Deniz Naki 2014 yılında, henüz 25 yaşındayken yaşadığı bu sözlü ve fiziki saldırı sonrası yaptığı açıklamada “insan insandır”, demişti. “Birbirimizi anlamak için aynı dili konuşmamıza gerek yok; çünkü hüzün, gözyaşı ve kaderin ne bir dili ne de rengi var.” Ancak adli makamlara başvurup şikayetçi olmadı. “İnsanlar katlediliyorken susmak ihanettir. Eğer bu nedenler kriterlerinize uymuyorsa diyecek söz bulamıyorum” diyerek Almanya’ya, ailesinin yanına döneceğini açıkladı. O günlerde, yaşadığı haksızlığın hesabının sorulmayacağından emin bir şekilde ülkesini terk etmek üzere olan bu genç sporcu beni çok etkilemiş ve bunun Türkiye gibi, tarih boyunca farklılığı aslında en büyük zenginliği olmuş bir ülke için çok acı, çok utanç verici bir veda olduğunu düşünmüştüm.

•••

Deniz gitmedi. Kariyerine Amedspor’da devam etme kararı aldı. Ne fikrinden ne ülkesinden vazgeçti ama saha içi ve dışında saldırılar sürdü. Cizre ve Sur’da yaşananlarla ilgili söz açmanın teröristlik sayıldığı, “çocuklar ölmesin” diyen Ayşe Öğretmen hakkında soruşturmanın başlatıldığı dönemde Deniz Naki, “herkese barış demekten başka çaremiz olmadığını hatırlatmak istiyorum” demiş ve 12 maç müsabakalardan men ve para cezası almıştı. Futbol Federasyonu’na göre bu sözler ‘ideolojik propaganda’ ve ‘sportmenliğe aykırı’ idi. Deniz Naki, bunun insan hakları evrensel beyannamesine göre olanını tercih ederek, bedeli ne olurda olsun, her zaman barış için mücadele edeceğini söyledi. Barış çağrısı yaptığı sosyal medya paylaşımları nedeniyle ‘terör propagandası’ suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ve süreç Deniz Naki’nin Almanya’da otomobiliyle seyir halindeyken silahlı saldırıya uğramasına kadar dayandı. Arabasına iki kurşun isabet eden Deniz neyse ki yara almadan kurtuldu. Ama bu kez Türkiye’ye dönmemekte kararlı. Son olarak Afrin savaşına karşı çıktığı için Futbol Disiplin kurulu tarafından ‘ayrımcılık ve ideolojik propaganda’ nedeniyle Türkiye’de ömür boyu futboldan men edildi.

•••

Bütün bunlar barış çağrısı yapmanın insani ve hukuki hakkı olduğunu söyleyen Deniz Naki’nin elbette fikrini değiştirmedi. Bu tür cezalar da “çocuklar ölmesin maça gelsin” pankartı açan Amedspor’u, futbolun sadece futbol olmayışına dair anlatılabilecek en güzel örneklerinden birini sergilediği için pişman hissettirmeyecek. Hasılı amaç da fikri bir tartışma yaratmak değil, baş edilmeyen düşünceyi boğmak. Herkes yönetenlerden barış ortamında, sağlıklı bir çevrede ve huzur içinde bir yaşamı talep etme hakkına sahiptir. Yönetenlerin halka karşı, neden savaşmaktan başka bir yol kalmadığı ve bunun neden milli bir dava olduğu konusunda şeffaf ve açıklayıcı olmak gibi görevleri vardır. Bu olmadığı gibi akademisyeni, gazetecisi, aydını, emekçisi, sporcusu, sanatçısı savaşın halklar üzerinde büyük bir yıkıma yol açtığına ve düşmanlığı beslediğine dair yaptıkları en ufak açıklamada, bizzat yönetenlerin ve yandaşlarının hedef göstermesiyle saldırıya, linçe uğruyor. Kimlik, cinsiyet, siyaset gibi her alanda keskin bir kutuplaşmanın yaşandığı Türkiye’de insanların her şeyden önce ve her titrin üzerinde insan oldukları ve bundan doğan vicdani-ahlaki sorumlulukları olduğu unutturulmaya çalışılıyor.

•••

Yaşamı, yaşatmayı savunan hekimi, ifade özgürlüğünü güvence altına alan hakimi, halkın haber alma özgürlüğüne sahip çıkan gazeteciyi, neoliberal politikalara bedenini ateşe vererek isyan eden emekçiyi, barışa sahip çıkan akademisyeni, savaşa karşı durmanın insani bir gereklilik olduğuna inanan sanatçıyı, sporcuyu, sağlıklı ve huzurlu bir çevrede yaşam talep eden herkesi terörist-terörist sevici ilan etmek; fikren ve fiilen işlevsiz kalmış baskıcı yönetimlerin çözüm isteyen yurttaşlarını sindirme ve cezalandırma yöntemidir. Tarih, bunun başarısız ve yıkıcı örnekleriyle dolu. Barış talebi, teröre destek değil aksine huzur ve güvenliğin kalıcı olarak temin edilmesi için siyasetin güçlendirilmesinin gerekliliğini işaret eder. Savaşın ise, halka değil, iktidarların kısa vadeli çıkarlarına hizmet etmenin yanında etkisi çok uzun yıllara yayılan yıkım ve düşmanlıktan başka bir getirisi yok. Maalesef vardığımız yer, vaktiyle derin diye yutturulmaya çalışılan sığ stratejinin acı bir sonucu.

Ne olursa olsun barış talebinden vazgeçmeyenlerin ise çok iyi bildiği bir şey var. Siyasi başarısızlıklar, ölü bedenlerin altına gizlenemezler.