Bayram öncesi yayımlanan 693 ve 694 sayılı iki yeni Kanun Hükmünde Kararname’yi (KHK) ve içeriğini, ‘her şeyin tek adama bağlandığı Yeni Türkiye’nin inşası olarak tanımlamak eksik kalıyor. Şüphesiz son KHK’ler fiilen, 2019’a gelmeden, ‘tek adam rejimine’ geçildiğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seçime bile gerek kalmadan ‘başkanlık’ yolu açıldığı söylenebilir. Sadece Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Erdoğan’a bağlanmakla kalmadı, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK) adı altında Cumhurbaşkanı’na bağlı yeni bir istihbarat birimi de kuruldu. KHK içeriğindeki maddeyi, Abdülhamit dönemi benzeri hatta onu aşan bir paranoya olarak değerlendirmek mümkün!

Yeni sistem ve geçmişi sıfırlamak!
Resmi Gazete’de yayımlanan, 693 sayılı KHK, kamudan ihraçlar ve geri dönüşlerle ilgili düzenlemeleri içeriyor. Ancak 694 sayılı KHK; sistem ve hukuk anlamında çok önemli değişiklikleri tanımlıyor. Yeni KHK’ler, topluma adeta mesaj vermek istiyor. 21. yüzyılda, ‘diktatörlüğün inşası’ üzerine şekillendirilen KHK’ler sistemi dizayn etmeye çalışırken, geçmişi de sıfırlıyor. Nasıl mı? Madde madde bazı hükümlere bakalım:

‘Önemli şahıslar’ konuşmasın maddesi!
694 sayılı KHK’nın içeriğindeki MİT’le ilgili maddelerden biri, lağvedilen darbe komisyonuyla da yakından ilgili! MİT’e ilişkin 4 maddeyi öne çıkaran KHK’da ‘Hakan Fidan’ kuralı da var. Buna göre Fidan’ın tanık olarak dinlenmesi Erdoğan’ın iznine bağlanıyor. Anlamı açık; siyasi iklim bazı konuları tabu haline getiriyor. En önemli mesele ise 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi. Kilit isimlere soru sormak ve ifadelerine başvurmak artık olanaksız! Açıkçası, bu giz perdesi; toplumda şüphelerin artmasına neden oluyor.

Sadece Demirtaş değil toplumun tüm iradesi tehdit altında
694 sayılı KHK, toplumun iradesini de neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor. Maddelerden biri vekil dokunulmazlıkları ile ilgili. Düzenlemede: “Suç nerede işlenirse işlensin, milletvekilleri hakkında soruşturma Ankara Başsavcılığı tarafından yapılacak ve yargılamada Ankara Mahkemeleri yetkili ve görevli olacak” deniyor. ‘Suç nerede işlenirse işlensin… Diyarbakır, Urfa ya da Şırnak…” Maddenin cezaevindeki HDP vekili Selahattin Demirtaş’a göz kırptığı açık. Fakat sadece o değil, muhalefet vekillerinin tümü tehdit altında. Meclis’in feshi, vekillerin tutuklanması bir dudak boyu mesafesinde!

‘Yargı bağımsızlığı’ mı dediniz?
Yok, öyle bir şey! Vekilleri bu denli risk altına sokan KHK’ler toplumun bireylerine ne yapmaz! Kararnamedeki maddeleri birbirleriyle ile ilişkilendirelim. Yine yeni KHK düzenlemesine göre 4 bin hâkim ve savcı ile 2 bin hâkim adayı için kadro açılıyor. Tez zamanda göreve başlayacak ‘yargı askerleri’nin toplumun hangi katmanlarından seçileceğini, genel olarak kime bağlı olacağını da anlamak hiç zor değil. AKP yargısı, iyiden iyiye şekilleniyor. ‘Terörize’ edilmiş, sesini çıkaranın ‘terörist’ ilan edileceği sistemin şekli giderek ‘derinleşiyor’, son halini alıyor. 2014 yılında çıkarılan ‘makul şüphe yasasının’ üç yılda ve yaşanan ‘lütuf gibi olaylara’ bağlı olarak geldiği yer açık.

