Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Gazetelerin haberlerinde ve köşeyazılarında yanlış sözcük kullanımları yaygınlaşmaya başladı. Sözcüklerin gelişigüzel kullanılması can sıkıcı. Bazen tanınmış yazarlarda bile görüyoruz bu özensizliği. Deneyimsiz sunucuların ekranlardaki yanlış söylemleri daha da ağırlaştırıyor durumu. Çünkü onların yanlışları çok geniş bir kesimi etkiliyor. Ama uyarılara en az kulak asanlar da onlar!

Yanlış kullanılan sözcük, deyim, eylem ve söylemleri bir yazıya sığdırmak olanaksız. Bu hafta kimi köşeyazılarından ve haber metinlerinden birkaç örnek aktarmakla yetineceğim. Sözü uzatmadan, kısa yorumlarla…

* * *

İlk baskısı 1989 yılında yapılan İşçiyim Haksızım adlı kitabın yeni baskısı Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı. Şükran Soner ile Önder Aker imzasıyla yayımlanan kitabın altbaşlığı şöyle: “Emeğin 17 yıllık kazanımlarının doyumsuz geri alınış öyküsü”.

“Doyum” sözcüğü, Arapça “tatmin”in öz Türkçe karşılığıdır. “Doyumsuz” ise “tatminsiz” demektir. Yani eldekiyle yetinmeyerek daha fazlasını isteyen insanı betimler. Sözcüğün ikinci anlamı ise “cinsel yönden doyuma ulaşmamış” demektir. Dolayısıyla “doyumsuz geri alınış öyküsü” sözü, bu kitap açısından anlamsız bir nitelemedir. “Doyumsuz” sözcüğünün bu başlıkta ne denli sırıttığını görebilmek için az buçuk Türkçe bilgisi yeterlidir.

* * *

-“Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Ankara’da Emek Gençliği 9. Konferansı'nda gerçekleştirdiği konuşmada…” (“1 Mayıs, halkın siyaset meydanıdır”, BirGün, 11 Nisan 2022, s. 8)

(“Gerçekleştirmek” sözcüğünün “yapmak” eylemi yerine kullanılması son yıllarda yaygınlaştı. Bu, çok yanlış bir anlatım biçimidir. Konuşma gerçekleştirilmez, yapılır.)

* * *

-“Bir başkası bambaşka yaklaşım da yapabilir.” (Müjdat Gezen, “Romanlar Günü”, Cumhuriyet, 11 Nisan 2022)

(Bu tümcede ise “yapmak” eylemi yanlış kullanılmış. Müjdat Gezen’in böyle bir tümce kurması beni şaşırtmadı. Çünkü daha önce de eleştirmiştim dil yanlışlarını. Yaklaşım gösterilir, sergilenir ama yapılmaz. Bu tümce, “Bir başkası bambaşka yaklaşımda bulunabilir.” biçiminde olmalıydı.)

* * *

-“Önce, yıllardır çalışanların bir türlü yoksulluk sınırının altında kalan asgari ücreti ve eğitim desteği en yükseğe çıkarıldı, emekçiye hakkı ödendi. (…) Görüldüğü gibi, devletin gerçekleştiremediği bu açığı kurumlar, yerel yönetimler kapatmaya çalışıyor.” (Hikmet Altınkaynak, “Her mahalleye bir kütüphane, İzmir’de”, Cumhuriyet, 7 Nisan 2022)

(Hem yazı başlığı hem alıntıladığım tümceler yanlış! Yazının başlığı, “İzmir’de Her Mahalleye Bir Kütüphane” olmalıydı. Tümcelerin bozukluğu ise yorum gerektirmeyecek kadar açık. Sözgelimi ilk tümcede “bir türlü”nün yeri yok! Ya sonraki ifade? “Devletin gerçekleştiremediği açık” ne demek?)

