Duruşma başladığında dokuz aydır tutukluydular. Gazetecilikleri; “terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla yargılandı. Bir dokuz ay daha bu utanç verici müsamereyi izledik. Siyasi bir davada siyasi savunma yaptıkları için ifadeleri engellendi. Süreç, farkında olan ya da olmayan, herkes için öyle utanç verici bir yere gitti ki, öfke sonunda küfür olup aktı.

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve çalışanlarının yargılandığı dava önceki gün karara bağlandı. Cumhuriyetçiler 2 ila 7 yıl arası değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Artık baştan ayağa karaya bulanmış ülkemizde, tam da cezaların kamyonla dağıtıldığı sırada, Anayasa Mahkemesi’nin 56. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin, her alanda olduğu gibi adalet konusunda da çok daha iyi bir döneme girdiğinden bahsediyordu.

•••

Yine aynı konuşmanın seçim vaatleri bölümünde, 16 yıldır ülkeyi tek başına yöneten iktidar partisinin genel başkanı ve cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, 24 Haziran’da yapılacak seçimi kazanması durumunda yürütmesi daha güçlü, yasaması daha itibarlı, yargısı daha bağımsız bir ülke hedeflediğini anlatıyordu. “İnşallah Türkiye her alanda olduğu gibi adalet konusunda da çok daha iyi bir döneme giriyor”, “bu tarihi değişime birikimleriyle, yol göstermeleriyle, içtihatlarıyla destek olan yargı mensuplarımıza şükranlarımızı sunuyorum” diye seslendiği mahkeme heyetlerinden biri Cumhuriyet çalışanlarına ceza yağdırarak görevini yerine getiriyordu. Üstelik bu karar, halka, halkın haber alma hürriyetine karşı yapılmıyormuş gibi, “Türk milleti adına” diyerek veriliyordu.

•••

İçi boş bir iddianame ve ipe sapa gelmeyen suçlamalarla insanların hayatından yıllar çalındı. Ahmet Şık, her dönemin sakıncalısı olarak tarihe geçti! Ergenekoncu oldu hapse atıldı, FETÖ’cü oldu hapse atıldı. PKK, Devrimci Karargah derken iliştirilmediği örgüt kalmadı. Ahlaklı, vicdanlı, gerçekten yana olanlar için kendini aksine karşı savunmak zorunda kalmak, suçsuzken suçluymuş gibi yaftalanmak hiç ama hiç kolay bir şey değildir. Öte yandan, tarih boyunca hakikatten yana olmanın verdiği onur, güç ve cesaret bu yalan düzenin devamı karşısındaki en büyük engel olageldi. Bundan sonra da cesaretle gazetecilik yapacağını söyleyen Murat Sabuncu ve haklı olanı susturma savaşını tarihte hiçbir diktatörlüğün kazanmadığını söyleyen Ahmet Şık, bu kumpas düzenini kuranların bütün korktuklarını bir kez daha açık etti, ediyor.

•••

Bu dava Türkiye yargısının yeni kara lekesi olarak tarihe geçecek. Ahmet Şık dün, iktidarın beraber yürüdük biz bu yollarda diye şarkılar söylediği ortağının emniyete nasıl sızdığını anlattığı kitabından dolayı FETÖ kumpasıyla yargılanıp Ergenekoncu ilan edilirken, bugün FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden iktidarın, vaktinde Gülen’e hakaret ettiği için Cumhuriyet gazetesine dava açan savcısı tarafından FETÖ’cü olmakla suçlandı ve 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Kariyerleri Gülen Cemaati’nin nasıl bir çete olduğunu anlatmakla geçen Kadri Gürsel ve Hikmet Çetinkaya FETÖ’ye destek olmaktan ceza alırken, Erdoğan AYM’nin kuruluş günü kutlamasında “bir ülkede sık sık adaletten bahsediliyorsa orada zulüm vardır” diye açıklama yapıyordu. Şüphesiz burada yargılanan bir suç değil, aksine gazetecilik ve halkın haber alma özgürlüğü olduğu için günün sonunda kesilen her ceza beraat hükmünde. Ahmet’in dediği gibi; çünkü haklı olanı susturma savaşını kazanabilmiş kimse yok bu yeryüzünde.

•••

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün her yıl yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye bu yıl da gerileyerek 180 ülke arasında 157’inci sıraya düştü. Önümüzde 24 Haziran’da yapılacak baskın bir seçim var ve demokratik gelişmişlik ile adaletin en önemli göstergesi olan basın özgürlüğü konusundaki sicilimiz de unutulmaz örnekleriyle ortada. Demokrasi ve adalet üzerine bir vaatte bulunulacaksa bu iktidarlığı boyunca Türkiye’de en çok gazeteci hapseden AKP ve yöneticisinin değil, bu yarışa korku ve baskı düzenini yıkmak için girdiğini belirten muhalefetin halka vereceği bir söz olmalı. Adalet, Türkiye’nin en önemli sorunu, özgür basının yokluğu ise bu sorunun en birincil nedenidir.