Cezaevinde yer lazım; onu da düşünmüşler
Yeni KHK’ler, işlevsel bir şekilde birbirine bağlı. Zekice işlenmiş ve çok iyi çalışılmış bir kurgu. Nasıl mı? Şöyle; toplum konuşmayacak, sesini çıkaran suçlu ilan edilecek. Hani 4 bin hâkim ve savcı ile 2 bin hâkim adayına kadro açılıyordu ya… Elbette ‘emir telakkisinden’ sonra yer lazım… Cezaevi! İnşaları sürenler var. Fakat iş ivedi! Devletimiz, ‘muhalif için’ bir çözüm buluyor ama. 10 bin mahkûm açık cezaevine yerleştirilecek. Bunlar arasından, hırsızlık, gasp ve yağma olaylarına karışan 3 bin kişi ise hemen tahliye edilecek. Hırsız ve gaspçıların yerlerine kimlerin konulacağını ya da konulmak istendiğini öngörmek zor değil. KHK’ler ile ‘terör ve anayasal suçlardaki’ tutukluluk süresi de 7 yıla uzatılıyor. Savunma hakkına yeni darbeler vurulup, avukatlar işlevsiz hale getiriliyor.

Sistem muhafızları lazım!
Kararnamelerin içeriğinde önemli başka maddeler de var. Rus Büyükelçisi’ne Ankara’da düzenlenen suikastta, Yüksel Caddesi’nde, Kadıköy’de gündüz günü kol bacak kırılmasında, o soru hep akılda: “Güvenlik birimleri kimlerden oluşuyor?” Değinmeden geçmeyelim. Sadat A.Ş., kendi kurumsal kimliğini ‘içerde ve dışarda güvenlik sağlamak’ olarak açıklıyor. Ne var ki aynı satırlarla, şirketi tanımlayınca davayı esirgemiyor. Sadece soralım; belki de ‘güvenlik şirketinin’, yeni açılacak 22 bin polis kadrosu ile bir ilişkisi yoktur. Bir de 7 bin yeni bekçi meselesi var. Bu konuda da iki şüphemizi dile getirip yine cevaplar arayalım. Durum, ‘mahalle abiliği’ ile toplumu dizayn isteği mi, yoksa icraatlara karşı çıkılması durumunda işe yarayacak ve set oluşturacak bir yapılanma biçimi mi?

Nereden baksan kıyamet…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki soruları önemli! “Yeni 15 Temmuzlara var mısınız? Kefen giymeye hazır mısınız?’ Abartıyor olabilir miyiz? Kim bilir! 694. KHK içeriğindeki; “OHAL, seferberlik ve savaş hallerinde veya genel hayata müessir afetlere uğrayan yerlerdeki devlet memurları, çekilme istekleri kabul edilmedikçe görevlerini bırakamazlar’ hükmünün, durmadan devam eden asker sevkıyatları ile bir ilgisi yoktur belki de!

Sonuç itibariyle, yeni KHK’ler, ‘Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’ hükümleridir. Ancak durmayacağı da açıktır. Yeni KHK’lerin de yolda olduğunu anlıyoruz. Yol temizliği için basının etkisizleştirilmesi sürüyor. 171 gazeteci tutuklu. Birkaç gün önce cezaevinden yaptıkları açıklamalar önemli: “Mevcut kıyafetlerimizin sayımını yaptılar.”

Bundan sonra çıkacak ilk KHK’lerin müjdesi… ‘Tek tip kıyafet’ ısrarıdır bu. Sisteme ve topluma dinamit koyuyorlar. Yıkımın boyutlarını ve nereye varacağını göreceğiz.