* * *

-“Bir ressam öldüğü zaman, yaşam enerjisi, ‘can’ vücudunu terk ediyor ve ilginç bir şekilde onun eserlerine giriş yapıyor.” (Bedri Baykam, “Balkan Naci’nin Ardından”, Cumhuriyet, 21 Nisan 2022)

(Bu tümcenin sahibi, ünlü bir ressam. Üstelik ülkemizin en eski gazetesinde köşeyazarlığı yapıyor. Ama Türkçesi özensiz. Belki yüzlerce kez yazıldı, söylendi: Eylem tabanlı adlarla “yapmak” eylemini birlikte kullanmak yanlıştır. “Giriş yapmak, çıkış yapmak, bekleme yapmak”, yazar söylemi değil, trafik polisi ağzıdır! Ne yazık ki profesyonel sunucular bile ayırdında değil bunun! Aktardığım tümceye dönersek, “giriş yapıyor” söylemi Türkçeye yabancıdır. Burada doğru sözcük, “giriyor” olmalıdır.)

* * *

-“Kaç gecedir ‘Adalet’ diye bir yaratıkla bu diyaloğu kurarak ve adalet ne menem şeyse, onu kovarak fırlıyorum yataktan.” (Zeynep Oral, “Adalet?.. Pardon?..”, Cumhuriyet, 28 Nisan 2022)

(Bu deyim nedense hep yanlış kullanılıyor. Oysa doğrusu “ne menem” değil “ne mene”dir. Zaten bilgisayarınızda Türkçe Sözlük varsa, “ne menem” diye yazdığınızda, sözcüğün kırmızıya boyandığını hemen görürsünüz!)

* * *

-“Ödül Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkçe'nin önemine vurgu yapan Erdoğan, ‘Türkçe'mizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek için verdiğimiz mücadele, esasında bir milli mücadeledir, bir beka meselesidir’ dedi.” (Akşam, 27 Ocak 2022)

(Yandaş gazete o denli alışmış ki Erdoğan’ın adını anmaya, hızını alamayıp çift özne kullanmış aynı tümcede!)

* * *

Daha ne yanlışlar var gazetelerde! Yazmaya, göstermeye ömür yetmez!

***

HAFTANIN NOTU

Bir hukuk savaşçısının ardından

Ortadirek bir ailenin çocuğu idi. Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Stajını sol görüşlü hukukçular Vasıf Ersoy ve Turan Tamar’ın yanında yaptı. Türkiye İşçi Partisi’nin ilk üyelerindendi. İkinci TİP’in (1975) kurucuları arasında yer aldı. Partinin Merkez Disiplin Kurulu Üyesi ve Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı olarak görev yaptı. Çok sayıda siyasal davada devrimcileri savundu. TİP, Barış Derneği, DİSK, TÖB-DER, Ankara TKP, TBKP, Aydınlar Dilekçesi davalarında görev aldı. Bahçelievler ve Sivas katliamı ile Cevat Yurdakul, Doğan Öz, Necdet Bulut’un öldürülmesi davalarının önde gelen savunmanıydı. Aynı zamanda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamla yargılandığı davanın yürekli 11 avukatından biriydi. Birçok sendika ve meslek örgütünün de hukuk danışmanlığını yapmıştı.

Zor zamanların hak savaşçısı, adalet arayıcısı idi. Naif ve zarif bir insandı. Altmış yıla yaklaşan onurlu meslek yaşamında neredeyse girmediği dava, savunmadığı devrimci kalmamıştı. “Davalar dışında bir hayatım olmadı” deyişi bundandı. Bu özverili çabalarından dolayı Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Hukuk Ödülü’ne değer görülmüştü.

Sevgili dostumuz, yoldaşımız Av. Erşen Sansal, hukuk savaşımının unutulmaz adlarından biri olarak 26 Nisan’da aramızdan ayrıldı. Anısı, devrimcilerin yüreğinde sürgit yaşayacak...