Toplu İş İlişkileri Kanunu (TİİK) tasarısı nihayet meclis gündeminde. Haber büyük bir müjde olarak sunuldu. Hürriyet “başbakan sözünü tuttu, işçiye zam yasası yarın mecliste” başlığıyla verdi haberi (hürriyet.com.tr, 2.10.2012). Sanki 9 aydır toplu sözleşme görüşmelerinin aksamasının baş sorumlusu hükümet değilmiş gibi. İşçiye eşeğini kaybettirip bulduruyorlar ve sonra da buna sevinmesini istiyorlar.  Geçen haftaki yazımda (Toplu sözleşme krizine barajlı çözüm) toplu sözleşme krizinin nedenlerini ele almıştım.

Meclis gündemine gelen TİİK tasarısı sendikal haklarda bir demokratikleşme adımı ve uluslararası standartlara uygun bir metin olarak sunuluyor. Alakası yok! TİİK tasarısı uluslararası sendikal normlara (ILO sözleşmelerine ve denetim organı kararlarına) ciddi aykırılıklar taşıyor. Sendika kurma hakkına yönelik sınırlamalar, işkolu, işyeri-işletme barajları, yetki sistemi ve grev yasakları açısından TİİK tasarısı son derece yetersizdir ve 12 Eylül ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların temel felsefesini korumaktadır.

TİİK tasarısı ile işkolu barajının ilk dört yıl için yüzde 1’e indirilmesi bir ilerleme olarak sunulmaktadır. Ancak pratikte bu durum tam tersi bir sonuç yaratacaktır.  Bakanlığın resmen açıklamadığı ama kendisine yakın sendikalara sızdırdığı gerçek işçi ve sendikalı işçi sayıları esas alındığında kurulu 103 sendikadan yaklaşık 60’ı yüzde 1 barajına takılmakta ve işlevsiz kalmaktadır.

Ancak daha da vahimi halen toplusözleşme yapmakta olan 15’e yakın sendika baraj altında kalmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) resmen açıklanmayan verilerine göre 10.3 milyon sigortalı işçi, 916 bin sendikalı işçi söz konusudur. Ancak genelde yüzde 8-9 olarak gözüken sendikalı işçi oranı işkolu sendika bazında ciddi farklılıklar gösterdiği ve işkollarının sayısı azaltıldığı için pratikte yüzde 1 baraj  60 sendikanın işlevsiz kalmasına ve 15 yetkili sendikanın tasfiyesine yol açabilir.

Örneğin dokuma, hazır giyim ve deri işkolunda işçi sayısı 850 bine yaklaşmaktadır. Bu işkolunda yüzde 1, 8500 işçi anlamına gelmektedir ve halen yetkili olan bir sendika bu nedenle barajın altında kalmaktadır. Aynı risk ağaç ve kağıt işkolu için de geçerlidir. Basın, yayın ve gazetecilik işkolunda da benzer bir risk söz konusudur.

Ticaret, büro ve eğitim işkolunda ise daha büyük bir risk söz konusudur.  2.6 milyon işçinin çalıştığı bu işkolunda yüzde 1 baraj 26500 üye anlamına gelmektedir. Bu durumda Türk-İş ve DİSK üyesi iki sendika baraj altında kalmaktadır. Metal işkolunun gemi inşa işkolu ile birleştirilmesi nedeniyle gemi inşa işkolunda kurulu sendikalar baraj altında kalmaktadır.

Sendikal kıyımın söz konusu olduğu bir diğer işkolu ise  ulaştırma işkolu olmaktadır. İşkollarının birleştirilmesi nedeniyle işçi sayısı 700 bine yaklaşan bu işkolunda halen toplu sözleşme yetkisi olan Türk-İş ve DİSK üyesi 4 sendika baraj altında kalma riski ile yüz yüzedir.

Özetle TİİK tasarısında yer alan ve Türk-İş ve Hak-İş’in de onay verdiği yüzde 1 işkolu barajı, aralarında Türk-İş üyesi sendikaların da bulunduğu 15’e yakın sendikanın tasfiyesine yol açabilecek niteliktedir.

Sendikal özgürlükleri genişlettiği iddia edilen yasa tasarısı (eğer genel kurul aşamasında değişiklik olmaz ise) sendikal tasfiye işlevi görecektir. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak bu olsa gerek.