Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının üzerinden 40 gün geçti. “Ukrayna’yı üç günde alırım” diyen Putin, hem yanıldı hem de katliam sanığı durumuna düştü. 4 milyon Ukraynalıyı evinden etti; binlerce asker, sivil öldü. Öldürülen çocuk sayısı bilinmiyor, doğa tarumar edildi. İnsanlarda onarılamayacak travmalar oluştu. Sadece Ukrayna mahvolmadı, dünya düzeni de yeni ve karanlık bir döneme girdi. Aslında zaafları akıllarının önünde, egoları insanlığın üstünde, psikolojileri bozuk siyasetçi tipolojisiyle ülkeler ve insanlık, ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya. Artık devlet adamı kavramı yok; popülist, algıya oynayan, kendini merkeze alan, rantı öne çıkaran, parayı ve tantanayı önceleyen yeni çarlar, krallar ve sultanlar devri yaşanıyor. Kapitalist sistemin emperyalist yayılmacılığı körüklemesi, yeni diktatörlerin hak, özgürlük ve adaleti yok etmesini de meşrulaştırıyor. Çıkarları için savaş yoluyla insanları ve kentleri yok etme gücünü kendilerinde görmelerine neden oluyor.


***

Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün geleceği işaret eden sözleri, insanlık için ne denli önemli, kimse farkında değil. Atatürk diyor ki: “Harp zorunlu ve hayati olmalı. Hakiki kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce vicdanımda azap duyamamalıyım. ‘Öldüreceğiz’ diyenlere karşı ‘Ölmeyeceğiz’ diye harbe girebiliriz. Ama ulus yaşamı tehlikeye düşmedikçe, harp bir cinayettir.

Devamla: “Bilinmeli ki, yok oluş sadece savaş alanındaki orduya ait olamaz. Aslında ordunun mensup olduğu millet feci sonuçlara uğrar. Tarih birtakım boş hayallerle, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıların oyuncağı durumuna düşen istilacı orduların, istilacı milletlerin uğradığı bu çeşit feci sonuçlarla doludur.”

Dün Suriye’de, bugün Ukrayna’da yaşadıklarımız bu düşüncelerin ne kadar haklı olduğunu insanlığa bir kez daha gösteriyor!

***


Rus güçlerinin bölgeden çekilmesinin ardından Ukrayna’nın başkenti Kiev’in yanında yer alan Bucha kentinde, çok sayıda sivilin elleri bağlanarak ve başlarına ateş edilerek sokaklarda katledildiği görüntülendi. Bu vahşi olay dünyayı ayağa kaldırdı. Ukrayna Başsavcısı Iryna Venediktova, “Kiev bölgesindeki şehirlerde sivillere ait 410 cansız bedene ulaşıldığını, toplu mezarların bulunduğunu, soykırım yapıldığını” belirtti. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, devlet televizyonuna verdiği demeçte, “Söz konusu görüntülerin ABD tarafından Rusya’yı suçlama ve itibarını lekeleme planının bir parçası olduğunu” açıkladı. Kim ne derse desin, cadde ve sokaklarda vahşice katledilmiş insanlar, kazılmış çukurlara atılmış cesetler, insanlığa yapılan en büyük mezalimdir… Tüm bu olanların tek suçlusu savaş isteyenlerdir!

***

Çıkarılan savaşlar, sadece insanlığı öldürmüyor, aynı zamanda da dünyayı yaşanacak bir yer olmaktan da çıkarıyor. Prof. Dr. Mustafa Durmuş’un, “Ukrayna savaşı, dünya ekonomisi ve ‘barış’ görüşmeleri’ adlı makalesi, bugünü tespit ettiği gibi, geleceğimizin de ne olacağını çarpıcı şekilde anlatıyor. Hemen söylemek isterim ki, Prof. Durmuş’un kaleme aldığı bu makale, son zamanlarda okuduğum en gerçekçi ve etkileyici analiz oldu! Mustafa Durmuş, özetle: “İnsanlar ölürken ve dünya dengeleri yeni bir kaos içene girmişken savaşla ilgili tartışmalar giderek bunlardan uzaklaşıyor ve yerini Türkiye’de sürmekte olan ateşkes müzakerelerine bırakıyor. Oysa Putin savaşı bitirmeye (henüz) niyetli değil… Öte yandan tarih bize, emperyalist ulus-devletlerarasındaki karşıtlıklar ve çıkar çatışmaları devam ettiği sürece, her barış döneminin geçici bir ateşkesten başka bir şey olmadığını, böyle bir barışın potansiyel yeni savaşların gölgesi altında kaldığını gösteriyor. Ve savaş dünya ekonomisini vuruyor ve ekonomik büyümeyi tersine çeviriyor. Önce Covid-19 salgını, ardından savaş sonrasında küresel ekonomide 1 trilyon dolarlık zarar oluşacağı bekleniyor” diyor. “Bu öngörü altında stagflasyon oluşması güçleniyor” diye de ekliyor. Durmuş, “Yaptırımların resesyonu ve dolardan kaçışı tetikleyeceğine de” dikkat çekiyor. Mustafa Durmuş, “Savaştan Ukrayna ve Rusya ekonomisi dışında en fazla etkilenecek olan ekonominin Türkiye ekonomisi olduğunu” söyleyerek, yöneticileri uyarıyor.

***

Gerçekten savaş, bir katliam, bir facia, insanlık için yüz karası ama kendini savaşmaktan ala koyamayan kişiler de az değil! Bu kişiler, siyasette belli bir yere gelince mutlaka savaş çıkarmasalar da bir çatışma ortamı yaratıyorlar. Basitçe açıklayalım; bu kişiler doğuştan ya da yaşamlarında gördükleri baskı ve şiddet yanlısı kültürle büyümüşken, liyakatsizce geldikleri makamda, oluşan egolarının esiri olurlar. Bu ego, her türlü insanlık dışı eyleme kolaylıkla geçit verir. Bir zaman sonra şiddet ve sadistlik onların varlık nedeni haline dönüşür! Örnek mi istiyorsunuz? Etrafımızda çok!