Geri kalmış ülkenin her şeyi geri. Yani demokrasisi, Meclis’i, siyasetçisi, devlet yapısı, yargısı, eğitim kurumları, bürokratı...

Geri kalmış ülkenin her şeyi geri. Yani demokrasisi, Meclis’i, siyasetçisi, devlet yapısı, yargısı, eğitim kurumları, bürokratı, sivil toplum örgütleri, basını, basın mensupları vs her şeyi geri. Geri kalmışlığın en önemli nedeni ise “siyasi yönetimleri” denetleyen, başarıları destekleyen ve yanlışları cezalandıran “bilincin” oluşmaması!.. Dolayısıyla “bilinçli yurttaşın” olmaması!..

****

Demokrasinin “halk yardakçılığı” olarak görüldüğü yerde  “demokrasi kültürü gelişemez!” İnsanlara dalkavukça yaklaşanların beklentileri düşüktür... Büyük düşünmeyen siyaset, basit bir taleple toplumun karşısındadır!
Karşılıklı çıkar!

Karşılıklı “Bana ne vereceksin!..” üzerine kurulu yağma!.. Bekleyen birine bir şey verme gücünü yakalayanlar, verdiklerinden kat ve kat fazlasını kendileri alırlar...
Şaban Dişli olayını böyle yorumlamıştık...

****

CHP’de Mehmet Sevigen olayı patlayınca bir kez daha anlaşıldı ki; “küçük düşünenler,” çıkarları adına sadece devleti değil, ele geçirdikleri her mevkii pervasızca kullanabiliyor!

Tapu memuru, görevi olan belgeyi düzenlerken, hastane görevlisi tahlil sonuçlarını getirirken, mahkeme katibi kararı çabuk yazarken “bahşiş bekliyorsa”, parti genel başkan yardımcısı parafı  ya da genel başkan imzayı atarken aynı beklentiler içinde olması, kimseyi şaşırtmamalı.

Öncelikle siyasilerin ticaretle iştigal etmesi ülkemizde toplum tarafından “hoş” karşılanmıyor. Buna rağmen “iş yapan ve de iş takip eden” siyasetçiler var. Bu kişiler sonunda  hep yaptıkları ya da haklarında çıkan söylentilerle “kötü örnek” oldu! Bu nedenle siyasetçi, toplum gözünde “ahlaksız ve güvenilmez” olarak değerlendiriliyor

*****

Şaban Dişli olayı ne ise CHP’deki Mehmet Sevigen olayı aynıdır. Sevigen, imar tadilatları sonrası bir arazinin “getirim adına” el değiştirmesi çabasında bulunmuş, bu hizmeti karşılığında da,  oluşacak “kârdan pay” almayı sözleşmeye bağlamıştır. Bu iş başlı başına “bir ahlaki çöküş” göstergesidir!..

Baykal, “evini satamadığı için gerekli parayı koyamamıştır” diyerek Sevigen’i korumaya çalışmaktadır.

Önce, “ortada bir anlaşma var.” Sevigen bu arsaya “değer kazandıran” bir eylemin içinde. Alıcı ile satıcıyı buluşturmuş. Sonra arsa rantını artıracak çabayı göstermiş. Bu çalışmaları “hayrına yapmadığını gösteren bir sözleşme de” ortada!.. Sevigen, bu binanın değerlenmesi için imalatının herhangi bir yerinde değildir. Yani binanın sıvasını ya da boyasının yüklenicisi değildir!..

Peki hangi eylemi karşılığında sadece “kâr payı” alacaktır?

*****

Hadi evi satmış ve parayı koymuş olsaydı! Baykal ne diyecekti?

Arada ne fark var?

****

Sevigen açıkça, siyasi nüfuzunu kullanarak “arazinin değer kazanması” için “aracılık etmiş” ve karşılığında çıkar sağlama teşebbüsünde(!) bulunmuş ama yakalanmıştır.

****

Sevigen ile ilgili söylentiler ilk değil.

Yine İstanbul’da bir ilçe belediye başkan adayı, “aday olarak atanması karşılığında Sevigen’in talepleri olduğunu” açıklamıştı.

“Belediye ve il genel meclis üyelikleri adaylarının sıralanması” konusunda ortaya atılan iddialar CHP İstanbul örgütünü karıştırdı. Öyle ki; İl Başkanı istifa etti. Sonra istifasını geri aldı… Daha önceleri de Sevigen’in bazı CHP’li belediye başkanlarından “iş aldığına” dair haberler basında yer almıştı.

İstanbul Milletvekili Ali Topuz’un Sevigen ile ilgili yaptığı basın toplantısı çok manidar!

Ali Topuz satır aralarında, İstanbul’daki “Sevigen etrafında dönen olayları” çok iyi bildiğini vurgulamaya çalışıyor.
Topuz, mutlaka daha açık konuşmalı!..

*****

2002 seçimlerinden bu yana CHP hakkında, seçimlerde aday sıralamalarıyla ilgili, ciddi iddialar ortaya atılmaktaydı.
Deniz Baykal için bile söylendi.

Bu iddialar kanıtlanmadı!..

Söylenenleri bugüne kadar hiç dikkate almadım. Ama Sevigen olayı sonrası, bir kez daha düşünmenin gereğine inandım…

Sonra; 1999 seçimleri sonrası “Baykal ve arkadaşlarının hakkında CHP Parti Meclisi tarafından kurulan seçim giderleri ve mali durumla” ilgili tahkikat komisyonu aklıma geldi. Bu komisyon Abdülkadir Ateş,  Algan Hacaloğlu ve Ali Özcan’dan oluşuyordu.

Komisyonun hazırladığı raporda “birçok konuda ciddi usulsüzlük ve yolsuzluk” tespiti yapılmıştı. Parti Meclisi raporu görüştükten sonra Altan Öymen’in genel başkanlığındaki CHP MKYK sına, gereğini yapmak üzere göndermişti.

****

CHP ile ilgili iddialar neden yoğunlaştı? Neden her seçim öncesi ve sonrası aday sıralamalarıyla ilgili  söylentiler peşi sıra ortaya dökülüyor? Aday belirlemedeki usulsüzlükler niçin sadece CHP için söyleniyor?

Bu durum CHP’ye hiç yakışmıyor.

Sola inanmış herkesi bu durum üzüyor.

****

CHP’nin toplumda yarattığı en önemli değeri dürüstlüğüydü. Şimdi, Atatürk’ün kurduğu parti ve yıllardır “özenle koruduğu misyonuna” yakışmayan bir yönetim kadrosuyla toplumun önünde duruyor!

Erdoğan ve AKP ile bu kadroyla mücadele edilemez!. Sevigen kaldıkça RTÜK Başkanı Zahit Akman korkmadan konuşur!. Bakanların çocukları zenginleşmeye, AKP ülkeyi peşkeş çekmeye devam eder.

Mehmet Sevigen şimdiye kadar çoktan istifa etmeliydi. Aslında Sevigen’i koruyan Baykal da bu partinin başından gitmelidir.

“Ahlaksızlığın küçüğü büyüğü olmaz!”
“Ahlaksızı koruyanın da” meşrebi de sorulmaz!

Mehmet Sevigen bu saatten sonra istifa etse bile,
“Onu koruyan, yanında taşıyan, en yakın sırdaşı olan” Baykal istifa etmedikçe “CHP, Sevigen lekesini” üzerinde taşımaya devam edecektir.