Her savaşın komutanları, ara elemanları, mühim şahsiyetleri, kahramanları, korkakları, en nihayetinde de yenilenleri ve yenenleri vardır.

Tarihin eski çağlarından beri bu durum değişmez.

Ancak son yıllarda savaş alanlarında hiç bulunmamalarına karşın savaşların en önemli kişileri oluşmaya başladı. Bunlar tuzları kuru olanlar arasından çıkıyor. Hava durumu haritaları önündeymişçesine gayet rahat bir şekilde cepheler açıyorlar, saldırı planlarını ihtimaller üzerinden hesaplayarak, hata paylarını maksimum sınırında tutarak sonuç hesapları yapıyorlar.

Hiçbir söyledikleri çıkmamış olsa da ihtimaller ile tahminler arasında düzenli olarak gidip geliyorlar.

Geçen akşam yine bir televizyon stüdyosunda toplanmış konuşuyorlardı. İlk sözü Köfte Ekmek Üniversitesi Rektörü aldı, sonra da kimseye vermek istemedi. Hem tahminler ve tahliller yapmak istiyordu, hem de üniversitesini tanıtmak istiyordu. Rektör Bey, “Çok önemli bir şey söylemek istiyorum” dedikten sonra söyleyeceğini söyledi:

-Bizim okulun büyük konferans salonunda yeni koyduğumuz büyük bir harita yer alıyor. Bu haritaya göre Türkiye’nin güneyinde Suriye bulunuyor!..

Gergin sunucu dudaklarını dişleriyle bir iki ısırdıktan sonra katkı yapmak gereğini hissetti:

-Hocam siz bu gerçeği ne zaman tespit ettiniz?

-Çok güzel bir soru. Bu soruyu sorduğunuz için öncelikle sizi tebrik ediyorum. Sonra esas meseleye geliyorum.

-Lütfen çabuk gelir misiniz?

-Ama siz böyle müdahale ederseniz ben ilerleme imkanı bulamam ki…

O sırada çürük raporu alarak hiç askerlik yapmamış olan stratejik operasyonlar alanını uzmanı araştırma şirketi sahibi analist, söz almadan konuya girdi:

-Hocamın söyleyemedikleri aslında çok önemli…

-Niye söyleyemiyor ki, söylesin.

-Sizin bu söyleminiz doğrusunu isterseniz, hiç de söylem gibi bir söylem değil.

O dakikaya kadar hiç konuşmamış olan şişman analizci, derin bir nefes aldı. Gergin sunucuya kaş göz işareti yaptı. Sunucu, bu hareket üzerine daha da gerildi. Sinirinden kaşı gözü ayrı oynamaya başladı. Şişman analizciye söz vermek istemiyordu. Zaten programın bu saatine kadar da vermemişti. Şişman analizci, “Çok özür dilerim” dedi:

-Ben bir şey söyleyebilir miyim?

Gergin sunucu ısırır gibi bir tebessümle “Lütfen” dedi:

-Ama kısa olsun!

-Yani Aydın havası olsun diyorsunuz öyle mi?

-Hayır, sadece kısa olsun dedim.

-Neden?

-Çünkü reklama gidiyoruz.

-Ülke savaşa gidiyor, siz reklama! Buyurun gidin. Anca giderseniz!

-Lütfen gerginlik yaratmayın. Şurada sakin sakin savaşı tartışacağız.

-Gerginliği siz yaratıyorsunuz.

-Bu size özgü bir şey değil, ben her programda böyleyim.

Reklamlardan sonra program yeniden başladığında sıska danışman yeni aldığı bir bilgi üzerine söz istedi. Herkes sustu. Onun konuşmanı istiyorlardı. Sıska danışman herkesi kendisine baktırdıktan sonra yavaş sesle konuşma başladı:

-Bu iş bildiğiniz gibi değil!..

-Kim biliyor peki?

-Kimse..!

-Eee o zaman ne konuşuyorsun?

-Konuşturmuyorsunuz ki.

Gergin sunucu Köfte Ekmek Üniversitesi Rektörü’ne dönerek “Hocam” dedi:

-Sizden son sözlerimizi alalım lütfen.

-Her şeyden önce üniversitemize böylesi değerli bir programda yer verdiğiniz için teşekkür ederim.

Gergin programcının gerginliği bitmişti. Programın sonuna gelinmişti. Konuşmacıların yarısı henüz konuşmamıştı. Ancak programa ayrılan süre sona ermişti. Yayın sırasında yukarıdan gelen uyarı üzerine programın süresi yarıya indirilmiş, ancak programcı görevinin başında kalmıştı. Bu mutlulukla kapanış anonsunu yaptı:

-Sevgili izleyiciler, Savaşın Şeyleri adlı programımız burada sona eriyor. Haftaya yeni bir bölümde eski konuklarımızla karşınızda olacağız.