Türkiye tarihinin en büyük iş cinayeti Soma’nın üzerinden bir yıl geçti. İş cinayetleri cephesinde yeni bir şey yok.  Soma’dan bu yana en az bin 636 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.  Neredeyse altı yeni Soma yaşandı.  Böyle giderse yeni Soma’lar yaşanmaya devam edecek.

Soma’nın birinci yılında hatırlamak lazım: Soma organize bir katliamdı. Daha ucuz işçilik ve daha çok kâr için yapılan bir iş organizasyonu sonucu ortaya çıkan bir katliam.  Bu organize katliamdan devlet ve işveren ve hatta sendika birlikte sorumludur. Kamu maden işletmelerini rödövans (kiralama), taşeron (alt işveren), hizmet alımı ve benzeri yöntemlerle özelleştiren, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıran ve esnekliği çalışma hayatında kural haline getirmeye çalışan hükümet Soma’da sorumlu. Sorumlular yerinde duruyor. İstifa etmiyor, yargılanamıyor.

Soma’nın birinci yılında suskunluğu ve işverenle işbirliği ile katliama ortak olan sendika şubesi mevlüt okutmakla, dini törenle meşgul. Ne bir tepki ne bir protesto eylemi. Sendika da katliamın fıtrat gereği olduğuna inanmış anlaşılan. İşçileri ve yakınlarını yatıştırmaya çalışıyor. Üstelik Soma sırasında sendika şubesinde yönetimde olanlar ödül gibi sendikanın merkez yönetimine seçilmiş.

Bilirkişi raporlarının ortaya koyduğu gibi devlet yetkilileri katliamdan sorumlu. Oysa iş cinayetlerinin önlenmesi ve işyerlerinin denetlenmesi devletin görevi. Devlet bu görevden kaçınamaz ve bunu devredemez. Devlet yurttaşlarının can güvenliğini sağlamakla yükümlü. Etkin bir denetim ve yaptırım sisteminin olmayışı Soma’nın en önemli sebebi.

Denetim konusunda işverenlere getirilen yükümlülükler kağıt üzerinde kaldığı için Soma yaşandı. Denetimi yapacak olan işyeri hekimleri,  iş güvenliği mühendisleri ve uzmanları, işletmenin ücretli çalışanı. İşverene bağımlı, iş güvencesi olmayan bu çalışanların etkin bir denetim yapması imkânsız.

İşveren tüzel kişilik olarak, şirket olarak katliamdan sorumlu. Bu sorumluluk alt düzey teknisyen ve mühendislere, işveren vekillerine yıkılamaz. İş organizasyonundan, şirket politikalarından, yatırımlarından, işçi sağlığı ve iş güvenliği harcamalarından şirket tüzel kişilik olarak sorumludur.  Soma davasında cinayetin sorumluluğunu ölen bir mühendise yükleme gayreti boşunadır. Asıl sorumlu şirketin tepe yönetimidir.

Taşeron sistemi, prime dayalı üretim, üretim zorlaması Soma’da katliama davetiye çıkardı. Prim sistemlerinin tümü işçinin sağlık ve güvenliğini tehlikeye atar. İşçi ana ücret yetersiz olduğu için üretimi artırarak prim almaya çalışır. Madencilikte prim sisteminin uygulanması ise daha da vahim. İşçilere yeterli eğitim verilmemesi, mevzuatın öngördüğü işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamış olması şirket yönetimin sorumluluğunu net olarak ortaya koyuyor.

Çalışma mevzuatı açık. İşverenin işçiye yönelik en önemli borcu işçiyi koruma borcudur. İşveren her türlü tedbiri, son teknolojiyi kullanarak ve riskleri öngörerek almak zorunda. Ölmemesi gereken işçiler ölmüşse, olmaması gereken kaza olmuşsa, kaçması gereken işçiler yangından kaçamamışsa işveren bütün bu sonuçları öngörmediği, önlem almadığı veya özensiz davrandığı için suçludur.

Soma katliamı bireysel olarak işlenmiş sadece teknik tedbirsizliklere dayalı bir suç değil. Yurttaşlarının hayatını korumakla yükümlü devletin ve işçilerin hayatını korumakla yükümlü işverenin, işçilerin haklarını korumakla yükümlü olan ama işverenle kol kola olan sendikacıların işbirliği halinde ve organize bir katliamdı Soma.

Unutma, hepsi oradaydı ve hâlâ oradalar!