Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Üstün Yıldırım, bir kütüphaneci; dolayısıyla yayınlarla içlidışlı bir insan. Onun bir başka özelliği ise Türkçeye duyduğu derin ilgi.

Üstün Bey, kurulduğu günden beri BirGün‘ün sıkı izleyicilerindendir. Gazeteyi satın almak için bazen bayi bayi dolaştığı olur. Gazetesine bu denli bağlı olunca üstüne titremesi doğaldır. Haberlerde dil yanlışı görünce sinirlenir. Böyle durumlarda gazete yöneticilerine ve bu köşenin yazarına iletiler gönderir, bazen abartılı tepkiler verir…

Üstün Yıldırım’ın yazarlık yönü de var. Nitekim yerli ve yabancı, ünlü ünsüz 34 yazarın kitaplarında saptadığı Türkçe yanlışlarını, çeviri özensizliklerini, anlatım bozukluklarını “Sözcükte Tümce Yanlışı” adlı bir kitapta toplamış. Tümü dil yazılarından oluşsa da sıkıcı bir kitap değil. Hatta yer yer eğlenceli olduğunu bile söyleyebilirim! İğneleyici bir dili var. Gece Kitaplığı’ndan çıkan bu ilginç çalışmayı deneme tadı alarak okudum ben.

Kitabın adını ilk bakışta yadırgıyor insan. Doğrusu “Tümcede Sözcük Yanlışı” olmalı diye düşünüyor. Yazar, “Bir türlü derlenip toparlanamayan, ağızdan bir türlü çıkarılamayan, çıkarıldığında da bir şey anlatmayan sözler için” bir tür alaysama olarak seçmiş bu adı.

Kitapta Aziz Nesin, Melih CevdetAnday, Attilâ İlhan, Emre Kongar, Oktay Sinanoğlu, Mina Urgan, Firuzan Tekil, Ayfer Tunç gibi tanınmış yazarlar da mercek altında! Onların sözcük, terim, deyim, atasözü kullanımındaki özensizlikleri, bilgi yanlışları, dildeki tutarsızlıkları bir bir örnekleniyor bu çalışmada.

Örneğin Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Gezileri” kitabında geçen “ıslak çamur” sözüne takılmış yazar. “Islak olmasa çamur olmazdı, toprak olarak kalırdı” diyor haklı olarak. “Motor” sözcüğünün Fransız aksanıyla “motör” diye yazılmasını da yadırgıyor.

Attilâ İlhan’ınYaraya Tuz Basmak romanında kullandığı “miğde”, “bağdemcik”, “seğreme”, “deygin” gibi yazımların yanlışlığına dikkat çekiyor.

Prof. Oktay Sinanoğlu’nun Batı kaynaklı kimi terimleri Türkçeleştirme çabasını överken çok sayıda Arapça-Farsça sözcük kullanmasını, hele de üniversiteye “evrenkent” diyen bu kişinin öğrenciye “talebe” demesini şaşkınlıkla karşılıyor. Bu arada “cönk” sözcüğü yerine ısrarla “gönç” demesine de bir anlam veremediğini söylüyor.

“Tarla Pilavı” adlı kitapta ise Mehmet Güner’in “sağ yaşayan insan” nitelemesini irdeleyip “ölü yaşanabilir mi?” diye soruyor ve ekliyor: “İnsan sağsa yaşıyor olması kaçınılmazdır.”

Aynı yazarın “O güzelim bankların üstünde yaşlı ihtiyarlar uzanmış” tümcesindeki “yaşlı ihtiyarlar” sözüyle de dalgasını geçiyor.

Çevirmenleri de es geçmemiş Üstün Yıldırım! Örneğin İpek İbik’in çevirdiği “Psiko-Analist” adlı kitapta “kumarbazcı” diye bir sözcük kullanmasını ti’ye almış!

Sıkça yapılan “de / da” ve “ki” eklerinin yanlış yazımına ilişkin örnekler de var kitapta. Ne ki kendisi de birkaç yerde aynı yanlışa düşmüş. Belki dizgi yanlışıdır. Böyle bile olsa eleştirdiği yanlışların kendi yazısında olmaması gerekirdi.

Üstün Yıldırım, yazım yanlışlarının yanı sıra Ayfer Tunç’un “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” adlı kitabında Arhavi ilçesinin Artvin yerine Rize’ye bağlı gösterilmesini de eleştirmiş. Ama “Dibi Tutmuş Pilav” başlıklı yazısında kendisi de benzer bir bellek yanılgısına düşerek, “Keşke insanlar bunu bilseler de ölmeye yatsalarGülten Akın’ın dediği gibi diye bir tümce kurmuş. Oysa Ölmeye Yatmak”, Adalet Ağaoğlu’nun bir romanının adıdır.

Üstün Yıldırım, “Okuru Önemsemek” başlıklı sonsözünde, “okuyan biri” olduğunu vurgulayarak kitapları çok önemsediğini, yazarların da okuru önemsemesi gerektiğini söylüyor; bu kitabı “özellikle genç yazarlara bir uyarı olacağı umuduyla” yazdığını belirtiyor.

Umarım öyle olur ve yalnızca genç yazarlar değil yazma uğraşındaki herkes yararlanır bu kitaptaki eleştirilerden.