Sonu gelmeyen tartışmalarımıza soğanla patates, patlıcanla biber de eklendi. Gıda fiyatlarında enflasyon yüzde 20’lere dayandı derken, arkasından tanzim satışları geldi; şimdi tartışmaların baş köşesinde eğrisi doğrusuyla tanzim satışları… Beni en çok ilgilendiren de, tanzim satışlarında iki kilo patates, soğan almak için oluşan kuyruklar ve kuyruklarda dile gelenler… Yapılan röportajlarda kuyrukta bekleyenlerin bazıları memnun olsa da, […]

Sonu gelmeyen tartışmalarımıza soğanla patates, patlıcanla biber de eklendi. Gıda fiyatlarında enflasyon yüzde 20’lere dayandı derken, arkasından tanzim satışları geldi; şimdi tartışmaların baş köşesinde eğrisi doğrusuyla tanzim satışları…

Beni en çok ilgilendiren de, tanzim satışlarında iki kilo patates, soğan almak için oluşan kuyruklar ve kuyruklarda dile gelenler… Yapılan röportajlarda kuyrukta bekleyenlerin bazıları memnun olsa da, bazıları burada olmanın “zoruna gittiğinden” söz etmiş ki, “niye” diye soruyorum kendime!… Asıl utanması gerekenler onlar olmaması gerekirken, utanmak niye onlara düşmekte!…

Aslında “niye”nin ne olduğu belli… Bu ülkede geçim sıkıntısı çeken milyonlar var ama ne yazık ki bu milyonlar gündemi yaratma gücüne sahip değil; kendilerinin ve sorunlarının GÖRÜNMEZLİĞİ de bundan.

Öyle görünmezler ki, bir yandan kendileri ve yoksunlukları sayıların içinde kaybolmakta, öte yandan sayılar gerçeği saklamakta!…

Bir kaç örnek… İşsizlik yüzde 12’ye, genç işsizliği yüzde 22’ye dayanmış; İşkur’a kayıtlı işsiz de bir önceki yıla göre yüzde 54 artmış!… Yoksulluk derseniz yüzde 15 gibiymiş!…

Ne var ki, bu sayılar gerçekleri söylemez; saklarlar…

Örneğin üst gelir gurubunun gerçek geliri ortaya konulmaz ve böylece göreceli yoksulluğu daha da azaltmanın yolu bulunur. Ya da yoksulluk çizgisi diye saptanan rakamlar geçinme olanağının altında tutulur ve gerçek yoksulluk saklanır.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan yararlanan hane sayısına bakmak bile farklı şeyler ortaya koyar!… Bu yardımlardan yararlanan hane sayısı 5,7 milyon; her hanede dört kişi olduğunu düşünürsek 30 milyona yakın insanın sosyal yardımlara ihtiyaç duyarak yaşadığı anlaşılmakta. 7 milyona yakın insanın sağlık primlerinin devlet tarafından ödenmesi de bunun başka bir göstergesi… 30 milyondan fazla insanın kart borcu var, 3 milyona yakını da yasal takibe girmiş durumda.

Verilecek daha çok sayı var ama daha önemlisi milyon diye söz ettiklerimizin her birinin bir “insan” olması!… Sayılara indirgenen, ya da sayılarla görünmez kılınan, buna karşın acıyı da, utancı da yaşayanlar!…

Hani hakları ve özgürlüklerinden söz edilen, bu hakların anayasalarca güvence altına alındığı vatandaşlar!… Hani, benim halkım, insanım, vatandaşım diye söz edilenler!…

Oysa bilinir ki, “benim vatandaşım” diye söz edilen milyonlara bugüne kadar “bir parmak bal”dan ötesi layık görülmemiştir!… Üstelik bir parmak bal karşılığında bağlılık ve itaatleri istenmiş; muhtaç olduklarından dolayı “utanmak” da onlara düşmüştür!…

Şimdi de tanzim satışları bir parmak bal olarak sunulmakta ve onlar şimdi de muhtaç olmaktan, kuyruklarda beklemekten utanıyorlar!…

Oysa utanması gereken onları buna muhtaç bırakanlar!… Bir yandan kapitalizmi, neo-liberal politikaları “din” diye belleyenler; öte yandan “dini” kapitalizmin emrine verenler!… Yoksulu da, bu adaletsiz dünya halini kabul etmekle kendisine bir parça el uzatana minnet duymaya mahkum edenler!…

Kuşkusuz tanzim satışları gibi popülist politikalara gelmeden yapılacak çok şey olduğu bilinmiyor değil. Örneğin Türkiye gibi bir ülkede yalnız gıda fiyatları açısından değil, kentlere göçü ve yoksulluğu azaltmanın yolunun da tarımı desteklemekten geçtiği ortada.

Ne yazık ki, muhtaçlığı kullanmak iktidarın ve sistemin işine yaradığından derde devanın değil, popülist politikalarla milyonların bağımlılığının peşine düşülmekte.

Alicenap Devlet fakiri düşünüyor!!!…

Bize de, dengesizlikler ve adaletsizlikler için ilaç niyetine sunulan “aspirinleri” konuşmak düşmekte. Şimdi tanzim satışlarının kaş yapayım derken göz çıkarışını konuştuğumuz gibi!…

Ne zamana kadar derseniz, milyonların utanmayı bırakıp HAKLARI konuşmaya başlayacağı zamana kadar diyebilirim.

Kalabalıklar GÖRÜNMEZ olmaktan çıkıp KONUŞUR olmaya gelene kadar da diyebilirim.