Türkiye Twitter’dan adalet arayan İçişleri Bakanı’nı da gördü. AKP’lilerin sosyal paylaşım mecraları ile bu denli içli dışlı olup, sonra lanetlemeleri, işin çelişkili bir başka boyutu. ‘Adalet arayışı’ polemiğindeki ana nokta ise AKP içinde görülen belirgin çatlak. Aslında çatlaktan daha çok, iktidar içindeki yer edinme ve yol açma savaşı demek daha doğru.

AKP’nin konuya ilişkin açıklamasında her ne kadar “Bakanlarımız uyum içinde çalışıyor” dense de gerçeğin bundan uzak olduğu anlaşılıyor. AKP Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Bölükbaşı’nın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yaptığı eleştiri yerinde: “Bir telefon ötedeki kişilere meramını buradan anlatmaya kalkıyorsan niyetin sorgulanır.”

Soylu, kendisine Twitter üzerinden hakarette bulunan kişi ile ilgili, “45 gündür anam hastanede. Annemle fotomun altına küfreden alçak, mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest kalıyor” demiş ve “Ne yapmalıyım? Bakan olsam ne yazar. Millet, devlet işleri ile boğuşurken, anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder?” diye sormuştu.

SOYLU YİNE UNUTTU!

Bu ifadelerden çıkan bir sonuç var. Şüphesiz hakaret ve küfür ifade özgürlüğünü aşıyor. Ancak bu kaba dil ve ötesindeki tehditler, 20 yıldır iktidarda olan AKP ile kurumsallaştı ve cezasız kaldı. Soylu, ‘toplumun AKP’liler dışındaki kesimlerine hakaretler yağdıran kişiler ile’ samimi pozlar verdiğini görmezden geliyor.

ASLINDA GÜCÜNÜ TEST EDİYOR

Dahası kendisinin sık sık, başka partiler ve başka partiden vekillere ifade özgürlüğünü aşan üslup ile hareket ettiğini, hedef gösterdiğini unutuyor. Bölükbaşı’nın sözlerinden daha geniş bir perspektif çıkarıyoruz. Soylu, PR yapmak ve prim elde etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Gücünü test ediyor.

BU KAÇINCI AYAR?

Bunun için partisi içindeki isimlere, hatta partinin en tepesine ulaşan pilot uygulama alanları seçiyor. Kayıp-sabık bakana attığı omuz darbesi gibi, ‘Salgın yasağını’ zamansız bildirmesi ile gelişen kriz ve istifa şovu’ bu emsallerin güçlü olanlarından. Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerine verdiği ayar da bu örneklere dahil!

Süleyman Soylu AKP içinde MHP çizgisine yakınlaşan isimlerden. Tüm iktidar eleşirilerine karşı daha çok ceza, daha çok sopa ve daha sert uygulamalar istiyor, kutuplaşmayı besliyor. Tüm bunları sağlayanlara ise cezasızlık vaat ediyor. İçişleri Bakanı’nın son test alanının içinde kim olduğu herkes tarafından malum.

ELBETTE TESADÜF DEĞİL

O kişi Adalet Bakanı Abdülhamit Gül. Soylu’nun çıkışı sonrası yaptığı açıklamalar tesadüf değil: “Türkiye bir hukuk devletidir. Burada kanunlar, kurallar, usuller işler; hukuk işler. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz.”

TÜRKİYE HUKUK DEVLETİYMİŞ!

Bu açıklamada ise Gül’ün unuttuğu kritik noktalar var. Türkiye, 12 Eylül Anayasası’nı ve ‘en azından kuralları olan ‘Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni (DGM) bile arar hale getirildiyse, hukuk devleti olma vasfını çoktan yitirmiştir. Artık Türkiye’de kanunlar, yerine iktidarın bekasına hizmet eden kaideler vardır.

Yargıya malum kişiler dilediğince müdahale edebilir! Hatta yargı, onların emrine amadedir! Dolayısıyla bu karşılıklı polemikler çerçevesinde adaletin tartışıldığını ve ülkeye yarar sağlandığını düşünmek zor. Bu, iktidar içindeki ‘kendini ispat’ çatışması. Şimdilik berabere bitti.

Adalet Bakanı Gül, tartışma kapsamında bir açıklama daha yaptı. Aynı konuşma içinde, Soylu’ya hakaret eden şahıs için “Bu kişinin hukuk önünde en ağır cezayı bulacağına inanıyorum” derken, AYM’nin Enis Berberoğlu kararı ilgili de "Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar bağlayıcıdır” ifadelerini kullandı.

BAKAN İÇİN BİR DÜZENLEME VAR DA BİZ Mİ BİLMİYORUZ?

Soylu’ya bir jest, bir de “Herkes işine baksın mesajı!” Ama Gül bu mesajda da yine hukuku unuttu. Çünkü adaletin olduğu bir ülkede şahıslar isteğe bağlı olarak en ağır cezaları değil, kanununda yazan cezaları alırlar. Hakaret suçlarında tutuklama mevzuata uygun değil. Ayrıca ‘Bakana veya annesine hakaret’ diye bir düzenleme yok.

Bu noktalar, 2 gündür gündeme damgasını vuran polemiklerin tartışılacak yanları. Fakat tartışmalar, ana noktada insanın aklına bir resim getiriyor. Osmanlı Divanı’nda biririne sert ve sinsice bakan vezirler!

Türkiye’de çok katmanlı bir kavga var. İlk sırada Türkiye halklarına karşı girişilen iktidarın beka kavgası yer alıyor! Altında iktidarda olan 2 partinin çatışması var! Daha derinlerde ise vekil ve atanmış bakanlar arasındaki güç savaşı! Bu resimdenden, tıpkı yıkılan bir imparatorlukta olduğu gibi ülke hayrına bir sonuç çıkması mümkün değil!